22 Kasım 2011 Salı

Hayalet MİT’çinin ölümünde alfa radyoaktivite şüphesi

HAŞİM SÖYLEMEZ  - aksiyon
Sayı: 885 / Tarih : 21-11-2011


Kalp krizi sonucu hayatını kaybettiği söylenen MİT’çi Kâşif Kozinoğlu’nun içeceğine veya yiyeceğine bir madde katıldığı ileri sürülüyor. İddiaya göre, tetkikler sonucunda ortaya çıkması zor ‘alfa radyoaktivite’ zerrecikleri kullanıldı.

















‘Bazı ölümler, vakanın oluşundan çok, ardında bıraktığı sorular ve izlerden dolayı hep şüphelidir. Bu normal bir ölüm vakasının ötesinde bir durumdur ki adı konulmazsa da bir suikast veya cinayettir. Bugün artık önemli bazı kişileri öldürmek ve normal ölümmüş süsü vermek çok kolay. Çünkü adli tıp ve işin uzmanlarının bilemeyeceği yöntem ve taktikler var. Kâşif Kozinoğlu’ndaki şüphe, Turgut Özal’ınkinden farklı değil. Spor sonrası yorulan kalbin aniden durması. Kilit nokta burası. Aslında asla çözülemeyecek ölümler bunlar.’

Adli tıp ve kimyasal silah türleri konusunda uzman bir istihbarat yetkilisinin yukarıda söyledikleri hayli düşündürücü.  MİT mensubu Kozinoğlu ile 8. Cumhurbaşkanı Özal’ın ölümü hakkındaki sözleri de yabana atılacak türden değil. Çünkü ikisinin de spor yaparken kalp krizinden öldüğü kayıtlara geçmiş durumda.

Kâşif Kozinoğlu’nun geçen hafta kalp krizi sonucu ölmesi akıllarda derin şüpheler bıraktı. Çünkü MİT’çinin normal yollardan öldüğüne ne kamuoyu ne de ailesi inanıyor. Devlet kurumları da zaten bu konuda resmî bir soruşturma başlatmış durumda. Adli Tıp Kurumu ve doktorların ilk tespitlerine göre, ölüm sebebi kalp krizi. Ancak Kozinoğlu’nun yargılanacağı Oda TV davasının başlayacak olması ve gelen ölüm haberi kafaları iyice karıştırdı. Bir dönemin karanlık olaylarının hem aktörü hem de tanığı olan Kozinoğlu, acaba birileri tarafından susturuldu mu?

Bu zamana kadar yargılanan en üst düzey MİT mensubu olan Kozinoğlu’nun ölümüne dair çeşitli iddialar ortaya atıldı. Ancak en ciddisi, ona, kalp krizini tetikleyen bir maddenin verildiği yönünde. İddiaya göre, Kozinoğlu’na yiyecek veya içecek içinde ‘alfa radyoaktivite’ maddesi verildi. Bir atom küçüklüğünde olan bu maddenin vücuda girdikten sonra yaptığı en büyük etki, kalp krizine yol açmak. Radyoaktif ışık şeklinde kalbe sirayet eden alfa radyoaktivite zerreciği, kalbin yorgun düşmesi durumunda anında etki gösterebiliyor. Hatırlanacağı üzere, Kozinoğlu’nun spor sonrası kalp krizi geçirmeye başladığı, oda arkadaşları tarafından aktarılmıştı. Alfa radyoaktivite zerrecikleri Rusya, Ukrayna gibi ülkelerde özel olarak üretilen bir nevi suikast silahı. Çünkü tüm tetkiklere rağmen adli tıpçıların bile vücutta veya kanda asla izine rastlamayacağı bir madde. Uzmanlara göre, alfa radyoaktivite zerreciklerinin izine sadece saç telinde bir ihtimal rastlanabilir. Saç telini detaylı şekilde inceleyecek tek merkez ise Amerika’da. Çünkü bu maddenin bulunması için adli tıp imkânlarını aşan özel bir kuruma ihtiyaç duyuluyor. Yine uzmanlar, Özal’ın spor yaparken kalp krizi geçirmesinde de bu zerreciklerin kullanılmış olabileceğini dile getiriyor. Atom konusunda çalışmalar yapan uzmanlar, bu ihtimali, Kozinoğlu’nun ölümünde de en büyük şüphe olarak değerlendiriyor. Genel kanı, MİT’çinin normal bir kalp krizi sonucu ölmediği yönünde.

Gizli tanık mı, açık tanık mı?

Kâşif Kozinoğlu’nun gizli tanık olduğu ve her şeyi anlatacağı iddialarını bir kenara yazmak kaydıyla aslında onun mahkemede açık tanık olarak görev yaptığı süre boyunca ülkedeki yaşanan bütün olayları anlatacağı bilgisi ağırlık kazanıyor. Kozinoğlu, kendini, ‘devlete hizmet eden ve amirlerinden aldığı talimatları yerine getiren biri’ olarak yorumluyordu. Ancak bir ekip tarafından satıldığı, yurtdışından çağrılarak savcıların karşısına çıkarıldığı ve tutuklandığı için bütün bildiklerini açık açık anlatacağı söyleniyordu. Peki, Kozinoğlu konuşsaydı ne olacaktı?

Kozinoğlu’nun neden öldürülebileceğini anlamak için hayat hikâyesine bakmakta fayda var. Çünkü bu hikâyede gizemli MİT’çinin Türkiye’nin karanlık yıllarının en önemli kişisi olduğu karşımıza çıkıyor.

