9 Haziran 2010 Çarşamba

Ağrı Tugay’ından Akdeniz’deki drama... Hepsi insanlık suçu... / Lale Kemal

İsrail’in Türk gönüllülere uyguladığı işkence ve kötü muamele, doğal olarak şu günlerde çokça tartıştığımız bir konu. Dolayısıyla projektörlerimi, genelinde kışlalarda özelinde de Ağrı/Doğubayazıt Tugayı’nda yaşanmakta olan fiziksel ve sözlü saldırılar şeklinde ortaya çıkan vahim insan hakları ihlallerinden, bir süreliğine Akdeniz’deki açık denizlerde yaşanan drama çevirmek zorunda kaldım. Ağrı kışlasındaki olayların devamını önümüzdeki günlerde yazmaya devam edeceğim. Pek çok erin maruz kaldığı kötü muameleye karşı çıktıkları için Ağrı Doğubayazıt’taki bazı muvazzaf subay ve astsubayları da TSK’dan ayırma işlemleri yapılmakta olduğu haberlerini alıyor ve bu duruma el koymayan tüm ilgilileri de kınıyorum. Ağrı kışlasında yaşanmakta olan dramı yakında yeniden ele alacağım için şimdi projektörlerimi, Akdeniz’deki Türk gönüllülerin maruz kaldığı kanlı saldırı ile birlikte yeniden gündeme oturan Türkiye-İsrail askerî işbirliğine çeviriyorum.

Hükümet, İsrail ile ilişkilerin stratejik boyutunu oluşturan askerî ve savunma sanayii işbirliği alanlarında yaptırıma gitme konusunda oldukça ürkek bir tutum izliyor. Bir yandan da AK Parti içinde bu konuda farklı sesler yükseliyor. AK Parti ileri geleni Ömer Çelik, Türkiye’nin misilleme olarak İsrail ile tüm askerî ve savunma sanayii işbirliğini keseceğini söylerken Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, temkinli bir dil kullanıyor.

Hükümetin, İsrail ile askerî ilişkileri dondurma ya da kesme konusundaki kararsızlığının arkasında TSK’nın telkinleri olduğu konusunda elimde güçlü bulgular var.

Ancak geldiğimiz noktada, Türkiye’nin askerî teknolojiler anlamında genelinde dışa özelinde de İsrail’e aşırı bağımlılığının irdelenmesi gerekiyor.

Türkiye, bugün bilinen rakamlara göre, eğitim bütçesinden sonraki en yüksek payı askerî harcamalara ayırıyor. Askerî bütçe üzerinde parlamento denetimi olmadığı için askerî harcamalara ilişkin kesin rakamları bilmek mümkün değil.

Askerî harcamaların yüksekliğine karşın kritik teknolojilerde önemli oranda dışa bağımlı oluşumuz çok ciddi bir çelişki oluşturuyor ve üzerinde durulması gereken kritik bir konu olarak karşımızda duruyor.

Türkiye’nin İsrail ile askerî teknolojilerde işbirliği, zamanında Kongre’nin Türkiye’ye uyguladığı silah ambargosunu kırmak için ABD yönetiminin teşvikiyle başladı. Sonra boynuz kulağı geçti ve İsrail, Türk silah pazarında ABD’nin önemli bir rakibi olarak ortaya çıktı. Hatırlatmakta yarar var, İsrail, bugün dünyada en fazla silah satan ilk beş arasında dördüncü sırada. İsrail, bu yıl sonuna kadar silah satışlarından sekiz milyar dolar gelir elde etmeyi hedefliyor.*

Türkiye’nin İsrail’e ihale ettiği ve kamuoyu ile detaylarıyla paylaşılan projelerin dışında daha pek çok proje olduğu tahmin ediliyor.

Ayrıca, Türk Silahlı Kuvvetleri Güçlendirme Vakfı’nın (TSKGV) hissedarı olduğu 18 askerî şirketten bazıları, kamuoyuna, kimi sistemleri kendileri geliştirmiş gibi gösterip aslında taşeron İsrail firmaları ile işbirliği yapıyorlar. Yeter ki kamuoyunu kandırmayın; bir yabancı firma ile işbirliğinin sakıncası yok. Sakıncalı olan, kamuoyunun kandırılması ve askerî harcamaların hiç mi hiç denetlenememesidir.

Konusuna hâkim bir okuyucum bakın ne anlatıyor;
“Yaygın kanı, Aselsan, Roketsan, Havelsan (TSKGV firmaları) gibi iş yaptığı zannedilen hâlbuki yapıyorMUŞ gibi yapan arpalıkları ayakta tutanın da İsrailli şirketlerin olduğudur. ‘İlk biz de yaptık,’ diye çığlıklar atarak, gösteri odasında başköşeye konarak sunulan ‘gece görüş dürbünlerinin’ şah damarı olan ampuller halen İsrail’den alınmaktadır. Madem el telsizleri artık Aselsan’da yapılıyordu da aracısı ...... olan şirket üzerinden neden ABD (Motorola’dan) ÖKK için el telsizi alındı? Çünkü tutturamadılar, devamlı arızada. İşte bunca harcamaya rağmen teknoloji fakiri olmanın sebepleri bunlar.”

Bu vesileyle dikkatinize getireyim; TSKGV önemli askerî harcama yapan bir kurum ama harcamalarına ulaşılamıyor.**
***
* (JDW, 3 haziran).
** (İstanbul Bilgi Üniversitesi Sivil Toplum Kuruluşları (STK) Eğitim ve Araştırma Birimi Direktörü Prof. Nurhan Yentürk’ün editörlüğünde Bütçe İzleme dizileri çerçevesinde hazırlanan Askerî ve İç Güvenlik Harcamalarını İzleme Kılavuzu 2009, 2010, 2011 Çalışması.)