Bedelli askerlik ve onun arkasından gelen ‘vicdani ret’ açıklaması
aslında şu kriz ve deprem haberlerinin karamsarlığı arasında kaybolur
gibi oldu ancak yine de bu gelişme, Türkiye’nin geleceğini belirleyecek
kadar önemli. Adalet Bakanı Ergin’invicdani ret çalışması yapılıyor açıklaması bazı çevrelerin ‘bedelli tamam ama bunu yapamazlar, bu yarı yolda kalır’ ‘avuntusu’
ile karşılandı. Ancak, zaten askerliği, Anayasal olarak, bir vatan
hizmeti-borcu- olarak ele alırsak, bunun illaki silâh altında olması
gerekmez. Bu, yurttaşların mesleki alanlarıyla örtüşecek süreli bir kamu
hizmeti de olabilir. Bu anlamda, vicdani ret uygulaması zaten eline
silah almak ya da askeri hiyerarşiye girmek istemeyen yurttaşların doğal
hakkıdır. Tabii ki bedelli askerliği yürürlüğe koyup vicdani ret
uygulamasına geçmemek kamu vicdanını yaralayan bir uygulama olur. Ancak
bütün bunlardan öte Türkiye’de Hükümetin vicdani ret çalışmasına
başladığını duyurması bile, normal olana (demokratik olana) doğru hızla
yol aldığımızı gösteriyor.
Aslında bu düzenleme, yeni Anayasa süreci ile birleşecek, bu sürecin
yolunu açacak bir düzenleme olacaktır. Türkiye’de askerliğin zorunlu
olmaktan adım adım çıkması ve ordunun profesyonelleşmesi, pretoryen
militarizmi geriletecek bir gelişmedir. TESEV’in Türkiye’de
askerî-iktisadi yapı çalışması, Türkiye’de pretoryen militarizmin hâkim
olduğu sonucundan hareket eder. Pretoryen militarizm tanımını Türkiye
için genişletmemiz gerekir: Ordunun askerî güvenlik alanıyla birlikte, siyasal, iktisadi, kültürel, ideolojik alanlara uzanan politik
ve ideolojik hâkimiyeti ve bunun sağ ve sol siyasetin tüm unsurlarını
sarması tanımını Türkiye tipi pretoryen militarizm için yapabiliriz. Bu
aynı zamanda, şimdiye değin, Türkiye’de baskıcı siyasi ‘istikrarın’ ana
unsuruydu.
Türkiye’nin siyasi istikrarı demokrasi ile sağlaması
militarizmin-askeri vesayetin- geriletilmesi ile mümkün olabilir.
Türkiye, Avrupa’nın ekonomik krizinin siyasi krize hatta kaosa dönmeye
başladığı bir dönemde attığı bu adımları, yeni demokratik bir Anayasa
ile sağlamlaştırırsa krizi fırsata çevirmiş olur.
Vicdani ret yolunun açılacağını bize, askeri harcamaların tedrici
düşüşü de gösteriyordu. Askeri harcamaların dünyada arttığı bir dönemde,
Türkiye’de azalması çok önemli bir gelişme olduğu kadar, bu durum,
Türkiye’ye krizin uğramamasını sağlayan bir faktör de olmuştur.
2010 yılında Türkiye’nin askeri harcamaları, bir önceki yıla göre,
geriledi. Ancak SIPRI verilerine göre, Türkiye, hala GSYH’ sının yüzde
2.7’sini askeri harcamalara ayırmakta. Yine de burada bizim için
sevindirici olan bir durum var: Dünyada askeri harcamalar 1999-2010
arasındaki on yılda yüzde 59.1 oranında artmış; ancak bu süreçte
Türkiye’de askeri harcamalar yüzde 22,1 düşmüş. Dünyada en çok askeri
harcama yapan ilk yirmi ülke arasına giren Türkiye son on yılda, askeri
harcamalarını yüzde 22,1 azaltan tek ülke. Türkiye’yi 5,9 ile Almanya
takip ediyor. Bugün krizin ortasında olan İspanya, son on yılda, yüzde
20, Yunanistan yüzde 10 askeri harcamalarda artış sağlamış. Şimdiye
değin dünyanın militarist ağalığını yapan ABD’de, son on yılda, askeri
harcamalar yüzde 89,9 artarken, İngiltere’de yüzde 26,7 oranında artmış.
Türkiye’de ise eğitim harcamaları 2004’ten itibaren, sağlık harcamaları
da 2011’de askeri harcamaları geride bıraktı. Ancak yine de Türkiye,
hem askeri harcamaların denetimi ve şeffaflığı hem de GSYH’ sına oranı
açısından sorunlu bir durumda.
Askeri harcamalar kriz ve savaş nedenidir!
Kapitalizm, şimdiye değin, bütün büyük krizlerinden büyük savaşlarla
çıktı. Savaşın ve savaşa bağlı tehdidin oluşturduğu militarizm ve onun
ekonomisi de kapitalizmi ayakta tutan, ona devamlılık sağlayan çok
önemli bir alan ve sektör oldu. Artan askeri harcamalar ve silahlanma,
teknolojik ilerlemenin de yolunu açtı. Ancak şimdi tam tersi bir durumla
karşı karşıyayız. Artan askeri harcamalar, bu sefer krizin nedeni
olduğu gibi, bu krizi, askeri harcamaları ve savaşı körüklemek
çözmeyecek tam aksine derinleştirecek. Grafikte, ABD’nin savaşla örülü
savunma bütçesinin hikâyesini görüyorsunuz. Artan askeri harcamalar
savaşları, savaşlar da çözümsüzlüğü ve yeni krizleri doğurmuş hep.
Türkiye, bu tablodan ve AB’nin durumundan gerekli dersleri çıkarmalı.
|
Harbiye, askerlik, askeriye, savunma ile ilgili tüm gelişmeler, eleştiriler, asker-siyaset ilişkisi, askeri operasyonlar, gibi ve benzeri haberler, köşe yazıları, dosyalar buradan aktarılmaya çalışılacak.