4 Ocak 2011 Salı

PKK-TSK temasında bir sır perdesi daha aralandı

PKK yöneticileri Muzaffer Ayata ile Sabri Ok, 1997'de Öcalan'la temasta aracılık yapmış. Hapisteki iki isim cep telefonuyla Öcalan'ı aramış.

PKK ile devletin yaptığı görüşmelere dair bugüne kadar ortaya çok fazla iddia atıldı. Bunlardan biri de 1997 yılında henüz Abdullah Öcalan Suriye’deyken gerçekleştirilen görüşmelerle ilgiliydi. Tempo dergisinden Eyüp Erdoğan ve Cemal Subaşı, Bursa Özel Tip Cezaevi’nden yürütülen bu görüşmeleri doğrudan muhataplarına ulaşarak haberleştirdi ve yeni sayıda okuyucularına aktardı.

İki yılı Almanya’da olmak üzere yaşamının tam 22 yılını cezaevlerinde geçiren PKK’nın üst düzey yöneticilerinden Muzaffer Ayata, Bursa Özel Tip Cezaevi’nde olduğu 1997 yılı ortalarından 1998 Eylül ayına kadar TSK ile süren dolaylı görüşmeler sonrasında örgütün ilan ettiği ateşkesi şöyle anlattı:

“Abdullah Öcalan ile devletin temas kurmasına aracılık etmeleri için, Bayrampaşa Cezaevi’ndeki PKK’lılara haber gönderilmiş. Biz bunu duyunca, oradaki arkadaşları arayıp, ‘Siz bu işe karışmayın. Uygun değil. Görüşme istekleri neyse bize gelsinler’ dedik. Bursa Cezaevi’ne bir avukat geldi. Avukat, devletin bir süreç başlatmak istediğini, bunun için de bir kontak aradıklarını, bu iş için en uygun isimlerin bizler (Muzaffer Ayata, Sabri Ok) olduğumuzu söyledi. Sürecin basına sızmasından endişe ediliyordu. Bu talep bize 1997’nin ikinci yarısında getirildi.”

Kendilerine gelen avukatın Selim Okçuoğlu olduğunu belirten Ayata, görüşmelere daha sonra da HADEP’li bir milletvekilinin dahil olduğunu söylüyor. Ayata bu milletvekilinin ismini vermemesine karşın, bir ipucu var: “Hâlâ milletvekili.”

Ayata’nın anlatımlarına göre, bir avukat ve bir milletvekili ile devam eden görüşmelere bir avukat daha eklendi. Fakat asker kanadı, görüşmelere sonradan eklenen bu iki isme itiraz etti ve ilk avukatla devam edildi. Sivil istihbaratın görüşmelere dahil olma çabalarının engellendiğini anlatan Ayata, avukat aracılığıyla askerin ilettiği bilgileri cezaevinden cep telefonuyla Öcalan’a düzenli olarak aktardıklarını da söyledi.

Dönemin Genelkurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı iddiaları kesin bir dille yalanlayarak, “Tamamı iftira” diyor. Ayata ise Karadayı’nın ‘iftira’ dediği görüşmelerde askerlerin PKK’dan taleplerinin neler olduğunu şöyle belirtiyor: “Avukat aracılığıyla bize, bu işin güvencesi siz kendiniz olacaksınız. Size silahları bırakın demiyoruz, demişlerdi. Ateşkes ilan edeceksiniz, tedbirlerinizi alacaksınız. Biz de operasyonları durduracağız, demişlerdi. (…) Görüşmelerin sonunda 1998’de ateşkes ilan edildi. Bu ateşkes, yapılan görüşmelerin getirdiği bir sonuçtu.”

Nasıl bitti?
Aynı dönemde bir albayın da Avrupa’da Ferhat Abdi Şahin adlı Suriyeli bir PKK sorumlusuyla görüşme yaptığını belirten Ayata’ya göre bu süreç, Öcalan’ın kaldığı Suriye’nin sınırına askeri yığınak yapılması ve dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Atilla Ateş’in sınırda yaptığı ünlü konuşma ile tersine döndü. Sonra Öcalan’ın Suriye’den çıkarıldığı süreç başladı.

Orakoğlu’nu görevden etti
O günlerde, Öcalan ile Bursa Özel Tip Cezaevi’ndeki Sabri Ok’un yaptığı cep telefonu görüşmeleri Emniyet İstihbaratının dinlemelerine de takılmış. İddiaya göre, Bülent Orakoğlu bu telefon dinlemelerini sürdürünce, askerin isteği ile dönemin İçişleri Bakanı Murat Başesgioğlu tarafından görevden alınmış. Orakoğlu, o günlerde yapılan görüşmelerin ‘Ergenekon işi’ olduğu kanaatinde. Görüşmeleri “Sabri Ok’un Öcalan ile yaptığı görüşmelerden bu işin aracısının Selim Okçuoğlu olduğunu tespit etmiştik. Okçuoğlu’nu sorgulayalım derken, biz görevden alındık” sözleriyle doğruluyor.