Türkiye’de askerlik
zorunlu. Yasadaki koşulları taşıyan herkes askerlik yükümlülüğünü
yerine getirmek zorunda. Kimseye “vicdanın ret mi ediyor, kabul mü
diyor” diye sormadan, askere alıyorlar.
Askerliği bir yükümlülükten de öte bir “hak” olarak gören anlayış da var. Örneğin bir önceki Genelkurmay Başkanı Oregeneral Işık Koşaner, görevi devralırken yaptığı konuşmada böyle bir anlayış sergilemişti.
Koşaner’den önceki Genelkurmay başkanları da bedelli askerliğe karşı tutum almışlardı. Marmara depremi gerekçesiyle Hüseyin Kıvrıkoğlu’nun Genelkurmay Başkanlığı’nda bedelli askerlik uygulanmıştı.
Şimdi yine gündemde bedelli askerlik var. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’la Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel, bedelli askerliğin yaş sınırı konusunu görüştüler.
Demokratik devletlerde hak ve yükümlülüklerin eşit olması temel kuraldır. Bu kuralı esas aldığınızda hak ve yükümlülüklere uyguladığınız istisnalar konusunda hassasiyet gösterilmesi gerekiyor. Bu hassasiyet gösterilmeden yapılan uygulamalar eşitsizlik yaratıyor, adalet duygusunu zedeliyor.
Bedellinin ölçüsü
Örneğin bedelli askerlik bir istisna uygulaması olarak adalet duygusunu zedeleyici bir yön taşıyor. Adından da anlaşıldığı gibi bir bedel karşılığında askerlik hizmeti 28 güne iniyor. İlan edilen yaş grubuna girenlerden belirlenen parayı ödeyenler bu istisnadan yararlanıyor.
Bu parayı ödeme gücü olmayanlar ise uzun dönem askere gidiyor. Bu uygulamayı deprem gibi doğal afetlere bağlasanız da eşitlik ilkesine aykırılığı ortadan kalkmıyor.
Buna karşın bedel yerine daha önce de uygulandığı ihtiyaç fazlası söz konusu ise bedelsiz olarak kısa dönem askerlik yaptırmak daha adil görünüyor.
Adalet tartışması askerliğin zorunlu olmasından kaynaklanıyor. Askerliğin zorunlu olmadığı ülkelerde isteyen askere gittiği için bu sorun yaşanmıyor.
Bedelli askerlikten yararlanmak için hangi yaş esas alınırsa alınsın, birkaç gün, hafta, ay hatta yılla dışında kalanlar itiraz ediyor.
Bu itibarla hangi yaş kabul edilirse edilsin çıkacak bedelli askerlik yasası adaleti zedelediği gerekçesiyle eleştirilecektir.
Vicdani ret
Bedelli askerlikle birlikte bir de vicdani ret düzenlemesi hazırlanıyor. Amaç vicdani reddi yasal bir hak haline getirmek.
Askerliğin zorunlu olduğu bizim gibi ülkelerde vicdani ret uygulaması da sorunlu. Sanki askere gidenler veya gitmek zorunda kalanlarda “vicdan yok” gibi bir izlenim yaratıyor.
Vicdani retçilerin vicdanı adam öldürmeyi kabul etmiyor ama vicdani retçi olmayanların vicdanı kabul ediyor gibi bir garip durum çıkıyor.
Benim dini inancım veya politik görüşüm elime silah almaya uygun değil diyerek askere gitmeyi kabul etmeyenlere vicdani retçi, deniliyor. AİHM bunu bir insan hakkı olarak görüyor. Böyle gördüğü için Türkiye de vicdani retçiliği yasal bir hakka dönüştürme hazırlığı içinde.
Vicdani retçiler için değişik uygulamalar var. En yaygın olanı askerlik yerine kamu hizmeti yapmak. Vicdani retçi askere gitmiyor ama buna karşılık kamunun ihtiyacı olduğu bir işte belli bir süre çalışıyor. Bir diğer uygulama ise silahsız askerlik. Vicdani retçi askere gidiyor ama silah taşımayan hizmetlerde görev yapıyor. Askerliğin zorunlu olduğu Türkiye’de vicdani retçiler marjinal bir grup düzeyinde kalırsa, ihmal edilebilir. Ancak, yaygın olarak kullanılırsa, o zaman sorunlar çıkabilir.
PKK kullanır mı?
Örneğin vicdani ret bir hak olunca bunu PKK kullanır mı? Zaten Güneydoğu’da gençleri askere gitmeyin dağa gelin diye baskı altında tutan PKK, bu yönde örgüt ve mahalle baskısı uygulamaz mı?
Bu sorular da Ankara’nın gündeminde. Vicdani retçi olmayan Kürt genci, PKK baskısı altında askere gidebilir mi? Veya tersinden bakıldığında vicdani retçilerin belli bir bölgede yoğunlaşması söz konusu olursa, bu kez aynı gençler “terörist” damgası yer mi? Konunun bu yönleri dikkate alınmadan yapılacak bedelli ve vicdani ret düzenlemesi toplumdaki adalet duygusunu daha çok zedeleyebilir.