Taraf’ta Alper Görmüş yazdı, bizler “darbeler yemiş” bir kuşağız.
Kişisel tarihimde de 16 Mart gibi darbe hazırlığı yolundaki kanlı bir planın sahneye konuluşunun anısı var.
Herkes bu eylemin, üniformalı ve üniformasız katillerin eseri olduğunu biliyordu ama bazı gizli ellerin faaliyeti sonucu o da zamanaşımına uğradı.
Bugüne kadar Türkiye’de kamu görevlilerinin hukuk dışı eylemleri ya hiç gündeme gelmedi, gelse de zamanaşımına uğradı.
Bizler çaresizlik içinden köşelerimizden adalet diye haykırdık ama dönüp yüzümüze bakan olmadı.
Dönüp 12 Eylül öncesine baktığımızda 16 Mart’ın, 1 Mayıs, Kahramanmaraş, Çorum katliamının darbe yolunu hazırlayan taşlar olduğunu bütün çıplaklığıyla görüyoruz.
“Yaşadıklarımız yaşayacaklarımızın garantisidir” misali, yakın geçmişte tanıklık ettiğimiz Trabzon cinayetleri, Danıştay saldırısı, Malatya katliamı, hatta Hrant Dink suikasti gibi eylemlerin de yakın dönemin darbe planları yolunda açılmaya çalışılan yolun dönüm taşları olduğuna inanıyorum.
Dönemin Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök’e karşı bir merkezden yönetilen, medya tarafından desteklenen itibarsızlaştırma çabalarına bakınca, adını şimdi tam olarak hatırlayamadığım tüm darbe planlarının gerçekliği konusunda kuşku duymuyorum.
Ama bunlar Türkiye’nin darbelerle yaralanmış tarihi ile bağlantılı.
Hukuk ve adalet buna bakmaz.
Dün sabah Zaman Gazetesi’nin “İşte Balyoz planının kozmik CD’leri” manşetiyle başladım güne.
Ardından emekli Orgeneral Çetin Doğan’ın kızı Pınar Doğan’la NTV’de “Balyoz” davası üzerine bir programa katıldım.
Pınar Doğan samimi ve babası için çırpınan genç bir kadın.
Dosyaya en ince detaylarına kadar hakim.
Babasının belli bir merkezden hazırlanan komplo sonucu, sahte delillerle suçlandığına inanıyor.
Elindeki bilgiler, Alper Görmüş’ün de haklı olarak işaret ettiği gibi, görmezden gelinecek nitelikte değil.
Herşeyden önce mahkemenin savunma avukatlarına nedense vermekten imtina ettiği CD fotoğraflarının gazetelere servis edilme nedenini anlamamız lazım.
Ardından Pınar Doğan’ın haklı olarak öne sürdüğü gibi, 2002’de hazırlanan bir darbe planında 2009 yılında kurulmuş bir hastanenin nasıl yeraldığını da anlamamız lazım.
Zaman’ın haberinde yeralan bilgiler, Pınar Doğan’ın iddialarını çok çürütmüyor açıkçası.
Dediğim gibi, burada top savcılara düşüyor ve eğer bu tarihler arasındaki kopukluğu açıklayamazlarsa, davaları inandırıcılığını kaybeder.
Kişisel kanaatim “Bir darbe planı var” diyor ama kanaat ayrı, hukuk ve adalet ayrı.
Savcıların tutarsızlıkları açıklaması lazım.