17 Haziran 2010 Perşembe

Savunma toplantılarında neler oluyor? Türkiye uyanabilecek mi? / Savunma toplantılarında neler oluyor? Türkiye uyanabilecek mi?

Son iki gündür dikkat ediyorsanız; Savunma Sanayii Müsteşarı en üst düzeyde toplantılara katıldığı gibi, bu yazıyı yazmamdan birkaç saat önce Başbakan Erdoğan ve ilgili bakanlar müsteşarlığa gittiler... Peki bütün bunlar ne anlama geliyor?

Sevgili dostlar, anlamayanlara anlatmakta yarar var; yazıma başladığımdan bu dakikaya kadar “1 şehit, 3 yaralı” haberi geldi! Olan çok açık; Türkiye, taşeron örgütün kullanıldığı ağır bir saldırı altında! Amerika’dan İsrail’e birçok yerleşik dinamik, Türkiye’nin son dönemdeki çıkışından rahatsız oldular ve “bu çıkışın” daha doğrusu “denklemde yeni rol tanımlamanın” bedelini de ödetmek için kendilerince gerekeni yapıyorlar!

Peki bundan sonra neler olabilir?
Olacaklar da bence “olanlar” kadar açık; saldırının dozu artacak “birileri” Türkiye’yi “girdiği yeni yoldan” çıkana kadar zorlamaya devam edecek. Uzun lafın kısası; Türk halkı “ucu dışarıda” bir saldırının hedefi olduğunu bilmeli ve idrak etmeli. Bu noktada daha doğrusu “bu tezi ortaya koyduktan sonra” başlığa dönmek ve “neler oluyor” sorusuna cevap vermek istiyorum. Hükümet “yaşananların” farkında ve “Türk Silahlı Kuvvetleri”nin İsrail uzantılı “kullandığı her üründen” kurtulma kararı almış durumda! İşte “söz konusu” toplantılarda olan da bu. Konu tartışılıyor ve “neler yapılabileceği” masaya yatırılıyor. Bu noktada soracaksınız; hemen “radikal kararlar” çıkar mı?

Sevgili dostlar, bugünden yarına “acil ve radikal” adımlar beklemeyin. Burada önemli ayrıntı zaten “bu detayda da saklı” değil. Önemli olan “bu yola girilmesi”, yıllardır uyuyan “aklımızın, şuurumuzun ve şuuraltımızın” ayağa kalkması, toparlanması!

Not: Türkiye için atılan adım çok önemli. “Sen üretme, biz veririz” modeliyle bizi yıllarca “pasif bir konumda” tuttular ve “savaşamayacağımızdan emin olana kadar” zorladılar. Türkiye zaman zaman bu oyuna uyandı ve “Ege Ordusu’nu kurmak dahil özellikle Güneydoğu’da askeri faaliyet çözümleri” üretmeye kadar birçok adım attı. Şimdi sıra “mantığı değiştirmeye” geldi ve Türkiye bunu başaracak güçte!

Hükümet ‘adım attı’, çağrımı yeniliyorum!
İSRAİL ile yaşananlar bize bir gerçeği net olarak gösterdi: Ortadoğu’daki yeni denklemde hatta yeni dünya düzenindeki “restleşme sürecinde”, dost ve müttefik diye bir kavram olamaz.

Bu yazıyı yazdığım saatte Türkiye “bu gerçeği” devletin “ortak aklı” düzeyinde algılamış durumda. Şimdi adım atma ve yıllardır “bize yaptırılmayanları” hayata geçirme zamanı. Peki ne yapacağız?

Uçuş kartlarının Türkiye’de yazılmasından, Aselsan ve Roketsan’ın ürettiği ürünlerin çeşitlendirilmesine kadar birçok adım atabiliriz. Yapabiliriz ama yeter ki yapmaya karar verelim ve “aramız birileri ile düzelse bile” bu kararımızdan asla vazgeçmeyelim!

Sevgili dostlar, kendi askerliğimde başıma gelen ve TV’de anlattığım bir olayı yazmak ve “bazen ne kadar bağımlı olduğumuzu” vurgulamak istiyorum: Gemilerde “yangın söndürme” talimatnamesini 1998 yılında hâlâ 1950’lerin “NATO metinlerinden” çeviriyorduk ve “ne yapsam, ne etsem” elimdeki teknik imkân ve personele rağmen “bir satırını” değiştiremedim!

Uyan Türkiye uyan! Kuru sözle “ne gemi yürür, ne de uçak uçar”. Aç kendini ve gereğini her düzeyde yap! Yazılımından mermine kadar “her dinamik parçanı” kendin üretmezsen, bu bölgede “büyümek değil, var olmak bile” imkânsız hale gelebilir!