9 Haziran 2010 Çarşamba

Bir Karşılaştırma: Arap İsrail-Türkiye İsrail Savaşı! / Yusuf Gezgin

İsrail’in yardım gemisini basıp aktivistleri öldürmesi, gemiye el koyması sonucu Türkiye’de haklı olarak müthiş bir tepki seli oluştu. Aradan 10 gün geçtikten sonra bu eylemin politik beklentileri ihtiva eden bir kurgu tarafının olup olmadığı konusunda kuşkulanır hale geldim. Zira AKP, bunu bir rüzgar haline getirip buradan siyasi rant elde etmeye çalışıyor gibi… Sokaklara habire “coşku” veriliyor, “İsrail’i vuralım!”, “kıralım!”, “basalım!”, “savaşalım!” vs. diye. Bundan sonra yapılacak şey, sükunetle uluslararası hukuk çerçevesinde hareket etmektir. Eğer coşku devam eder ve sokaklar kışkırtılmaya, gerilmeye çalışılırsa, o zaman AKP’yi de aşan, daha global bir tezgaha getiriliyor olduğumuzu düşüneceğim.

“Savaşalım, vuruşalım!” vs. diye hamasetle meydan okuyanlara bu defa yaşanmış olaylar üzerinden bir şeyler aktarmaya çalışacağım. Arap İsrail Savaşları üzerinden…

1948 Birinci Arap İsrail Savaşı’nda 5 Arap ülkesi (Suriye, Lübnan, Ürdün, Irak ve Mısır) daha dün ilan edilmiş bir devlete, bizim bu gün geldiğimiz gibi gaza gelmişler ve savaş ilan etmişlerdi. (Enteresandır İsrail’i ABD hemen tanımış, Arap dostu(!) diye bilinen Sovyetler ertesi gün tanımıştır.) O dönemde aynen bu günlerde bize verilen gaz gibi, sokaklara, siyasetçilere gaz veriliyordu. “Biz bu İsraillileri 6 saatte söker atarız!” diyorlardı. Galeyana geldiler ve daha dün kurulmuş, el kadar İsrail’e savaş ilen ettiler. İsrail, bu devasa nüfusla, ve 5 devletle savaştı ve hepsini dize getirdi. Savaş sonunda 1947'de taksim planı ile elde ettiği %56’lık Filistin toprağını % 78’e çıkardı. 700.000 Filistinli, evlerini terk etmek zorunda kaldı.

1967’de 6 gün Savaşları denen büyük bir arap İsrail savaşı daha yaşandı. İsraille Mısır Ürdün ve Suriye arasında başlayan savaşa, daha sonra Irak, Suudi Arabistan, Sudan, Tunus, Fas ve Cezayir de destek verdi. Mısır Arap ülkelerinin en güçlüsü ve lideriydi. Toplam 450 uçağının 300 tanesini İsrail havalanamadan imha etti. Ardından Ürdün kraliyet hava kuvvetlerini yok etti. Suriye hava kuvvetlerinin 2/3’üni imha etti. Yüzden fazla pilot İsrail’e sığınmak zorunda kaldı. İsrail elde ettiği uçaklarla da saldırarak Arap onurunu ayaklar altına aldı. Savaş sonunda Mısırdan Sina yarımadasını, Suriyeden Golan tepelerini, Filistin’in Gazze şeridi ile Batı Şeria topraklarını işgal etti ve topraklarını 4 katına çıkarttı. 6 günde bir düzine Arap ülkesini dize getirdi.

Sonuç; Toprak kayıplarının dışında, pan Arabizm çöktü. Araplarda İsrail fobisi ve korkusu başladı. Arap yönetimleri değişti, devletlerin başına ABD ve batıya daha amade yönetimler getirildi.

İsrail bunları nasıl yaptı?
Tabiiki kendi gücüyle değil. O zaman İsrail bir devlet bile değildi. Ama Batı, Avrupadan ABD’ye, hatta Sovyetlere kadar bu savaşta İsraile yardımcı oldu. Arap-İsrail Savaşının gerçek hikayesini o dönemde ABD’de görev yapmış Emekli bir askerden dinlemiştim; “ABD, gemilerine, uçaklarına, tanklarına İsrail amblemini vurup, Araplara karşı savaştı ve Araplar şaşırıp kaldılar!” demişti.

