18 Aralık 2015 Cuma

O kitapla ilgili savcılıktan Genelkurmay'a manifesto gibi yanıt

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, Gazeteci-Yazar Yavuz Selim Demirağ'ın “İmamların Öcü-Türk Silahlı Kuvvetleri'nde Cemaat Yapılanması” isimli kitabıyla ilgili Genelkurmay Başkanlığı'nın yaptığı suç duyurusu hakkında manifesto gibi bir gerekçeyle “kovuşturmaya yer yok” kararı verdi. Savcılık, “Kitabın yazılmasında toplumsal ilgi bulunduğu gibi, güncel ve gündemde olan olaylar hakkında kamuoyunun bilgilendirilmesi amacını taşıyan kitabın yazılmasında kamu yararı var” dedi.
Genelkurmay Başkanı adına İkinci Başkan Orgeneral Yaşar Güler imzasıyla 1 Haziran'da İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'na yapılan 10 maddelik suç duyurusunda, Balyoz ve diğer davalarda hedeflenen amacın, bugün de benzer yöntemlerle gerçekleştirilmeye çalışıldığı belirtilerek, “Hem TSK mensupları, hem de TSK'nın Komutanı olan Genelkurmay Başkanı hakkında mesleki safahatı ve liyakati ile bağdaşmayan dedikodu mahiyetinde yakışıksız ve dayanaksız iddialarda bulunmak suretiyle kamuoyunda aleyhinde bir algı yaratılmaya ve itibarsızlaştırılmaya çalışıldığı” vurgulanmıştı.
Suç duyurusunda, Demirağ'ın, “Kamu görevlisine karşı görevinden dolayı hakaret, itira veastlık-üstlük münasebetlerini zedelemeye, amir veya komutanlara karşı güven hissini yok etmeye alenen tahkir veya tezyif” suçlarını işlediği öne sürülmüştü.

Gazeteci Yazar Demirağ'ın Ankara'da talimatla ifadesinin alınmasından sonra soruşturmayı yürüten İstanbul Cumhuriyet Savcılığı, öncelikli suç duyurusunda bulunma yetkisinin Genelkurmay değil, Milli Savunma Bakanlığı'nda olduğuna şöyle dikkat çekti:

“Askeri Ceza Kanunu'nda düzenlenen astlık-üstlük münasebetlerini zedelemeye, amir ve komutanlara karşı güven hissini yok etmeye matuf olarak alenen tahkir veya tezyif edici fiil ve harekette bulunmak suçu ile ilgili soruşturma yapılması, aynı madde uyarınca Milli Savunma Bakanının iznine bağlı ise de aşağıda belirtilen neden ve gerekçelerle atılı suçun unsurlarının oluşmadığı düşünüldüğünden soruşturma yapılması için izin talebinde bulunulmamıştır.”
Nitekim Demirağ'ın Avukatı Erhan Tokatlı da ifade aşamasında, hakaret fiilinin mağdurunun tüzel kişilik, yani TSK ve Genelkurmay Başkanlığı değil, gerçek kişi olması gerektiğini, bu anlamda Genelkurmay'ın herhangi bir mağduriyetinin söz konusu olmadığını savunmuştu.

ORDU DA HOŞ GÖRMELİ
Savcılık kararında, ulusal ve uluslararası hukukta ifade ve basın özgürlüğü ile ilgili düzenlemelerin yanısıra AİHM ve Yargıtay kararlarına atıfta bulunularak, “Şikâyetleri dile getiren, reform önerileri yapan bir yazının, demokratik bir devletin hizmet ettiği toplumda olduğu gibi, ordusunda da hoş görülmesi gerektiğinin” altı çizildi.

Kararda, özetle madde madde şöyle denildi:
- AİHM ve Yargıtay kararlarındaki kıstaslara göre, suça konu kitapta eleştiri hakkının sınırlarının aşılmadığı,
- Demokratik toplumlarda çok önemli bir görev sahip olan basının, toplumu ilgilendiren konularda bilgi vermekle yükümlü olduğu, halkın ise bilgi alma hakkının bulunduğu,
- Basın özgürlüğünün belirli bir ölçüde abartmayı hatta tahriki de içerdiği,
- Kamu çıkarını ilgilendiren konularda bu özgürlüğün sınırlandırılmasının ancak çok istisnai olarak kabul edilebilir olduğu,
- Kitabın yazılmasında toplumsal ilgi bulunduğu gibi, güncel ve gündemde olan olaylar hakkında kamuoyunun bilgilendirilmesi amacını taşıyan kitabın yazılmasında kamu yararının bulunduğu,
- Kitabın yazılışında tahkir edici bir dil kullanılmayıp, ölçülülük ilkesinin ihlal edilmemiş olduğu, dolayısıyla hakaret iftira ve Askeri Ceza Kanunu'nun 95/4 maddedeki suçun da unsurlarının oluşmadığı kanaatine varılmıştır.
Sonuçta da bu nedenlerle “kovuşturmaya yer olmadığı” belirtildi.
Bakalım Genelkurmay karara itiraz edip, Gazeteci-Yazar Demirağ'ın cezalandırılmasında ısrarcı olacak mı?