Taraf gazetesinde yayımlanan WikiLeaks belgelerini okuyunca, 2003’te yaptığım PKK ile ABD arasında yapılan ‘resmi görüşme’ye ilişkin haberimin Washington’da ciddi etki yarattığını öğrenmiş oldum. Gazetecilik kariyerimdeki bu önemli haberin kaynağı, Orgeneral Yaşar Büyükanıt’tı
Milliyet’in 60. yılı için hazırlanan kitabın Yayın Koordinatörü sevgili Tahir Özyurtseven, geçen yıl arayıp “Son 60 yıla damgasını vuran manşetler arasına senin PKK-ABD temasıyla ilgili haberi de aldık” dediğinde çok sevinmiştim.
Meslek kariyerimde önemli bir haberdi çünkü...
Dün Taraf gazetesinde yayımlanan WikiLeaks belgelerini okuyunca, haberin Washington’da da ciddi etki yarattığını öğrenmiş oldum.
Amerikalı diplomatlar haberin çıktığı günün sabahından başlayarak neredeyse panik halinde merkeze raporlar yazmış, Dışişleri nezdinde girişimler yapmışlar.
Belgelerde benden “Anti-Amerikan haberlerin kanalı olan köşe yazarı” olarak bahsedilmesine üzüldüm diyemem.
Ya tersini söyleseydi?
İşgal öncesi günler
Önce dönemi ve olayı kısaca hatırlatayım:
2003 yılı başı...
ABD, Irak’ı işgale hazırlanıyor.
Amerikan Büyükelçisi, “Savaşa girmekte gecikirseniz yarın barış masasına da oturamazsınız” diye tehdit ediyor.
“1 koyup 3 alalım” lobisi devrede...
Bizlerse bir avuç yazar, Türkiye’nin bu kirli savaşa dahil olmaması, tezkerenin çıkmaması için yazılar yazıyoruz.
İşte bu ortamda Milliyet’in deneyimli muhabiri Namık Durukan, PKK Başkanlık Konseyi’nden ABD Dışişleri Bakanlığı’na gönderilen bir yazıyı buldu.
Yazıda PKK ile ABD arasında yapılan bir görüşmenin ayrıntıları yazılıyor ve varılan mutabakat teyit ediliyordu.
Org. Büyükanıt’la görüşme
ABD, bir taşla iki kuş vuruyordu:
İşgale bölgede etkin bir destekçi buluyor ve onunla temas kurarak, işgale ayak direyen Türkiye’ye de sopa gösteriyordu.
PKK-ABD görüşmesine aracılık eden Davut Bağıstani ile görüştüm. Haberi doğruladı. 5-6 görüşme yapıldığını söyledi.
Haberin çıktığı sabah Genelkurmay Başkanı Org. Hilmi Özkök’ün, ABD’li mevkidaşı Org. Myers ile görüşmesi vardı.
Acaba bu konu gündeme gelmiş miydi?
Bunu öğrenmek için Genelkurmay İkinci Başkanı Org. Yaşar Büyükanıt’ı aradım.
“Yazılarınızı dikkatle izliyoruz” dedi Org. Büyükanıt...
Kendilerinin elinde de bu yönde istihbari bilgiler olduğunu söyledi. Bağıstani’yi tanıyorlardı ve bazı Amerikalıların bu görüşmelere katıldığını biliyorlardı.
“Bu konu ABD Genelkurmay Başkanı’na iletildi mi” diye sordum.
“Bu görüşmede değil, ama bir çok başka zeminde, duyduğumuz rahatsızlığı Amerikalı yetkililere ilettik” dedi.
Fotoğraf geliyor
Bu, önemli bir veriydi.
23 Ocak 2003 günkü yazımda “üst düzey bir askeri yetkili”ye atfen bu bilgileri verdim. Aynı gün Bağıstani’den aldığım, ABD-PKK buluşmasında çekilmiş fotoğraf da Milliyet’in manşetinde “İşte Kanıt” başlığıyla manşetten yayımlandı ve tam da savaşın tartışıldığı ortamda ciddi tesir bıraktı.
BÜYÜKELÇİ TV’DE BAĞIRIYORDU:
‘İğrenç yalanlar bunlar!’
23 Ocak 2003 sabahı ABD Büyükelçisi Robert Pearson NTV’ye çıkıp ateş püskürdü.
Elinde Milliyet gazetesi, manşette benim haber vardı.
“Bu haberleri dikkatle izliyoruz” dedikten sonra gazeteyi sallayarak şöyle dedi:
“Bunlar iğrenç (disgusting) yalanlardır.”
Ardından ben NTV’ye bağlandım ve bu ifadeyi, “suçüstü yakalanmış olmanın paniği” olarak yorumladım.
