Özel yetkili mahkemelerle ilgili yapılması planlanan düzenlemenin
yargıda kaosu da beraberinde getirmesi kuvvetle muhtemel. 'Darbe/darbeye
teşebbüs' suçlamasıyla 'terör' suçlamasını birbirinden ayırmanız hukuki
anlamda mümkün görünmüyor. Zira, 'darbeye teşebbüs'ten yargılananların
büyük bir kısmı aynı zamanda 'terör' suçlamasıyla da karşı karşıya
bulunuyor.
AK
Parti hükümetinin, Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK) 250. maddesiyle özel
yetkili mahkemeleri kaldıran düzenlemeyi 3. yargı paketine koyması
gündemde. Meclis'in 1 Temmuz'da tatile girmesinden önce geçmesi
planlanan bu yasa değişikliği hem darbe davaları hem de 'örgütlü
suçlarla' mücadele anlamında milat olacak. Ergenekon ve Balyoz gibi
davalarla ilgili el değiştirme ve tahliyeleri getirecek olan bir
düzenleme bu yargı süreçlerine dışarıdan yapılabilecek en ağır müdahale
olacak. Örgütlü suçlarda yargılama birliği, bütünlüğü sağlayan yasa
maddesi kalkınca dosyaların parçalanması gündeme gelecek. Bu bölünme,
hem yargılanan bürokratlar hem de suç tipleri açısından olacak. İnternet
andıcı davası da bu anlamda ciddi bir örnek. Eski Genelkurmay Başkanı
İlker Başbuğ'un dosyasının ayrılıp Yüce Divan'a gitmesi ihtimali
doğacak. Davanın başı ve gövdesi ayrı mahkemelerde yargı konusu olacak.
'Darbe' ve 'terör' gibi iki suçtan yargılanan bir örgütün hangi
mahkemede yargılanacağı tartışma doğuracak.
Kamuoyuna yansıyan bilgilere göre, yeni düzenlemeyle CMK 250 ile yetkili mahkemeler kaldırılacak. Örgütlü suçlardan sadece TCK 314'üncü madde ve Terörle Mücadele Kanunu'ndaki suçlar için 'bölgesel terör mahkemesi' kurulacak. Bunun dışındaki suçlar normal ağır cezanın görev alanına girecek. Bu süreç yeni bir kaosun habercisi. Çünkü CMK 250 ile yetkili mahkemelerde, 'cebir ve şiddet' yöntemine başvurularak işlenen 'terör, uyuşturucu ve çıkar amaçlı suç örgütleri' yargılaması yapılıyor. 'Bölgesel terör' mahkemesi ise sadece 'silahlı örgüt' başlıklı TCK'nın 314'üncü maddesi ve Terörle Mücadele Kanunu'na ilişkin özel yargılama yapacak. Onun dışındaki yine devletin güvenliğine ilişkin TCK'nın 309, 311, 312'nci maddeleri başta olmak üzere çok sayıda suç ise normal ağır ceza mahkemelerinin görev alanına girecek. İşte asıl sorun burada baş gösterecek. Anayasal düzene ilişkin suçlar (darbeye teşebbüs) ile terör suçları temelde iç içe olan suçlar. Yani darbeyi, anayasal düzeni değiştirmeye teşebbüs suçunu terörden ayırmak mümkün değil. Şu anda Ergenekon sanıklarının birçoğu hem 'terör' hem de 'darbeye teşebbüs' suçundan yargılanıyor. Hatta bazı sanıklar sadece 'terör örgütü üyeliği' iddiasıyla hesap veriyor.
HANGİ DAVAYA HANGİ MAHKEME BAKACAK?
Mevcut sistemde (ÖYM) sorun çıkmıyor, çünkü iki suç da aynı mahkemenin görev alanında. Yeni düzenleme ile 'darbe/darbeye teşebbüs' ve 'terör' ayrı mahkemelerin yargı konusu olacağı için hangi mahkemenin yargılama yapacağı sorun teşkil edecek. Terör boyutu bölgesel terör mahkemesine, darbe boyutu ise normal mahkemeye mi gönderilecek? Öyle ise bu durumda, dosyaları bölmek gerekecek. Dosyanın kafası bir yerde, kolu bir yerde, gövdesi ise daha başka bir yerde olacak.