Heyecanla hamasetle bir savaşa giriştiler ve hem itibarlarını, hem de topraklarını kaybettiler. Ondan sonra da Arapların, Flisitinlilerin sürgünleri, mazlumiyetleri bitmek bilmedi. Aslında Arapların sesi soluğu başlarına batı kuklası lider müsveddeleri konduğu anda kesilmişti. Zavallı Araplar hala kendilerini bağımsız ülkeler sanıyorlar... Kendilerini asıl engelleyenin, batı güdümündeki liderler, topluma yabancı bürokrasiler , ordular, yargılar olduğunu göremiyorlar…

Arap İsrail savaşları üzerinden uzun yıllar geçti. Yeni bağımsızlığını ilan etmiş İsrail askeri, siyasi ve ekonomik olarak çok güçlendi. Nükleer silaha sahip oldu, dünyanın en önemli silah üreticilerinden birisi haline geldi. Çok operasyonel ve güçlü istihbarat bir kurumuna, yani MOSSAD’a sahip. Dünyadaki Yahudi lobisinden dolayı büyük bir diplomatik gücü var.

Hep söylediğim gibi İsrail’i ve Yahudileri abartıyor değilim. Güçlü filan da göstermiyorum. Sadece bazı gerçekleri, gaza gelmiş, dolmuşa binmiş kamuoyu ile paylaşmak istiyorum. İki büyük Arap İsrail savaşı öncesi Arap kamuoyları, sokakları tıpkı bizim sokaklarda, meydanlarda, Tv’lerde olduğu gibi heyecan ve hamaset dolu idi. İsrail’in bir tarafından girip öte tarafından çıkacaklardı.

Arapların unuttukları bir şey vardı; İsrail’in ABD, Avrupa gibi hamileri vardı ve İsraillileri sonuna kadar her şartta destekliyorlardı. İsrail namına cephelere askerler, uçaklar tanklar gönderip savaştırıyorlardı. Üstelik sokakların güvendiği ordular ve stratejik kurumlar, batı kuklası liderlere ve onların altındaki Kıpti, Rafizi, Süryani vs gibi azınlıklara emanet idi. Diledikleri anda içeriye yerleştirdikleri truvaları harekete geçirerek bu ülkelerde istedikleri operasyonları yapabiliyorlardı. Yani Arap halkı, naylon devletlere, güdümlü liderlere, ele geçirilmiş bürokrasiye sahip olduklarının farkında değillerdi galeyana gelirken. Belki de hala farkında değiller…

Gelelim Türkiye-İsrail savaşına. Türkiye ile İsrail bir savaşa tutuştuğunda, dün İsrail’in yanında Araplara karşı savaşan ABD-İngiltere ve Batının, bize karşı savaşacağından, bize ambargolar uygulayacağından hiç şüpheniz olmasın!... Yunanistan ve Kıbrıs “Sovyet Bloğuna kaymasın, batı liginde kalsın!” diye müdahaleye teşvik ettikleri Kıbrıs’ta bile bize yıllarca ambargo uygulamadı mı bu adamlar?

Ayrıca İsrail bu gün, ne 1948’deki devlettir, ne de 1967 deki. Nükleer güç, pek çok silahı ve yazılımı kendisinden aldığımız güçlü bir silah sanayii yanında, çok etkili bir diplomasiye, medya desteğine sahiptir.

Türkiye zayıf bir devlet midir Yusuf Gezgin? Sen bizi Araplarla karıştırıyorsun galiba? Biz şanlı ecdadın, Fatihin, Yavuz’un, Selahaddin’in vs vs torunlarıyız!...

Türkiye, bu köşeye otomatik-klişe yorumlar yazan bazı ulusalcıların ve millicilerin aksine şu anda Cumhuriyet tarihinin, ekonomik, siyasi ve diplomatik açıdan en güçlü dönemini yaşamaktadır. Ama malumunuz savaşlar başbakanlarla, hükümetlerle, hazine bürokratlarıyla, belediye başkanlarıyla, müteahhit mücahidlerle yapılmıyor. Savaşlarda silahlar, uçaklar, tanklar vs. kullanılıyor ve onları kullanacak askerler, subaylar istihdam ediliyor. Bir savaşa girdiğinizde dünyada yanınızda olacak dostlar, müttefikler gerekiyor.

Türkiye hangi müttefikine güvenerek böyle bir savaşa girecek? Araplara mı? Onlar hergün kendi halkını satıyor, Türkiye’yi batılı patronlarına karşı bir gün bile savun-a-mazlar.

Stratejik(!) patronumuz, pardon ortağımız ABD’ye mi güveneceğiz böyle bir savaşta? ABD dün Araplara yaptığının bir fazlasını yapar bize. Arap devletleri kendi kontrollerinde iken bunu yapan ABD, giderek kendisini de rahatsız edecek kadar bağımsızlaşan ve inisiyatif alan Türkiye’ye ilave bir tekme daha vurur. Hiç şüpheniz olmasın!...

