BUGÜN, Gülhane Askeri Tıp Fakültesi Nöroloji bölümünde 20 er üzerinde, izinleri alınmadan yasa dışı şekilde deneyler yapıldığını ortaya çıkardı.
Hareket bozukluğu (diskinezi) rahatsızlığı bulunan ve birliklerinden tedavi amaçlı olarak gönderilen erler, herhangi bir bilgilendirmede bulunulmadan "elektromanyetik alan" deneylerine tabii tutulmuş.
Neredeyse "hazır ol" vaziyetinde koltuklarında oturan erlere, "tanı" ve "tedavi" amaçlı olmadığı video kaydına alınmasından da belli şekilde, art arda elektroşok veriliyor.
Kimi kasılıyor, kimi kıvranıyor, kiminin bilinci kapanıyor...
20 erin 3'ünde elektroşoklar sara (epilepsi) nöbetlerini tetikliyor.
Deney tamamlandıktan sonra da askerliğe elverişsiz oldukları gerekçesiyle hepsi terhis ediliyor.
GATA Nöroloji'de görevli 6 doktor, bu deneyleri bilimsel (!) bir rapora dönüştürüyor.
23 Nisan ve 11 Kasım 2008'deki iki ayrı ulusal kongrede bu bulgular paylaşılıyor.
6 doktor, bilimsel (!) çalışmalarını 12 Eylül 2009'da uluslararası alana da taşıyor.
İtalya'nın Floransa kentindeki Dünya Nöroloji Kongresi'nde sunuyorlar.
Şimdi sıkı durun...
Yapılan bu çalışmanın tamamı yasa dışı ve suç.
Birincisi, erler üzerinde deney yapılması yönetmelikle yasak.
İkincisi, üzerinde deney yapılan insanlar bunu tedavi amaçlı sanıyor.
Üçüncüsü, deneylerden 3 er sara nöbetleri tetiklenerek, zarar görüyor.
Dördüncüsü, deney yapmak için Sağlık Bakanlığı Etik Kurulu'ndan izin alınmamış.
BUGÜN bu skandallar zincirini ortaya çıkarınca, Genelkurmay'dan ilginç bir açıklama yapıldı.
"Bu çalışma için 27 Ocak 2009'da GATA Etik Kurulu'ndan onay alınmıştır."
Skandalın kahramanları maalesef Genelkurmay'ı da yanıltmış.
Birincisi, deneyler 2008'de bitirilmiş. 2009'da geriye doğru izin alınması da söz konusu değil.
İkincisi, erler üzerinde deney yapılması zaten mümkün değil.
Üçüncüsü, GATA Etik Kurulu'na yapılan başvurunun üzerinde "Sağlık Bakanlığı'nın izin vermesi şartı ile" notu düşülmüş.
Sağlık Bakanlığı da böyle bir başvurunun olmadığını açıkladı. Olay üzerine inceleme başlattıklarını ve GATA'dan da açıklama istediklerini kaydetti.
Yani ortada üzerinin örtülmesi mümkün olmayan ve şüpheye mahal bırakmayan bir "kobay erler skandalı" var.
Sadece erlerin değil Genelkurmay'ın da yanıltıldığı ve açığa düşürüldüğü bir skandal.
Bu skandal herhangi bir Batılı ülkede yaşansaydı yer yerinden oynardı.
Medya ve yürütme olaya seyirci kalmaz, muhalefet susmazdı.
Sorumlulara bir an önce görevden el çektirilir, üst sorumlular da ya istifa eder ya da halktan özür dilerlerdi.
Meclis ve savcılık soruşturması açılır, gerçeklerin ortaya çıkması sağlanırdı.
Türkiye'de de vicdan sahiplerinin daha fazla seyirci kalmayacağına inanıyorum.
Başta Genelkurmay, herkesin üzerine düşeni, kamuya ve hukuka karşı sorumluluklarını yerine getireceğini düşünüyorum.
BUGÜN Gazetesi olarak, yalnız da kalsak, skandalı sonuna kadar takip etmekten vazgeçmeyeceğiz.
Türkiye'de de "erlerin canları" Batı'dakiler kadar değerli olduğu günler gelene kadar, hiç değilse tarihe not düşeceğiz.