Herkes Türkiye'nin Suriye saldırısına karşı ne yapacağını ve nasıl bir
tepki vereceğini merak ediyor. Bu tepkinin ipuçları sağduyulu
açıklamalarla anlaşıldı ama hâlâ yüksek beklenti içinde olanlar var.
Daha önce de yazdığımız gibi bu girişimle Türkiye, Suriye üzerinden
derin bir "tuzağa" çekilmek isteniyor.
Bu girişimle iç siyaseti derinden etkileyen Uludere olayı arasında yakın bir bağ var.
Uludere, içerideki statükocu güçlerin, Suriye'nin uçak düşürme olayı ise
bölgesel statükocu güçlerin Türkiye'yi kendi alanına çekme girişiminden
başka bir şey değil.
Bunu anlamak için de sonuca bakmak yeterli.
Uludere katliamıyla, Silvan'la başlayan süreçte "prestij" kaybeden PKK güç kazanırken, uçak saldırısıyla da başta Suriye olmak üzere ona destek veren bölgesel statükocu güçleri "şimdilik" güç kazanmış görünüyor.
O güçler, hep birlikte ellerini ovuşturarak Türkiye'nin bir yanlışa sürüklenmesini bekliyor.
AK Parti 10 yıllık iktidarının belki de en kritik sürecinden geçiyor. Bu
süre içinde, AK Parti içeride direnen ve tezgâh kuran vesayet
sisteminin kuşatmasını bir biçimde aşmayı başardı. Şimdi içerideki
vesayetçi yapıya da moral güç veren " dış vesayetle" karşı karşıya...
Bunun nedeni de Türkiye'nin değişimi temsil etmesi... Çünkü hem Türkiye, hem Ortadoğu tarihinin en derin değişiminden geçiyor.
Değişimi geciktirmek isteyen iç ve dış güçlerin hedefinde ise "ilham kaynağı" Türkiye var. Türkiye'yi zora soktuklarında biliyorlar ki ömürleri biraz daha uzayacak.
Türkiye bu fırsatı onlara vermemeli. Soğukkanlı davranarak bölgesel statükonun tuzağına düşmeden bu darbeyi atlatmalı.
Uludere olayında "inatlaşma" sonucu bir irtifa kaybı yaşandı ve
iş biraz uzadı ama en azından son bir ay içinde Kürt meselesinde yeni
çıkışlarla bu telefi edilmeye çalışılıyor.
Buna, CHP'nin sorunu sahiplenen girişimini de, Leyla Zana gibi önemli bir siyasi aktörün çıkışını da eklemek gerekiyor.
Bu çabalarla Uludere "yarası" bir nebze olsun iyileşecek görünüyor.
Suriye olayına gelince... İngiltere'de siyasetle yakından ilgilenen bir arkadaşım oradaki havayı aktarırken şöyle diyordu:
"İngilizler olaya daha çok 'İt's trep for Turkey' yani 'Türkiye tuzağa çekiliyor' gözüyle bakıyor."
Türkiye bir inatlaşmaya girmeden soğukkanlı bir siyaset izlemeli.
Hükümet şu anda onu yapıyor. Sonuna kadar diplomatik yolları kullanarak
bu sorunu aşmalı. İlk kez sınır ihlali olmadığını herkes biliyor.
Peki, neden bu kez uçaksavar veya füzeyle cevap verildi? Bu sorunun cevabı önemli...
İçerideki vesayetçi güçlerin "Oraj Planı"yla neler planladıklarını az çok biliyoruz. Tam da bu nedenle Suriye olayına çok yönlü bakılmalı ve "haklılık" algısı yaratmadan bir yaptırımda bulunulmamalı.
Birinci Dünya Savaşı'nda siperde coşkulu bir konuşma yaptıktan sonra Almanlara saldırılmasını isteyen İtalyan Albay Capitone, geriye dönüp baktığında, siperden kimsenin çıkmadığını ve şu sözlerle alkışlandığını duyar:
"Yaşa Albay Capitone..."
Türkiye o pozisyona düşmemeli...