3 Aralık 2015 Perşembe

'Savcının adını telefonda söyleme Takçı ise “evet” de'

'Savcının adını telefonda söyleme Takçı ise “evet” de'


Geçtiğimiz günlerde İstanbul’da TIR soruşturması kapsamında tutuklanan Albay Cihangiroğlu’nun mahkeme sorgu zaptına haberdar ulaştı. Cihangiroğlu ifadesinde TIR’lar durdurulduktan sonra Jandarma Kriminale incelenmek üzere gönderilen mühimmatla ilgili raporun hazırlanma sürecinde sıralı amirlerine ve İçişleri Bakanlığı müsteşarına bilgi verdiğini anlattı. Kendisine Fetullah Gülen ve FETÖ iddialarının sorulduğunu, ancak bunları tanımadığını söyledi. Olayın Ergenekon ve Balyoz sürecine benzediğini ve TSK’nın kurumsal kimliğine yönelik olduğunu ifade etti.



29.11.2015 tarihinde İstanbul 2.Sulh Ceza Hakimliğince tutuklanan emekli Albay Burhanettin Cihangiroğlu’nun  ifadesi şöyle:

 “Ben bu konuda savcılıkta ifade vermiştim. Doğrudur. Tekrar ederim. Ben normal görev süresini tamamlayan ve emekliye ayrılmam gerekirken emekli edilmeyen, üçlü kararname ile görev süresi uzatılan sayılı TSK personellerinden biriyim. Benim emekli olduğumdan C.Savcısının dahi haberinin olmadığı anlaşılmaktadır. Bu soruşturmanın ne kadar ciddiyetsiz ve ön yargılı , özensiz yürütüldüğüne öncelikle dikkat çekmek isterim. Bana yapılan ve şu anda iki komutanımıza yapılan bu muamelenin daha önce yapılan Balyoz ve Ergenekon soruşturmasındaki gibi TSK’nın kurumsal kimliğini yıpratmak amacıyla düzenlenmiş bir kumpas olarak görüyorum.

İfade alma sürecinin uzaması, merkez komutanlığında savcılık tarafından 2 gece misafir edilmem ve bunun ilk defa görülen bir uygulama olduğunu gerek merkez komutanlığındaki personelden gerekse avukatımdan ve çevremden sorarak öğrendim. Bir gösteri olarak değerlendiriyorum.



“Avrupa Kriminal Birliğinin Türkiye Temsilcisi olarak görev yaptım”

Öncelikle şahsıma askeri devletin güvenliğine ilişkin gizli kalması gereken belgeleri casusluk amacıyla açıklamak suçu ile ilgili delilleri görmek isterim. Ben 9 yıl Jandarma Kriminal Daire Başkanlığında görevimi başarı ile yaptım. Bu müesseseyi 1993 yılında ilk oluşturan ekibin içerisindeyim. İlk müdürlüğünü de ben yaptım. Bu kurumun gelişip başarılı bir kuruma dönüşmesinde katkılarım büyüktür. Uluslararası kurumlara akreditasyonu sağladım. Bununla birlikte bizden sonra Adli Tıp Kurumu ve Emniyet Kriminalin de akreditasyonlarının sağlanmasında öncülük ettiğimi düşünüyorum. Yüksek lisansımı yaptım şu anda doktoramı yapıyorum. Emekli olmam ve uluslararası akreditasyon kurumlarının bir denetçisi olarak halihazırda görev yapmaktayım. Avrupa Kriminal Birliğinin Türkiye temsilcisi olarak 3 yıl görev yaptım.



“Bana FETÖ soruldu…”

Savcılık aşamasında bana Fetullah Gülen ve FETÖ örgütü ile ilişkim soruldu. Onları tanıyıp tanımadığım soruldu. Ben bunların hiçbirini tanımıyorum. Ben görevim boyunca görevimin gereklerini yerine getirdim. C.Savcılığı tarafından sonu 33 26 ile biten telefonumla Ankara Merkez Labaratuar Komutanlığı M.Y ile olan görüşmem soruldu. Bu görüşme ben yıllık değerlendirme toplantısındayken verilen arada gerçekleştirilmiştir ve bu görüşmede bana Yarbay M.Y Adana’dan mühimmatların geldiğini kabullerinin yapıldığını söyledi. Bu söylem üzerine gerek söylenme şekline gerek gündemdeki olay olması nedeniyle bu mühimmatın Jandarma tarafından durdurulan TIR’lardan elde edilen mühimmat olduğunu değerlendirdim. Dolayışla adli bir vaka olarak C.Savcılığından bize intikal eden bir delil olarak bu delilin incelenmesi, prosedürünün işlenmesini durdurmak ya da engellemek gibi bir değerlendirme içerisine girmem benim görev alanımı aşar. Böyle bir şey yapmış olsam belki şu an görevi ihmalden yargılanıyor olabilirdim ya da başka bir örgüte üyelikle suçlanıyor olabilirdim. Bu malzemenin incelenmesinin yapılıp yapılmayacağına karar verme yetkim yoktur. Bunun yetkisi savcı ya da hakimdedir. Savcı talimatı vermiştir yazıyı yazmıştır, delili göndermiştir.



