Fakat maalesef onlar darbe karşıtı eylemciler değil, subaylarla “samimi fotoğraflar” çektiren eskort kızlarmış.
Son günlerde ortaya dökülmeye başlayan Türk ordusundaki casusluk maceralarını bilmem takip ediyor musunuz?
Kod adı: “Pandora.”
Gerçekten de “Pandora”nın kutusu açılmış vaziyette ama yeterince ilgiye mazhar olmuyor basında.
Sebebi “orduyu yıpratmayalım beyler” muhabbeti filan değil.
Anladığım kadarıyla askerle ilgili öyle çok alengirli mevzu çıktı ki son zamanlarda herkes artık bıktı, duyarsızlaştı.
Misal, sözkonusu casusluk soruşturması ilk patladığında televizyonda haberi verilirken etrafımdakilerden biri şöyle lütfen kafasını kaldırıp birkaç saniye ekrana baktı ve sonra içerikle hiç alakadar olmayıp “Yine mi askerleri gözaltına almışlar” diyerek önündeki at yarışı bültenine çalışmaya devam etti.
Oysa harbiden dudak uçuklatıcı bir hikâyeden, hem de bütünüyle gerçek olaylardan alındığı iddia edilen bir hikâyeden bahsediyoruz.
Uluslararası bir çete Türk ordusundan askerî casusluk yapmak için eskort kızlar tutuyor.
Bu kızlar hedeflenen subayları tavlamak için hesapta yanlışlıkla arabalarına çarpıyorlar.
Kaza vesilesiyle telefonlar alınıp veriliyor ve ayıptır söylemesi subaylar yatağa atılıyor.
Bu esnada elbette gizli kamera görüntüleri çekiliyor.
Bu görüntüler sayesinde subaylardan istenen tüm bilgiler alınıp başka ülkelerin istihbaratlarına satılıyor.
Türk ordusunun “kozmik” bilgileri yani. Askerî antlaşmalar, ASELSAN’ın projeleri, gizli görüşmeler, gemilerin savunma sistemleri, savaş pilotlarıyla ilgili bilgiler, askerler hakkında aile sırları da dâhil her şey...
Sistem tıkır tıkır işliyor, kızların sayısı ışık hızıyla artıyor (52 eskort kız).
İnsan inanası gelmiyor ama bu eskort kızların teğmen elbisesi giyip karargâhlarda dolaştıkları, hatta girizgâhta yazdığım gibi tankların, gemilerin üstüne çıkıp subaylarla fotoğraf çektirdikleri söyleniyor.
Normalde askerde selam verirken alttan iki parmağın görünse eşek sudan gelinceye kadar dayak yediğin bir orduda, bu sahte teğmen kızlar nasıl fink atıyor, hiçbir üst düzey subay vaziyeti nasıl anlamıyor ya da üst düzeylerin hepsi mi aynı yolun yolcusu vaziyetinde bilemiyorum.
Ama anlaşılan eskort teğmen kızlara bir tek “Al şu timi operasyona çık” denmediği kalmış.
Casusluk faaliyetinde kullanılan bu kızlar sattıkları bilgilerle öyle güzel para yapıyorlar ki, sivil hayattan tamamen çekilip sadece askerlerle takılmaya başlıyorlar.
İnsanın aklına Balyoz darbe planıyla ilgili belgeler ortaya döküldüğünde Bülent Arınç’ın söylediği “İyi ki bu orduyla savaşa girmemişiz” sözleri geliyor. Herhalde şimdi “İyi ki bu teğmen kızlarla savaşa girmemişiz” demek lazım.
Meğer bizim ordu Cumhurbaşkanı seçmekten, e-muhtıra vermekten, darbe planları hazırlamaktan, gazetecileri, aydınları, dindarları, solcuları, Kürtleri, Alevileri fişlemekten; ez cümle askerlik yerine siyaset yapıp memleketi yönetmekten kendisini yönetmeyi unutmuş.
Mevzuun bir başka trajik veçhesi ise dünyada eşine zor rastlanır bu casusluk vakasını ortaya çıkaranın askerî istihbarat değil İzmir Özel Yetkili Savcılığı’ndan bir savcı olması.
Yani o savcı olmasa, olan biteni büyük ihtimalle öğrenemeyecektik.
Hadi bizi geçtim, bu memleketi yönetmeye pek hevesli olan askerlerin bile ruhu duymayacaktı.
En çok güldüğüm (acı acı) nokta da şüpheli askerlerin Emniyet’te susma hakkını kullandıklarını öğrenmek oldu. Herhâlde eskort kızların yanında o kadar çok konuştular ki artık susmaya karar verdiler.
Asıl acı olan ise şu elbette.
Bu iddiaların muhatapları, senelerce özel eğitim görmüş sonra da ülkeleri için namus ve şerefleri üzerine yemin edip göreve başlamış subaylar.
Her türlü şantaja rağmen aralarından bir tane bile kendini feda edip ordunun sırlarının satılmasını engellemek için yetkili makamlara başvuran çıkmaması normal midir?