3 Haziran 2010 Perşembe

Halkın söz hakkını kim gasp edecek? / Akif Beki

Anayasa Mahkemesi, reform paketi üzerindeki ilk incelemesini bugün yapıyor.
Merakla bekliyorum ne diyeceklerini.
Yargının demokratlaştırılmasından mı yana olacaklar, yahut postal bekçiliği nizamından mı?
***
Malum ya, kurulu yargı düzeni, 12 Eylül askeri rejiminin eseri.
Yüksek yargı, yerel hâkim ve savcılara vasi tayin edilmiş.
Bir vazifesi, kendi camiasını zapt u rapt altına almak.
Bir diğeri ise, demokratik siyaseti verili sınırlar içinde tutmak.
CHP, mevcut düzenden yana.
Anayasa paketindeki yargı reformu maddelerinin iptalini istiyor.
Son söz halka bırakılmalıyken, şimdi Anayasa Mahkemesi’nde.
Bakalım, yargı reformunu halkoyuna gitmekten alıkoyacaklar mı?
***
27 Mayıs darbecileri, hukuk cinayeti işletecek yargıçlar aramıştı.
Buldular da...
Yassıada tertibini planlayanlar, icracılarını da bizzat ayarladı.
Fakat, suç ortaklığı emrivakisini reddeden hâkimler oldu.
Bu uğurda bedel ödemeyi göze alarak hem de.
Çünkü, yapılan bir teklif değil, dipçikle dayatılan bir emirdi.
Adnan Menderes’in idam kararını, Yüksek Adalet Divanı verdi.
Darbecilerin Milli Birlik Komitesi de onayladı.
Yassıada mahkemesinin adıdır, Yüksek Adalet Divanı.
Bütün üyeleri darbeciler tarafından seçilmiş bir yargıçlar heyeti.
Başkanlığına, önce Yargıtay Başkanı Recai Seçkin getirilmiş.
Hukuk adamı olarak, hukuksuzluğa alet olmayı geri çevirmiş elinin tersiyle.
Adaleti katlettirmek için yerine başkasını bulmakta zorlanmamışlar.
Yargıtay 1. Daire Başkanı Salim Başol’u atamışlar; o da kabul etmiş görevi....
İşte böyle!
Recai Seçkin olmak var, bir de Salim Başol olmak?
***
Hayat, karşımıza tarihi fırsatlar çıkarır.
Seçimler yaparız biz de...
Bazılarımız kahramanlaşır, bazılarımız kirli sayfalarına geçer tarihin.
İnsan, seçimlerinden ibarettir onun için.
Anayasa Mahkemesi başkan ve üyeleri, neyi seçecek?
Son sözü halka mı bırakacaklar, kendileri mi söyleyecek?
367 kararı, böyle bir fırsattı.
AK Parti’yi kapatma davası, hakeza öyle...
Bugüne kadar çoğu kritik kararda kaybetti yüksek yargı.
Şimdi, yeni bir fırsat var önlerinde.
Milletin söz hakkını gasp etmek ya da etmemek!...
Bu kez hangisini tercih edecekler?
Yargının demokratlaştırılmasını mı, yoksa yargı üzerindeki yüksek yargıçlar sultasını mı?
Değişimi mi, statükoyu mu?
Ya Menderes’i idam ettiren Başol’un ya da 27 Mayıs’çılara direnen Seçkin’in yolundan yürüyecekler.
Karar onlarındır!