İnternet andıcı davası bunun en önemli örneği. CMK 250 kalkarsa, İlker Başbuğ, Yüce Divan sıfatındaki Anayasa Mahkemesi'ne gitmek isteyecek. Diğer sanık avukatları ise dosyanın 'darbe' suçundan normal ağır cezaya gönderilmesini talep edecek. Savcı ise sanıkların aynı zamanda terör sanığı olduğu için 'bölgesel terör' mahkemesinde yargılama yapılmasını isteyecek. Bu şekilde bölünmüş darbe yargılamaları dönemi başlayacak. Süren davaların bölünüp parçalanması riskiyle beraber bundan sonraki süreçte özellikle siyasetçi, memur şüphelisi olan soruşturmaların 'izin' düzenlemesi ile akim kalması en büyük risk. Askerî bölgelere girmek, arama yapmak zorlaşacak. Bürokratlar izin verilinceye kadar süreç duracak, yargı ağır işleyecek. Daha en yakın zaman olan Temmuz 2010'da Balyoz davasında yakalama kararı çıkması sonucu 103 sanığın orduevlerinde saklandığı gerçeği var. CMK'daki yetkiler olduğu halde yargıya teslim olmadı sanıklar. Tüm bu örneklere bakıldığında yeni düzenleme yargıyı içinden çıkılması zor tartışmalarla, uzayan ve sonuca ulaşması zor olan soruşturma ve davalarla baş başa bırakacak.
Kamuoyuna yansıyan bilgilere göre, yeni düzenlemeyle CMK 250 ile yetkili mahkemeler kaldırılacak. Örgütlü suçlardan sadece TCK 314'üncü madde ve Terörle Mücadele Kanunu'ndaki suçlar için 'bölgesel terör mahkemesi' kurulacak. Bunun dışındaki suçlar normal ağır cezanın görev alanına girecek. Bu süreç yeni bir kaosun habercisi. Çünkü CMK 250 ile yetkili mahkemelerde, 'cebir ve şiddet' yöntemine başvurularak işlenen 'terör, uyuşturucu ve çıkar amaçlı suç örgütleri' yargılaması yapılıyor. 'Bölgesel terör' mahkemesi ise sadece 'silahlı örgüt' başlıklı TCK'nın 314'üncü maddesi ve Terörle Mücadele Kanunu'na ilişkin özel yargılama yapacak. Onun dışındaki yine devletin güvenliğine ilişkin TCK'nın 309, 311, 312'nci maddeleri başta olmak üzere çok sayıda suç ise normal ağır ceza mahkemelerinin görev alanına girecek. İşte asıl sorun burada baş gösterecek. Anayasal düzene ilişkin suçlar (darbeye teşebbüs) ile terör suçları temelde iç içe olan suçlar. Yani darbeyi, anayasal düzeni değiştirmeye teşebbüs suçunu terörden ayırmak mümkün değil. Şu anda Ergenekon sanıklarının birçoğu hem 'terör' hem de 'darbeye teşebbüs' suçundan yargılanıyor. Hatta bazı sanıklar sadece 'terör örgütü üyeliği' iddiasıyla hesap veriyor.
HANGİ DAVAYA HANGİ MAHKEME BAKACAK?
Mevcut sistemde (ÖYM) sorun çıkmıyor, çünkü iki suç da aynı mahkemenin görev alanında. Yeni düzenleme ile 'darbe/darbeye teşebbüs' ve 'terör' ayrı mahkemelerin yargı konusu olacağı için hangi mahkemenin yargılama yapacağı sorun teşkil edecek. Terör boyutu bölgesel terör mahkemesine, darbe boyutu ise normal mahkemeye mi gönderilecek? Öyle ise bu durumda, dosyaları bölmek gerekecek. Dosyanın kafası bir yerde, kolu bir yerde, gövdesi ise daha başka bir yerde olacak.
İnternet andıcı davası bunun en önemli örneği. CMK 250 kalkarsa, İlker Başbuğ, Yüce Divan sıfatındaki Anayasa Mahkemesi'ne gitmek isteyecek. Diğer sanık avukatları ise dosyanın 'darbe' suçundan normal ağır cezaya gönderilmesini talep edecek. Savcı ise sanıkların aynı zamanda terör sanığı olduğu için 'bölgesel terör' mahkemesinde yargılama yapılmasını isteyecek. Bu şekilde bölünmüş darbe yargılamaları dönemi başlayacak. Süren davaların bölünüp parçalanması riskiyle beraber bundan sonraki süreçte özellikle siyasetçi, memur şüphelisi olan soruşturmaların 'izin' düzenlemesi ile akim kalması en büyük risk. Askerî bölgelere girmek, arama yapmak zorlaşacak. Bürokratlar izin verilinceye kadar süreç duracak, yargı ağır işleyecek. Daha en yakın zaman olan Temmuz 2010'da Balyoz davasında yakalama kararı çıkması sonucu 103 sanığın orduevlerinde saklandığı gerçeği var. CMK'daki yetkiler olduğu halde yargıya teslim olmadı sanıklar. Tüm bu örneklere bakıldığında yeni düzenleme yargıyı içinden çıkılması zor tartışmalarla, uzayan ve sonuca ulaşması zor olan soruşturma ve davalarla baş başa bırakacak.