17 Haziran 2010 Perşembe

Bu şehit de aileden İlker Başbuğ / Behiç Kılıç

Genelkurmay Başkanı'nın Teğmen'in şehit eşinin cenazesine koşması iyi de, cenazede ettiği sözler biraz acaipti!.. “Henüz 47 gün önce kurulan bir yuvanın yok olmasına ve masum bir evladımızın hayatını kaybetmesine yol açan bu hain saldırı Türk Silahlı Kuvvetleri ailesini derinden üzmüştür. Acımız büyüktür...”

Genelkurmay Başkanı şunu bilecek..
“Acı” Türk Milletinin acısıdır.. Bu fedakar vatan evladı Pınar öğretmen, “Türk Milletinin ailesindendir..”
Türk Silahlı Kuvvetleri de Türk Milletidir..

“Türk Silahlı Kuvvetleri ailesi!!” diye bir kavram yoktur.. Bu kavramı kullanmak zihninin derinliklerinde, subayları yüksek duvarlar ardına çekilip milletten yukarıda bir topluluk varsaymanın tezahürü kabul edilir!!.

Eğer bu terim üzerinden hareket edilirse, İlker Başbuğ bir aile cenazesi için bu kadar hassaslaşmış diye düşünülür!..

Şimdiii!.. Biz artık böyle “yukarıdakiler-aşağıdakiler” tezahürleri istemiyoruz...
Nereden aklımıza takılıdır bu durum!..

Bir kısım general amiralin “Silivri eşiğinden” dönüşü akıllara takıldığından beri.. Başkan'ın elinde dosyalarla gittiği “Çankaya Zirvesi” sonrası serbest kalan ekabir akıllardadır!.

Madem öyle, İlker bey'e bir “arabuluculuk” daha düşüyor şimdi!..
Gaziantep'li Ahmet Kömür, 2005 yılında Çukurca'da şehit düşmüştü...

Babası Ahmet Kömür.. Yani Şehit Babası Ahmet Bey, şimdi hapse girecek!! Çünkü, evladının cenazesi kaldırılırken, o acı ile Başbakan aleyhine sözler etmişti.. Mahkum edildi.. Başbuğ, şehit babasına sahip çıkamaz mı?..

Şehitler, aslında bu millete ilahi uyarılardır... Bir Sodom-Gomore dehlizindeki Türkiye'ye “elden kayan vatanla” ilgili çok çarpıcı uyarılar yapılıyor ama.. Ateş düştüğü yeri yakıyor... Türkiye üzerinde hesapları olanların yönlendirdiği matbuat sarmalı, şehit cenazeleri üzerinde düzenlediği eğlence programları ile, yerde ıslak duran mübarek kanların tepesinde, birilerine göbek attırıyor!..

Her şehide bir tören.. Sıra sıra paşalar.. Arkası?!. Vur patlasın çal oynasın!.. (Düşman öyle değil, meselesine sahip ve hedefine yürüyor)

Hakkari'de şehit olan, Jandarma Astsubay Bekiş'in, Niğde'nin Bor ilçesinde kaldırılan cenazesinde.. Yürüyüş sırasında, emekli öğretmen Ünsal Boran'ın göğsünde ve sırtında, “Böyle giderse, şehitler de ölür vatan da bölünür, uyan ey Türk milleti'' yazısı vardı...

Durum budur..!
Değerli büyüklerimiz nutuk atıyorlar..Genelkurmay Başkanı, şehitlerin ardından çok güzel hamasi yazılar yazıyor..
Ama, baskınları yapan eşkıya ortada yok!.. Eşkıyayı yaptığına yapacağına pişman etmesi gerekenler, cenazelerde saf tutup üzüntü bildirerek terörle mücadele ediyorlar..

Eşkıya kentlerde kolayca eylem yapabiliyor artık..
Bakın Devlet Bahçeli ne diyor;
“Açılım safsatasının gündeme geldiği andan itibaren terörde bir tırmanış kendini gösterdi. Emniyet mensubu, Silahlı Kuvvetler'in mensupları mayın patlaması ve karakollar basılmak suretiyle şehit ediliyor.

Çok sayıda da askerimiz yaralı. Buradan iki anlam çıkar: Birincisi; terör alan hakimiyetini artırıyor. İkincisi de olaylarda inisiyatif almaya çalışıyor.

Türkiye'deki tüm siyasal kurumlar, sivil toplum kuruluşları her gün bir Mehmetçiğin, bir polis kardeşimizin, bir korucunun şehit olduğu bir ortamda güçbirliği yapıp terörün kökünü kazımalılardır.”

Bu sözlerde terörle yapılması gerektiği gibi yapılması istenen bir duruş vardır.. Öyle durulmadığı için de eşkıya Tokat'ı, Samsun'u, Osmaniye'yi ve bütün şehirleri ablukaya alabiliyor