Mumcu, Okkan ve kazılar / Mehmet Altan
Dün Uğur Mumcu’nun 18., Gaffar Okkan’ın da 10. ölüm yıldönümüydü...
İkisi de “faili meçhul” cinayet kurbanıydı ve aradan onca zaman geçmesine rağmen gerçek katilleri bulunamamıştı...
Diyarbakır eski Emniyet Müdürü Gaffar Okkan’ın koruma polisi Veli Göztepe, suikastle ilgili JİTEM’i adres gösteriyordu:
“Olay bittikten sonra iki sokak ötede polis, çatışmanın olduğu tarafa doğru gelen araçları durdurup kimlik istiyor. Durdurulan bir araçtaki şahısların üzerinden Jandarma İstihbarat kimliği çıkıyor. Araçtakiler, ‘biz de sizdeniz, ne oluyor burada’ diyorlar.
Arkadaşımız, ‘Emniyet müdürümüzü vurdular duymadınız mı’ diyor. Şahıslar, ‘biz hiçbir şey duymadık’ deyip gidiyorlar. Yani iki sokak ötede silah ve bomba seslerini nasıl duymuyorlar burası şaibeli.
Diyarbakır’ın giriş ve çıkış noktalarını kapatan polis başka bir noktada siyah camlı iki minibüsü durduruyor. Minibüsün içindekiler de polise JİTEM kimliklerini gösteriyorlar. ‘Biz ihbar aldık Gaffar Okkan’ı vuranlar Mardin yoluna doğru kaçıyorlarmış. Biz onları takip edeceğiz’ deyip uzaklaşıyorlar.”
***
Gaffar Okkan’ın koruma polisi Veli Göztepe, JİTEM vurgusunu boş yere yapmıyor... Hizbullah lideri Hüseyin Velioğlu’nun Beykoz’daki çatışmada öldürülmesinin ardından Diyarbakır’da havanın iyice gerilmesi yanında, saldırıyla ilgili tüm şüpheler de Hizbullah üzerinde toplanmış...
Fail Hizbullah mı? JİTEM-Hizbullah ilişkisi ne? Hizbullah denen örgüt özünde JİTEM mi?
Veli Göztepe bunu sorguluyor...
Dünkü anmalar ve Gaffar Okkan’ın koruma polisinin imaları garip bir şekilde bana Bitlis’in Mutki İlçesi’nde çöplük olarak kullanılan alanda geçen haftadan bu yana sürdürülen kazıları anımsattı... Çünkü kazılar Mutki-Kavakbaşı karayolu üzerinde bulunan jandarma karakolu yanındaki çöplük alanda yapılıyordu...
Bu kazılar kayıp yakınlarının başvurusu ve bir kepçe operatörünün itirafı üzerine 17 gün önce başlatılmıştı... Kazılarda çeşitli kemiklere ulaşıldı. Kemiklerin ilk incelemesinde 15 farklı cesede ait parçalar bulundu...
Ve bu bölgede yapılan kazılarda çıkartılan ceset sayısı 27’ye yükselmiş oldu.
***
Toplu mezarlar gerçeği, Türkiye’nin gündemine ilk kez 1989’da girdi. Siirt’e bağlı Kasaplar Deresi’nde çok sayıda ceset bulundu.
5 Temmuz 2002 tarihinde ise Batman’ın Sason İlçesi’ne bağlı Heybeli Köyü Mezrası’nda bir ikinci toplu mezar ortaya çıkarıldı...
Sarsıcı bir üçüncü olay ise Kulp’da yaşandı...
Bolu Jandarma Tugayı’nın bölgede operasyon gerçekleştirdiği 11 Ekim 1993’te Diyarbakır’ın Kulp İlçesi’nde “PKK’ya yiyecek sağladıkları” iddiasıyla gözaltına alındığı iddia edilen
11 köylü ortadan kayboldu.
Diyarbakır DGM, söz konusu olayı 1997 yılında ele aldı. Davada gelişme yaşanmamasının ardından, kayıp yakınlarının AİHM’e yaptığı başvuru üzerine, Türkiye 1 trilyon lira tazminat ödemeye mahkûm oldu.
Kaybolan köylülerin kemikleri olaydan tam 10 yıl sonra, Ocak 2003 tarihinde bulundu. Köylülerin, Kulp’un Alaca Köyü mezrasında insan kemiklerini bulmasının ardından Diyarbakır İnsan Hakları Derneği harekete geçti. Oluşturulan bir heyet köylülerin yardımı ile toplu mezarı 2 Kasım 2004’te ortaya çıkardı.
TBMM İnsan Hakları Komisyonu’nun
23 Aralık 2005’te yayınladığı raporda, gözaltına alınan köylüleri Bolu Dağ Komando Taburu’nun kaybettiği belirtildi. Savcılığın gönderdiği örnekleri inceleyen Adlî Tıp da kemiklerin kayıplara ait olduğunu saptadı.
İlk toplu mezardan Gaffar Okkan’a kadar yakın tarihimizin her aşamasında bir “Jandarma” ya da “JİTEM” lafı var...
***
Toplu mezarlar yanında, Kürt Sorunu’nda “barışçıl” tavır takındığı için öldürüldüğü sayılan Jandarma Genel Komutanı Eşref Bitlis ile ekibinin de tümden yok edildiğini anımsatmak isterim...
Birisi ciddiyetle eğilip duruma baksa, JİTEM etrafında sanki tüm faili meçhuller çözülecek gibi... Öldürülen insanları çaresiz bir şekilde anarak yılları tüketirken, neden bu JİTEM’e tüm projektörleri tutarak “katili” yakalama çabası içine girmiyoruz acaba?
Dün faili meçhul cinayetlerin anılması münasebetiyle Türkiye’ye geniş bir açı ile baktım...
Çok ürkütücüydü...
Ve sanki üzerinde “JİTEM mührü” vardı...