21 Nisan 2011 Perşembe

Askerî casusluk sanıkları ilk kez hâkim karşısında

Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) mensuplarının sanık olduğu, TSK'ya ait 165 bin gizli belgenin ele geçirildiği iddia edilen 'askerî casusluk ve şantaj' davasının ilk duruşması, dün 11. Ağır Ceza Mahkemesi'nde yapıldı.Tutuklu sanıklar İbrahim Sezer, Tamer Zorlubaş, Zeki Mesten, Mehmet Seyfettin Alevcan, Yücel Çipli gibi isimler duruşmaya katıldı. Mahkeme başkanı salonda düzeni sağladıktan sonra kimlik tespitine geçti. Asker ve TÜBİTAK görevlilerinden oluşan 26 sanığın kimlik tespitlerinin ardından sanık avukatlarının usule ilişkin taleplerine geçildi. Sanık vekili Abdullah Kaya, Türk yargı tarihinde ilk kez muvazzaf askerlerin 'askerî casusluk' iddiasıyla sivil yargı önüne çıktığını söyledi. Askerî casusluk suçunun askerî mahkemelerin yetki ve görev alanında olduğunu iddia eden avukat Kaya, dava dosyasının yetkisizlik ve görevsizlik kararı verilerek askerî mahkemeye gönderilmesini talep etti. Diğer sanık avukatları da görevsizlik talebiyle birlikte duruşmaların diğer Ergenekon ve Balyoz davalarında olduğu gibi sesli ve görüntülü kayıt altına alınmasını ve gizli olduğu iddia edilen belgelerin kendilerine verilmesini istedi. Cumhuriyet Savcısı Celal Kara, yetkisizlik ve görevsizlik taleplerinin reddedilmesi mütalaasını verdi. Aranın ardından mahkeme heyeti kararını açıkladı. Başkan Metin Özçelik tarafından açıklanan kararda, askerî şahısların sadece askerî suçlarla ilgili askerî mahkemede yargılanabileceğinin yasada düzenlendiği ve bu sebeple de yetkisizlik ve görevsizlik taleplerinin reddedildiği bildirildi. Öte yandan, avukatlar tarafından istenen ve "devlet sırrı" niteliğinde olduğu iddia edilen 150 binden fazla belgenin ise incelendikten sonra taraflara verilip verilmeyeceği husunda karar alınacağı kaydedildi. Tutuklu sanık İbrahim Sezer 47 sayfalık savunmasında, 16 Ağustos 2010 günü üniformalı olarak birliğe gittiğini belirterek, "Hiçbir gerekçe gösterilmeden kovularak birliğime alınmadım." dedi. Bu durum üzerine 'TSK yıpranmasın' diye emekliliğini istediğini belirtti. Kendisinin hiçbir hayat kadınıyla görüşmesinin olmadığını iddia eden Sezer, "Örgüt içinde benim altımda benden daha kıdemli komutanlar gözüküyor. Böyle bir örgüt yapısı TSK'da mümkün değildir." diye konuştu. Sezer, hayat kadını olduğu iddia edilen 7 kadının hepsinin iyi ailelerin iş güç sahibi evlatları olduğunu öne sürdü. İddianamede bir numaralı tutuklu sanık emekli Albay İbrahim Sezer'in, "suç işlemek amacıyla örgüt kurmak, özel hayatın gizliliğini ihlal etmek, devletin güvenliğine ilişkin belgeleri temin etmek, gizli belgeleri siyasal ve askerî casusluk maksadıyla temin etmek" gibi suçlardan 60 yıl 8 ay ile 172 yıl 6 ay arasında değişen hapis cezasına çarptırılması talep edilmişti. Gözaltına alındığı sırada TÜBİTAK daire başkanı olan sanıklardan Yücel Çipli'nin de 31 ile 58 yıl arasında değişen hapisle cezalandırılması istenmişti. İddianamede, temin ettiği gizli belgeleri örgüt üyelerine verdiği iddia edilen sanıklardan Tuğamiral Şafak Yürekli'nin, 2 ila 6 yıl hapisle cezalandırılması, Tuğamiral Fahri Can Yıldırım'ın da 1 ile 3 yıl arasında değişen hapisle cezalandırılması talep edilmişti.

"ÜZERİME BOMBA SARIP PKK'NIN İÇİNe GİRMEM AMA POLİSİN İÇİNE GİRERİM"
Yargılama süreci başlarken 30 ek klasör de taraflara verildi. Belgeler arasında tutuklu sanık İbrahim Sezer'in Kadıköy'deki garsoniyerinde ele geçen dijital verilerde TSK personeline ait fişlemeler ele geçirildi. Sanık Lütfü Varoğlu'nun tespit tutanağında yer verilen "cv ler ozet.xls" isimli belgede de çok sayıda kişi için fişleme yapılmış. Özgür Akgün isimli şahsın karşısında ise şu ilginç ifade yer alıyor: "Sosyalist ve terör sempatizanıdır. Genç teğmenleri evine götürür. Üzerime bomba sarıp PKK'nın içine girmem; ama polisin içine girerim dedi."