Kendini saklamayı çok iyi bilen, birden fazla pasaport kullanan ve ayrı ayrı banka hesapları olduğu ileri sürülen Kozinoğlu için iki tabir kullanılıyordu: ‘Kozmik’ ve ‘Hayalet’… ‘Kozmik’ denilmesinin sebebi, MİT’e ulaşan devlete ait gizli belgelerin çoğunu arşivlemesiydi. ‘Hayalet’ lakabı ise ortalarda pek görünmeyen ancak önemli işleri yürüten ve takibe takılmayan özelliğinden kaynaklanıyordu.

Tutuklanma gerekçesinin Oda TV’ye verdiği bazı bilgi, belge ve görüntü kasetleri olduğu iddia ediliyor. Zaten bu ayrıntılar iddianamede yer alıyor. Elinde çok sayıda kişiye ait dinleme kayıtları, görüntüler ve devlete ait gizli belgeler olduğu tahmin ediliyor. Bunun ötesinde bazı vakıf ve derneklere yönelik raporlar hazırladığı ve bunları üstlerinin izni olmadan yabancı istihbarat birimleriyle paylaştığı belirtiliyor.

Peki, Oda TV-Kozinoğlu ilişkisi ne zaman başladı? Oda TV’nin sahibi Soner Yalçın ile ilk bağlantıya geçen, eski MİT Müsteşar Yardımcısı olan bir başka isimdi. İddiaya göre, Yalçın’a ‘Efendi’ kitabını yazdıran ve kaynak sağlayan kişi de oydu. Söz konusu eski MİT’çi, bilgileri Kozinoğlu’ndan alıp Yalçın’a iletiyordu. Yalçın, kitabı yazdıktan sonra tehdit edildiğini söyleyip koruma almış ve bir süre ortalarda görünmemişti. Yalçın’ı bu süre zarfında Kozinoğlu’nun sakladığı belirtiliyor. Kozinoğlu, MİT’e gelen bazı bilgilere rağmen, Doç. Dr. Bahriye Üçok ve eski MİT Müsteşarı Hiram Abbas gibi kişilerin öldürülmesinin neden engellenemediğini bilenlerden  biriydi. Diğer bir ayrıntı JİTEM mensubu Cem Ersever’in Soner Yalçın’a konuşmasından da Kozinoğlu haberdardı. Zaten Ersever konuştuktan sonra sıkıntılı bir döneme girmiş, sonra da hâlâ cevap bekleyen bir düzine soruyla faili meçhule kurban gitmişti. Ersever’in elindeki bilgi ve belgelerin, başta Eşref Bitlis suikastı, 90’lardaki faili meçhullerin aydınlanmasını sağlayacak nitelikte olduğu belirtiliyor. İşte bunlar, Kâşif Kozinoğlu’nun ölümündeki şüpheleri artırıyor.

Kozinoğlu’nun bildiklerini Teoman Koman Paşa da biliyordu. Koman’ın MİT’teki lakabı ‘Bir Numara’ idi. Ergenekon’da da ‘Bir Numara kim?’ sorusu sık sık medya tarafından gündeme getirilmişti. Bu isimlerin ortalarda pek görünmemesi ve hiçbir olayda anılmaması ilginç. Garip bir el, bir ekibin üstünü örterken; diğer bir ekibin üstünü ısrarla açmaya çalışıyor. Mesela, Teoman Koman ismi hiçbir şekilde gündeme gelmiyor. Geçmişte hem Bülent Arınç hem de Susurluk Araştırma Komisyonu Başkanı Mehmet Elkatmış tarafından ismi gündeme getirilmesine rağmen hiçbir yargı birimi harekete geçmedi. Hatta Elkatmış’a göre, Susurluk’un üstünü Koman Paşa örtmüştü. Susurluk’un üzerine gidilseydi belki Türkiye Ergenekon gerçeğini çoktan çözmüş olacaktı. Kozinoğlu’nun anlatacakları arasında bu konular da vardı.

Kozinoğlu’nun bir özelliği de MİT’te ‘Türkçü-kafatasçı’ (bugünkü ‘ulusalcı’ kavramının karşılığı) olarak tabir edilen klikten olması. Bu nedenle Çerkez grubu ile sürekli bir yarış içinde oldu ve onları ekarte eden kim varsa onların yanında yer aldı. Mehmet Eymür, Şenkal Atasagun, Hiram Abbas gibi isimlerle ayrılıkları da bundan geliyor. Tabii onun asker tarafı da unutulmamalı. Ona göre, MİT’i en iyi istihbaratı güçlü, askerî eğitim almış kişiler yönetebilir. Şu anki MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ı yıpratma ve hükümeti güç durumda bırakma gibi planları olduğu söylenen Kozinoğlu’nun, aynı zamanda Ergenekon davasına karşı bir cephe oluşturulması gerektiğini yakın çevresine aktardığı belirtiliyor.

Oda TV’deki Kozinoğlu

Oda TV baskınında ele geçirilen ‘KOZİNOĞLU 3’ adlı klasördeki dokümanların çoğu ‘gizli’ ve ‘hizmete özel’ ibaresi taşıyor. Kozinoğlu, Oda TV’nin adını bile duymadığını ileri sürerken; ‘Koz.doc’ isimli word dokümanında “Rusya ve Özbekistan’daki cemaat operasyonları hakkında Kozinoğlu’ndan gelen belgeleri mutlaka gündeme taşıyalım. Kozinoğlu’ndan gelen diğer belgeleri de değerlendirelim.” notları yer almıştı. Kozinoğlu, sorgusunda bu notları açıklayamamış, “Ben belge vermedim.” demekle yetinmişti. Ergenekon’un medya yapılanması olarak anılan Oda TV’ye yönelik operasyonda çok sayıda gizli içerikli belge ele geçirilmişti. Söz konusu belgelerden bazılarının Kâşif Kozinoğlu tarafından Oda TV’nin sahibi Soner Yalçın’a sızdırıldığı aktarılıyordu.