Şimdi WikiLeaks belgelerinden öğreniyoruz ki, o gün Pearson, Washington’a “Gizli” ibareli bir telgraf yazmış.
Konuyu Dışişleri Müsteşarı Uğur Ziyal’le görüştüğünü, iddiaları kesin bir dille yalanladıklarını belirtiyor ve şöyle diyor:
“Ziyal, ‘Bağıstani’yi tanıyoruz, karanlık bir tiptir’ dedi. Ziyal ayrıca Şam Büyükelçiliği’nde görev yaptığı zamandan CIA’in, yıllar önce PKK ile temas kurduğunu ‘bildiğini’ söyledi. ‘Öcalan’la değil ama diğerleriyle’ dedi.
Raporu istemişler
Taraf’ta yayımlanan 28 Ocak 2003 tarihli belgeye göre ABD’nin protestosu üzerine Türk Dışişleri, yazımda bahsettiğim istihbarat bilgilerini Genelkurmay’dan resmen istemiş. ABD’nin talebi Dışişleri Bakanlığı’nın Terörle Mücadeleden Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Kemal Asya’ya iletilmiş. İşte o belge:
“Asya, ABD’yi PKK ile işbirliği yapmakla itham eden son basın kampanyasına ilişkin protestomuza cevap olarak, Dışişleri Bakanlığı’nın ABD-PKK temaslarına ilişkin bilgi ihtiva ettiği iddia olunan Genelkurmay dosyasını Türk Genelkurmayı’ndan talep ettiğini söyledi. Türk Genelkurmayı henüz cevap vermemişti.
“ABD-PKK teması normal”
“Asya, konuyu biraz daha açarak, a) bu kampanyanın ikili ilişkileri etkilememesi gerektiğini ve b) ABD hükümetiyle PKK arasında belki hakikaten resmi temaslar olduğunu, bu temasların küresel bir güç için normal olacağını söyledi.
“Biz ise, belli bazı Türk kurumlarında hala ABD aleyhine şüpheler taşınmasının Washington’u dehşete düşürdüğünü söyleyerek söze girdik ve terörist örgüt olma nitelikleri değişmediğine göre PKK/KADEK ile temas kurmakta hiçbir çıkarımız olmadığını bildirdik.”
Milliyet’e çok öfkelenmişler
8 Temmuz 2003 günkü Milliyet’te şu satırları yazdım:
“Ocak’ta ABD’nin gizlice PKK’lılarla buluştuğunu yazdığımda Pearson TV’ye çıkıp beni yalancılıkla suçlamıştı. Aradan 7 ay geçti ve konu, son MGK toplantısında gündeme geldi. Toplantıya sunulan istihbarat raporuna göre ABD’li yetkililer ile PKK arasında Kuzey Irak’ta 3 ayrı temas gerçekleşmişti. Raporda, Amerikalıların temasta olduğu 3 PKK’lının ve buluşulan 3 mekanın adı da veriliyordu.
“’Stratejik müttefik’ sandığımız ABD’nin hızla ‘bir numaralı tehdit’e dönüşebileceğini anlamamızı kolaylaştıran bu gelişme, Amerikan hayranı kimi yorumcuların da -nihayet- gözünü açmışa benziyor.
“Çevik Bir, ABD’nin Irak saldırısı öncesi ‘Amerika’yla komşu oluyoruz’ diye pek seviniyordu.
“İşte komşunuz Paşam; hayrını görün!”
Dünkü Taraf’ta “Milliyet’e çok öfkeleniyorlar” başlığıyla yayımlanan bir başka belge, tam da o günün tarihini taşıyor.
8 Temmuz 2003 tarihinde ABD elçilik Başmüsteşarı Robert Deutsch şöyle yazmış:
“Anaakım bir gazete olan Milliyet, ABD yetkililerinin son haftalarda PKK yetkilileriyle üç kez görüştüklerini 1. sayfasından iddia etti. Milliyet ayrıca bu temaslarla ilgili bir raporun, Türkiye’nin kudretli MGK’nın toplantısına sunulduğunu ve burada teyid edildiğini de yazıyor. (..)
“Birçok kez anti-Amerikan haberlerin kanalı olan köşe yazarı Can Dündar da, ABD‘nin ‘stratejik bir ortak’ olmak yerine, hızla Türkiye’ye karşı ‘bir numaralı tehdit’ halini aldığı ithamında bulundu.”
Saygıdeğer gazeteci
Taraf, birçok belgede “Amerikan karşıtı kampanyaların parçası olmak”la suçlandığımı, 5 yıl sonra ise bir başka yazışmada adımın “Milliyet’teki saygıdeğer bir gazeteci” olarak belirtildiğini yazıyor. Sağolsunlar!