15 Haziran 2010 Salı

Darbe kültürüyle yoğrulmuş yüksek yargıyla... / Hasan Cemal

Soru fazla karmaşık değil, basit ve yalın: Halkın oyuyla seçim sandığından çıkmış Türkiye Büyük Millet Meclisi, bu ülkede anayasa yapabilecek mi, anayasayı değiştirebilecek mi?

Yanıt evet mi?

Yoksa hayır mı?

Bir soru daha:

Bu ülkede ancak askeri darbeyle gelen yönetimler mi anayasa yapabilir?

Hangisi?

Türkiye’de Anayasa Mahkemesi başta olmak üzere yüksek yargıyla onun askeri ve sivil yandaşlarının havası öyle ki, bu ülkede anayasa ancak askeri yönetimlerin işidir.

Bunun dışında Meclis sadece zülfüyare fazla dokunmayan değişiklikler yapabilir anayasada, o kadar.

Örneğin, üniversitelerde türban yasağına ilişemezsin. 411 milletvekili bunun için Mecliste el kaldırmış olsa da, böyle bir anayasa değişikliğine izin vermez Anayasa Mahkemesi...

Üstelik böyle bir işe kalkıştığın için -Ak Parti örneğinde olduğu gibi-hakkında kapatma davası da açılabilir.

Veyahut, seçim sandığından çıkmış bir Meclis kendi içinden birini cumhurbaşkanı seçmek istediği zaman da, 367 gibi bir hukuk ucubesi yine yüksek yargıyla askeri ve sivil yandaşları tarafından burnuna dayatılabilir.

Bugün de direniş var!

Anayasa Mahkemesi’yle Hakimler Savcılar Yüksek Kurulu’nun yapılarına dönük anayasa değişikliklerine karşı ayaklanma yaşanıyor.

Özellikle bazı yüksek yargı üyelerinin son zamanlarda yaptıkları açıklamalar bu ayaklanmanın tüm izlerini taşıyor.

Peki, Anayasa Mahkemesi’nin kararı ne olacak?

İptal mi edecek?

Bir başka deyişle:

Bu ülkede yerleşik darbe kültürü varlığını sürdürecek mi?

Anayasaları ancak darbeyle gelen yönetimler yapar zihniyeti, yani demokrasi ve hukukun üstünlüğünü hiçe sayan o köhnemiş zihniyet devam mı edecek?

Devam ederse yazık olur.

Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararının arkasından Ak Parti hakkında, 2008 yılı baharında olduğu gibi bir kapatma davası da gelebilir.

Böyle bir ihtimal de yok değil.

Bir kapatma davası ya da yargısal darbe teşebbüsü, dileriz, bir daha sahnede kendini göstermez.

İşler bu aşamaya gelmeden önce Anayasa Mahkemesi iptal kararı alır ve 12 Eylül referandumunu gündemden düşürürse ne olacak?

Buna ilişkin birden çok senaryo yazılıyor politika kulisinde.

Bunlardan biri de erken seçim.

Türkiye zaten en geç 11 ay sonra, gelecek yılın Mayıs ayında milletvekili seçimlerine gidecek.

Tayyip Erdoğan, her ne kadar erken seçim fikrinden fazla hoşlanmasa da, Anayasa Mahkemesi’nin kararına göre seçimi tarihini öne, mesela önümüzdeki sonbahara çekebilir.

Gündemde bu da var.

Türkiye zor bir ülke!

Bu güçlük, demokrasi ve hukuk devletinde düğümleniyor.

Sorunun adı bu.

‘Darbe kültürü’ne alışmış olan yüksek yargı dahil sivil ya da askeri odaklar kendi ayrıcalıklarından vazgeçmek istemiyorlar.

‘Birinci sınıf demokrasi’den, ‘birinci sınıf hukuk devleti’nden yıllardır bu nedenle korkuyorlar.

Ve bu korkuyu canlı tutarak, Türkiye’nin demokrasi, hukuk, özgürlükler ve insan hakları alanında ‘birinci lig’e atlamasını ellerinden geleni yaparak engellemeye çabalıyorlar.

Ama yazın bir kenara:

Başaramayacaklar!

Biraz daha geciktirebilirler, süreci biraz daha sancılı hale getirebilirler, Türkiye’yi biraz daha istikrarsızlaştırabilirler, o kadar.

Şunu iyi bilsinler:

Batı demokrasilerindeki, Avrupa demokrasilerindeki standartlar sonunda bu ülkede de geçerli olacak.