“Konuyu sıralı amirlerime aktardım”

 Biz de normal prosedür neyse bunu yapmışızdır. Bu prosedürden farklı ve ilave olarak ben M.Y ile bu görüşmeden sonra bağlı bulunduğum harekat başkanı Tümgeneral A.Ç’ye konuyu arz ettim oda birlikte dönemin kurmay başkanı O.E’ye beraber konuyu arz etmemiz gerektiğini söyledi. Ben de ikiniz birlikte O.E’ye çıktık, konuyu arz ettik. Bu sefer kurmay başkanı da genel komutana giderek konuyu arz edelim dedi. Üçümüz dönemin genel komutanı S.Y’e gittik, konuyu arz ettik. O da İçişleri Bakanlığı müsteşarlığına bilgi vermemizi söyledi. O.E telefon açarak İçişleri Bakanlığı Müsteşarı S.H’den randevu aldı. Telefonda “Sayın Müsteşarım kriminal daire başkanımızı gönderiyoruz, bir konuyu arz edecek” dedi ve beni müsteşar beyin yanına gönderdi.



“Savcının ismini açık söyleme Aziz Takçı ise ‘evet’ de…” 

 Müsteşar bey saat 12-13.000 arası gibi beni kabul etti. Ben olayı yaklaşık olarak saat 10.30 sıralarında duydum ve yaklaşık yarım saat içerisinde yukarıda belirttiğim sıralı amirlerim ile  görüştükten sonra o dönemde İçişleri Bakanlığı müsteşarı olan S.H’nin yanına gittim. Sekreteri beni biraz beklettikten sonra içeri aldı. M.Y’den ne duyduysam müsteşar beye anlattım. Muhtemelen MİT TIR’larından elde edilen bir delil geldiğini kendisine aktardım.


(Savcı Aziz Takçı)

Notlarını aldı biraz beklememi rica etti. Ben dışarı çıkıp sekreterin yanında yaklaşık 15 dakika bekledikten sonra tekrar beni çağırdı ve bana “ Albayım elbette sizin de kendi içerinizde bir işleyişiniz vardır, işleminize rutin olarak devam edebilirsiniz, teşekkür ederim” dedi. Yalnız bu evrakı gönderen savcının ismini de sordu. Ben evrakı görmediğimi savcının ismini daireye döndükten sonra bildireceğimi söyledim. Kendisi de bana “Telefonda ismini açık olarak söyleme , eğer evrak TIR’ların durdurulması olayı ile ilgili ise gönderme yazısında Savcı Aziz Takçı’nın ismi varsa bana telefonda ismini açıkça söyleme! Sadece ‘evet’ de değilse ‘hayır’ de” şeklinde tembihte bulundu. Ben de daireye gittiğimde M.Y’i çağırdım. Evrakı istedim. Evrakın inceleme istek formunda savcı Aziz Takçı’nın ismini gördüm ve evrakın Adana’dan geldiğini görünce telefon açtım.

Müsteşarlık makamının sabit telefonunu arayarak, kendisine “evet” dedim. Kendisi tekrar bana teşekkür etti ve telefonu kapattı. Müsteşar beyle görüşmemizi benim yukarıda belirttiğim sıralı komutanlarıma aynı sır ile hepsine tek tek arz ettim. Onlar da teşekkür etti herhangi bir talimatta bulunmadılar. Bana bu süreç içerisinde ne yazılı ne sözlü hiçbir talimat verilmemiştir. Herhangi bir talimat almadım. Delillerin incelenme sürecinde hiçbir şekilde parafım ve imzam hiçbir evrakta yoktur. Ben bu inceleme sürecinin dışındayım. Bu nedenle neden tutuklamaya sevk edildiğimi anlamadım. Bu olayı bu şekilde C.Savcısına anlattım.  Ben görevimi yaptım suçsuzum. Yasa dışı bir işlem yaptığımı düşünmüyorum.



“Rapor çok güzel düzenlenmiştir, ileride ders olarak okutulacak niteliktedir”

Raporun 2 gün gibi bir sürede hazırlanması olağan üstü bir durum değildir. Bizde her delilin kabul şekli ve incelemesi bellidir ve yazılıdır. Bu delilin incelenmesi mühimmat olması kurye ile gelmiş olması ve kurye ile tekrar gönderilecek olması nedeniyle incelenmesi bu şekilde yapılmıştır. Raporda teknik olarak çok güzel düzenlenmiştir.  Ders olarak ileride okutulacak bir rapordur. Bununla ilgili daha önce C.Savcılığına vermiş olduğumuz ifadeye eklediğimiz gibi Uşak’tan bir mühimmat gelmiştir. O da bir günde incelenip mahaline raporu ile gönderilmiştir. Kriminal dair başkanlığından istenme şeklinin yanlış olduğunu düşünüyorum. “Kurye ile gönderilen mühimmat delilleri ile ilgili” şeklinde bir raporun istenmesi daha fazla örneğinin dosyamıza girecektir.

“Delillerin MİT Kanunu’na aykırı incelenip, incelenmediğini savcı-hakimler değerlendirir”

C.Savcılığında yine tarafıma bir kısım jandarma personeli ile görüşüp görüşmediğim onlarla telefon görüşmesi yapıp yapmadığım sorulmuştur. Ben daha önce ifade ettiğim üzere bu telefonlarla ve makam telefonumla ve daire başkanlığının diğer telefonları ile görüşmüş olabilir, ancak dairedeki diğer personelde görüşmüş olabilir. Bu görüşmelerin rutin delil incelemelerinden başka bir amaç taşıdığı düşünülemez. İncelemesi yapılan bu maddelerin MİT kanununa aykırı olarak incelenmesinin yapılıp yapılmadığını bilmem mümkün değildir. Bu hususu değerlendirecek olan C.Savcıları ve hakimdir.”