Bizde
kritik MGK denildi mi, irtica gündemli toplantılar hatırlandığı için,
bugün yapılacak olan MGK toplantısına ad vermekte zorlandım doğrusu.
Suriye'nin uçağımızı düşürmesiyle başlayan süreç nedeniyle,
tarihimizdeki kritik MGK toplantılarından biri yapılacak. Belki de tek
gündemli bir MGK bildirisi yayınlanacak.
Başbakan'ın grup toplantısında verdiği siyasi mesajların yanına bu kez MGK'nın ağırlığı ilave edilecek.
Bu arada angajman kurallarının değişmesinin içeriği de netleşmeye başladı.
Başbakan Erdoğan da açıkladı, 1 yıl içerisinde hava sahamızda 141 ihlal
yaşandı. Görüştüğüm kaynakların verdiği bilgiye göre bunların kısa
süreli, 'Hata' olması nedeniyle, en üst makamlara kadar iletilmeden,
uçağın frekansına girerek ya da karşı radarı uyarmak suretiyle hava
sahamızı terk etmeleri sağlanmış. Bunlardan 5'i de Suriye
helikopterlerine ait. Haziran ayının 20 gününde 17 ihlal var. Bu sadece
bizim hava sahamızda olan. Her ihlalden dolayı bir uçak düşürülecek
olsa, yer küremiz uçak enkazından geçilmez.
Suriye ordusunun silahlanma sistemlerini kuran Rusya'nın Hava Kuvvetleri
Komutanı Bondarev bile, 'Suriye, Türk uçağını vurmadan önce savaş
uçaklarıyla uyarabilirdi' deme gereği duydu.
Uçağımızın vurulduğu 20 Haziran tarihinden bu yana, uçağın silah yüklü
olmadığı, eğitim- test amaçlı olduğuna dair bilgiler veriliyor.
Denize 100 metre mesafeden alçak eğitim uçuşu yapan bir uçağı tespit
edebilecek radar sistemlerine ve vuracak füzelere sahip olan bir ülke,
iyi niyetli olsa, bunu tespit etmekte zorlanmazdı. Zaten uluslararası
hava sahasında olan bir uçağı vurmak için özel bir çabanın sarf edilmesi
gerekiyor.
Zaten Esad yönetimi de bunu yapmış.
Bu noktada tüm yanlış anlamaları dikkate alarak, bir eleştiride bulunmak
istiyorum. Böylesine belalı bir coğrafyada, kendi halkını bombalamakta
tereddüt etmeyen zalim bir yönetimin burnunun dibinde test uçuşu
yaparken, bazı önlemlerin alınması gerekmez miydi? Örneğin radar ve füze
tanıma sistemlerine sahip bir uçak seçilemez miydi? Ya da 'badi'
denilen silahlı yardımcı bir uçak, uçuşa eşlik edemez miydi? Bu tür
uçuşlarda havadan radar ve füze ikaz sistemlerine sahip F-16'larla,
pilotun güvenliği için denizde gemiyle tedbir alınamaz mıydı? Bunu
Suriye yönetiminin alçakça yaptığı saldırıya bir gerekçe olarak
yazmadığım bilinir.
Suriye konusunda dünden itibaren Rusya'nın tavrında bir değişiklik
gözleniyor. Rusya Devlet Başkanı Putin'in Başbakan Erdoğan'la görüşmesi
önemli. Çünkü Suriye'nin uluslararası camiadaki dayısı Rusya. Ruslar
ayrıca S-300 füzelerinin bu ülkeye satışını da, 'yukarıdan gelen bir
emir'le askıya aldıklarını açıkladılar. Yukarı, yani Putin. Ama bu ne
kadar sürer, hangi pazarlığın bir sonucudur görmek gerek.
Ayrıca uçağımızın vurulduğu Lazkiye limanında Rusların savaş gemisi
bulunuyor. Amiral Çabanenko savaş gemisi, Smetliviy savaş gemisi ve
Yaroslav Mudri firkateyni. Bunların arasında Amiral Çabanenko savaş
gemisinin en önemli özelliği, dünyanın en gelişmiş hava savunma
sistemlerine ve güçlü radarlara sahip olması.
Uçağımızın uluslararası hava sahasında vurulduğunu bağımsız kaynaklardan
elde edeceğimiz verilerle ortaya koymak istiyoruz. Ruslar radar
görüntülerini bizimle paylaşmaya yanaşırlarsa, bu konuda bir ilerleme
sağlanabilir.
Bu arada Suriye'yle ilgili angajman kurallarının değişmesi konusunda çok
önemli bir ayrıntıya ulaştım. TSK'nın, Suriye'ye yönelik angajmanının
değiştiğini açıkladı Başbakan Erdoğan.
Suriye'den sınırlarımıza yönelik ihlal anında cezalandırılacak.
Elimiz tetikte olacak ama peki 'ateş'
emrini kim verecek? Önemli bir soru.
Yukarıda rakamlarını verdiğimiz hava sahası ihlallerinde, kısa süreli
sapmalar olduğu için, üst makamlar dahi bilgilendirilmeden uyarı görevi
yapılmış.
Ama yapılan uyarılara rağmen ihlalde ısrar edildiği ve uçaklarımızı
kaldırmamıza rağmen hava sahamız terk edilmediği taktirde vur emri sivil
iradeden alınıyormuş. Yani Başbakan'dan. Ancak bölgesinde huzur ve
güven ülkesi olarak bilinen Türkiye, şimdiye kadar hiçbir uçağı
düşürmemiş. Zorunlu iniş yaptırılanlar var ama düşürülen yok.
Ama düşürülmesi ya da vurulması gerektiğinde, sorumluluk sivil iradede olacağı için Başbakan'dan izin alınması gerekiyormuş.
Angajman kurallarının değişmesiyle birlikte, 'vur emri' için artık
Başbakan'dan talimat beklenmeyecekmiş. Harekat emrini veren yerel askeri
birlik komutanı, 'vur emri'ni vermeye yetkili kılınmış. Örneğin 2.
Ordu'nun bulunduğu Malatya Askeri Havaalanı'ndan kalkan uçaklarsa,
2.Ordu komutanı yetkilendirilmiş.
Türkiye, 'Hazır ol cenge, ister isen sulh-u salah' pozisyonunda...