8 Haziran 2010 Salı

TSK’nin ‘şehit –adayı- mehmetçiklerle’ ‘onur’ imtihanı / Önder aytaç

Murat Yetkin, Radikal’in yıllardır diplomasiyi takip eden Ankara temsilcisi. Yalnızca dış ilişkiler konusunda değil, askeriyenin iç (terfi) hesaplaşmaları bağlamında da Fikret Bila ile birlikte, (onun söylemiyle) TSK’nin “–sözcüsü demek haksızlık olur- âdeta mızrak ucu konumunda” ‘mösyö’ bir gazeteci. Bu nedenle, TSK hakkında yazdıkları gerçekten de çok önemli.

Yetkin, son yazısında; “Başbuğ’un, demokrasiye karşı olanların artık orduda ‘barındırılmayacağını’ söylediğini” ifade ediyor ve “Yeter mi? Belki tam bir arınma için daha net ifadeler gerekiyor. Daha önemlisi, söylemde olduğu kadar eylemde de demokrasiye bağlı olmak, bağlı kalmak gereklidir” diyor. Sonra da makalesini şu cümlelerle sonlandırıyor: “27 Mayıs 1960’da Harbiye’yi sokağa döken son sınıftaki ağabeylerinden yedisinin, beşi orgeneral, ikisi korgeneral rütbesiyle 2002 ağustos ayında aktif görevde olması ve kasımda AK Parti’nin tek başına hükümet kurmasıyla belli ki depreşen darbe nostaljisinin, sivillerden de önce Gürsel’in bir başka halefi, Başbuğ’un bir başka selefi Özkök tarafından engellenmiş olduğu inancı bugün yaygınlaşıyor. Türkiye değişiyor. Ne var ki, değişim her kurumda, her alanda aynı viteste, aynı özelliklerde olamıyor; yine de asker-siyaset ilişkileri bu değişimden payını alıyor.”

Biz de bu alıntıdan hareketle, TSK’nın, Erdoğan’ın kendisi hakkında söylediği şekliyle “değişerek geliştiğine, gelişerek değiştiğine” ve değişime ayak uydurduğuna inanıyoruz / inanmak istiyoruz. Bu nedenle de anayasa oylamasının yapılacağı 12 Eylül 2010’a kadarki süreçte, TSK’nın neleri yap(ma)masının gerektiğine odaklanıyoruz.

1. Silahlı mücadelede masum, ana kuzusu, amatör mehmetçiklerin, profesyonel teröristlere karşı gönderilerek pisipisine ölmelerine zemin hazırlanmamalı. Derhal profesyonel orduya geçilmeli ve askerliğin her erkek için zorunlu olmadığı AB ve ABD sistemi kurulmalı.
2. Hakan Fidanlı MİT’e ve Emniyet’in İstihbaratı’na güvenilmeyerek, Jandarma İstihbarat’ın yetkileri usulsüz olarak arttırılmaya gidilmemeli ve ‘topal ördek’ sendromu yaratılmamalı.
3. Medya önüne çıkmaktan hoşlanmayan Işık Koşaner’in hep vurgulayageldiği şekliyle, “TSK yalnızca hukuk çerçevesinde hareket etmeli ve hiçbir personeli hukuk dışına çıkan eylem ve işlemlerde bulunmamalı. Bulunanlar da, bir an önce yargısal süreçte cezalandırılmalı.”
4. Yaşanılan son olaylarla (kafes, ıslak imza, bitirme planı vb.) çok yıpranmış olan Hasan Iğsız’ın, KKK’ya getirilip getirilmeyeceği çok iyi düşünülmeli.
5. Sayısı 20’ye yaklaşan kozmik büro(lar)daki, hukuk dışı işlemlerin yakılan belgelerinin ve kirli hafızasının, asla bir daha yaşanmaması için, hukuksuzluğa ve organize suç örgütlerine pirim verilmemeli.
6. Vurucu timler (siyah kuvvet) ve lojistik destek (beyaz kuvvet) uygulamaları, Anadolu insanına karşı hiçbir şekilde kullanılmamalı. Kullanılması da asla düşünülmemeli.
7. ‘Suçüstü olma halinden duyulan endişe’ içselleştirilerek, TSK personelinin, Emniyet’in ve silahlı bürokrasinin asla hatalı yollara sapmaması sağlanılmalı.
8. “Asker şehit olmak için var” düşüncesinin asla kabul görmediği bir asayiş yapılanması, Van’da, Tunceli’de, Hakkâri’de ve terörün olduğu her yerde hayata geçirilmeli. Şehir merkezlerindeki terör olaylarından sonra, il emniyet müdürlerinin, müdür yardımcılarının ve ilgili şube müdürlerinin sorumlu tutulup görevden alınmasındaki gibi, kırsalda şehit olan her mehmetçiğin hesabı da oradaki Jandarma yüzbaşısı, yarbayı, albayı ve paşalarından sorulmalı. İlgili kişiler soruşturulmalı, yargılanmalı ve gerekiyorsa da hemen görevden ihraç edilme yoluna gidilmeli.
9. Daha önceden helikopterlerle bile zor gidilen yerlere, mehmetçikler asla ama asla gruplar halinde yürütülerek gönderilmemeli. Ana kuzusu acemi mehmetçikler, “marş marş timler dağa” şeklinde sürülmemeli. Aksi halde, pisipisine yüzlerce mehmetçiğin ölümlerinin kapısı açılmış olacaktır ve memleketine tabut içinde giden her şehit mehmetçikten de, TSK komuta kademesinin sorumlu olacağı bilinmeli.
10. Babası/ amcası/ dedesi TSK mensubu olanlardan yapılandırılacak TSK içindeki ve onun sivil uzantıları şeklindeki timlerle, asla ama asla macera ararcasına, yeni yapılanmalara gidilmemeli.

Işık Koşanerli yeni süreçte, hukukun üstünlüğüne inanan, hukuksuzluklara karşı asla ödün vermeyen ve Murat Yetkin’in söylemiyle; “Başbuğ’un, demokrasiye karşı olanların artık orduda ‘barındırılmayacağını’ söylediği” bir TSK’yı ve Türkiye’yi, Anadolu insanı özlemle beklemekte, değil mi? O zaman, her ne sebeple olursa olsun, şehit olan/edilen ana kuzusu mehmetçiklerin ölümünde, öncelikle TSK ve onun komuta kademesi imtihan oluyor/ sınavı kaybediyor, değil mi? Tevfik Fikret’in söylemiyle; “Vatan senden hayat umar/ Sen yaşarsan o canlanır/ Vatan için ölmek de var/ Fakat borcun yaşamaktır/ Küçük asker, küçük asker/ Vatan senden şefkat ister” değil mi?.. Kısacası, TSK’nin şehit –adayı- mehmetçiklerden dolayı artık ciddi bir ‘onur’ sınavı/ sınanması sözkonusu değil mi?