9 Haziran 2010 Çarşamba

Türk jetleri neredeydi?! / Taha Akyol

İSRAİL komandoları Mavi Marmara’ya gaddarca müdahale edip 9 sivili şehit ederken, Türk jetleri ne yapmalıydı?!
Türk jetleri müdahale etseydi, buna karşılık İsrail jetleri havalansaydı, iş nereye varırdı!?
Bu da nereden çıktı demeyin...
Mavi Marmara’da bulunan ünlü oyuncu Sinan Albayrak, sevgili Defne Samyeli’nin ATV’deki programında:
“(İsraillilerin) saldıracaklarını bekliyorduk. Çünkü taciz söylemleri başlamıştı telsizlerden. Bize Türkiye’den de uyarı geldi. Türkiye’den geri çekilmemizi istediler. Baskın sırasında Türk jetlerini bekledik. Niye kimse gelmiyor? Canlı yayınlarda görmüyorlar mı diye...”
Albayrak’ın sözlerinde önemli gerçekler var:
- Evvela, Aslı Aydıntaşbaş’ın Milliyet‘teki haberi doğrulanıyor; belli ki, perde arkasında diplomatik ve istihbari nitelikte yoğun bir trafik yaşanmış, Ankara geminin dönmesini istemiş! (Milliyet, 5 Haziran)
- Öyle bir ortamda İsrailli askerler saldırırken insanların Türk jetlerini hatırlaması, umması normaldir. Bunu son derece insani bir duygu olarak anlıyorum.
Fakat devletler psikolojilerle idare edilemez. Türk jetlerini beklemek, “Mehmetçik Gazze’ye” diye düşünmek, duyguları coştursa da akla aykırıdır.

Tarihten dersler
Türk ordusu 9 Eylül 1922’de İzmir’e girmiştir. İngiliz kurmaylarının “Türkler altı ayda aşamaz” dediği Yunan savunma hatları birkaç saatte aşılmıştır. Karşımızda duracak kuvvet yok.
Adalar’a mı çıkarsın? İngilizlerin elinde bulunan Çanakkale’ye, İstanbul’a mı yürürsün? Yoksa Selanik’e mi?!
Erzurum’daki Şark Cephesi Kumandanı Karabekir Paşa, her ihtimale karşı, Gazi Paşa’ya uzun bir telgraf çekerek itidalli olunmasını tavsiye ediyor...
Gazi Paşa, Karabekir’e gönderdiği 22 Eylül 1922 günlü uzun cevabi telgrafında diyor ki:
“Askeri bakımdan pek kuvvetli olmamıza rağmen, siyasette pek hesaplı ve ılımlı bulunuyoruz. Herhalde meseleyi siyasetle halletmeyi tercih etmekteyiz...”
Bu akıllı siyasetledir ki, Ege adalarına, Selanik’e gitmek gibi Enver Paşa türü bir maceraya girilmemiş, Çanakkale ve İstanbul da siyasetle kurtarılmıştır.
Bir örnek daha... 1897’de Atina kapılarına dayanan muzaffer Türk ordusunu Sultan Hamid neden geri çekerek İstanbul Anlaşması’nı imzaladı? Cevap siyasettir, diplomasidir...
Bir ders daha... Gazi ve İsmet Paşa’lar Musul için harp edeceğimizi ilan ettikleri halde, neden Musul’suz bir anlaşma imzaladılar?! Musul için savaşa girmek, kurtarılmış Türkiye’yi batırırdı da ondan!

‘Pek hesaplı’ olmak
İsrail meselesinde de “pek hesaplı” davranmak zorundayız. Lazım olan, jetler ve miting coşkuları değil, “diplomatik akıl”dır!
Mesele öyle bir noktaya gelmiştir ki, önümüzdeki inişli çıkışlı ve dallı budaklı süreç tam bir diplomatik savaş olacaktır. Bunun asıl silahı da “diplomatik akıl”dır.
Diplomatik aklın birinci maddesi de, bu olayda daima “yüksek moral zemin”inde bulunmaktır... Aşırılık ve aşırı görünmekten sakınmaktır... Dünyanın Türkiye’ye desteğini sağlayacak bir üslupla diplomasi yürütmektir...
Sayın Başbakan’ın bir sözünü dünkü Sabah gazetesi manşet yapmıştı:

“İsrail insanı çıldırtır!”
Çok doğru, bu oyuna gelmemek, “pek hesaplı” konuşmak, “diplomatik akıl”la hareket etmek şarttır.