Gelelim iç dinamiklere; Siz İsrail’e karşı hangi ordu ile savaşmayı düşünüyorsunuz ey radikal, hamasi Hamascılar! TSK içindeki en büyük kıyım sizin hocanızın attığı imza ile RP hükümetleri döneminde yapılmadı mı? Sadece 28 Şubat sürecinde “namaz kılar”, “anası örtülüdür”, “babası sakallıdır” diye 3000 (yazıyla, üç bin) subay atıldı, İsraille savaşacak ordudan. Ve en son YAŞ’lara kadar da bu devam etti. Güvendiğiniz hükümet sadece şerh düşebildi bu atmalara. Komuta kademesinde ve üst düzey komutanlar arasında diyalog kurabileceğiniz, sizin hayat tarzınıza azıcık benzer bir adam tanıyor musunuz?

Diyelimki ordu İsrail’e karşı savaşmayı kabul etti. Hangi silahlarla savaşacak! ABD’nin verdiği, İsrail’in modernize ettiği uçaklarla ve tanklarla. Elektronik yazılımları olmadan nasıl savaşacak? Kendi sınırlarımız içindeki karakollarını, askerlerini koruyamayan, çocuklarını kendi döşediği mayınlara kurban veren bir ordu, bir devlet, sınır ötesinde İsrailin silahlarıyla, teknolojisiyle İsrail’e karşı nasıl savaşacak?

Ayrıca bu adamlar sizin ülkenizi, coğrafyanızı, toplumuzu yamalı bohçaya çevirmişler. Kontrollerinde PKK’dan Hizbullaha kadar kaç tane örgüt var. Masonik yapılardan, ekomonik kuruluşlara kadar bir sürü yapıya hükmediyorlar. İsrail’in, ABD’nin derin uçları hala ülke gündemini değiştirmeye ve Türkiye’yi kan gölüne çevirmeye yeter. Bürokrasinin, ordunun, yargının, medyanın mukavemetini görmüyor musunuz? Yüzde 50 ile gelmiş bir iktidarın evrensel bazı düzenlemeler yapabilmek için çektiği şeylere, karşılaştığı engellere bakın!

Yirmili yaşlarda, kanım hızlı akarken birisi; “parlamentonun tamamı senin gibi adamlardan olsa bile, bazı dengeler değişmeden bu ülkede bir şey yaptırmazlar!” demişti de, taaccüp etmiştim. Sonra aynı sözü kripto bir çağdaş kadın ve kripto bir rektör söyledi: “bu ülkede bize rağmen bir şey yapılamaz!” Aradan geçen sürede dengelerde Anadolu insanı lehine ciddi değişmeler olmasına rağmen tablo ortada.

Maksadım Türkiye’yi ve Türk insanını zayıf, güçsüz göstermek değil!... Fatih’in, Yavuz’un, Selahaddinin torunlarının yüreğine, kahramanlığına da sözüm yok! Ama onlarla aramızda epeyce bir uçurum olduğu, onların basiretine, imanına, ferasetine, cesaretine sahip olmadığımız, onlara layık olamadığımız da aşikar!...

Demek istediğim şudur ki, Türkiye veya başka bir ülkede temel dengeler, iç dinamikler lehinize olmaksızın bir şey yapılamaz, yaptırmazlar. Türkiye’de Menderesin açtığı yolu rahmetli Özal millet lehine genişletti. Şu anda hükümet bu iki liderin mirasını kullanıyor. Mevcut hükümetle epeyce yol alındı, bazı gelişmeler yaşandı ise de, artık hükümet epeyce kirlendi ve yoruldu.

Tabii ve tarihi süreç AKP’li veya AKP’siz millet lehine işliyor. Tümörler temizleniyor, cerahatlar patlıyor. İnsanımız eğitime, ticarete uyanıyor. Ama açıkça görüldüğü üzere hala derin dengeler millet lehine değil. Milletin iradesine çomak sokanlar, milleti kale almayanlar, milletin değerlerinden rahatsız olanlar giderek eriyorlarsa da hala diriler.

Acaba diyorum; zaten millet lehine işleyen bu tabii süreci birileri kesintiye uğratmak, kurulu derin dengelerini korumak için bir hareket mi çekiyorlar?

Milletin önünü açacak, derin kuşatmayı kıracak Anayasa değişikliğini sabote etmenin yollarından birisi de bu olabilirmi?

Benimkisi milli bir endişeden kaynaklanan komplocu bir yaklaşım. Dikkate almak zorunda değilsiniz.

Ama lütfen, İsrail’le savaşa girdiğimizde hangi silahlarla, subaylarla, medya ile savaşacağımızı dikkate alın!...