Erdoğan rejimi ile ABD yönetimi arasında
uzun süredir devam eden sıkıntılı ilişkiler son haftalarda ağız
dalaşına dönüşmüştü. Bu ağız dalaşında Amerikan tarafı IŞİD’e karşı
Koalisyon için hız vermeye, İncirlik’i kullanmaya devam ederken, Erdoğan
ve diğer Erdoğan rejimi aktörlerinin salvolarına karşı ise alttan alır
bir görüntü vermeye çalışıyor-du.
Mel’un Ankara saldırısını düzenleyen terörist ve bu
teröristin hangi örgüte bağlı olduğu konusunda olayın olduğu 17 Şubat
günü akşamı birkaç saat içinde Ankara’nın bazı sonuçlara ulaşıldığını
belirtmesi, bir gün sonrasında ise Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun çok
kesin bazı sözlerle PYD ve YPG’yi suçlu ilan etmesi ise Washington’da
karşılık bulmadı. WSJ’ye konuşan ve Ankara'da, Türkiye Dışişlerindeki
arka arkaya 18 Şubat günü yapılan toplantılarda YPG ile Ankara
bombalamasının bağının gösterilmesi için davet edilen yabancı
diplomatlardan bir Batılı diplomatın da bu kanıtlardan tatmin olmadığını
söylemesi dikkatleri çekti.
Erdoğan’ın son iki haftadır hergün söylediği sözlerin,
tehditvari meydan okumaların, ‘ya bizdensin ya da düşmanla’’ retoriğinin
karşılık bulmadığı gibi, Ankara bombalaması olayında da Washington’ın
Ankara’nın söylemine uzak durduğu görüldü. Giderek yalnızlaşmış bir
Ankara, ‘‘ya bizdensin ya da teröristle birliktesin’’ diye kafa tuttuğu
ABD ile ilişkileri mi kesecek? Bugün IŞİD karşıtı Koalisyon üyesi olan
Türkiye, değil ABD ile ittifakı, veya NATO üyeliğini, açıkçası IŞİD
karşıtı Koalisyondan ayrılmanın getireceği maliyeti daha karşılayacak
halde değil aslında.
18 Şubat Perşembe günü yapılan ABD Dışişleri Bakanlığı basın toplantısı,
toplamda sadece 42 dakika sürmesine rağmen, ABD ile Türkiye arasındaki
uçurumu göstermesi açısından bir mihenk taşı rolünü oynadı. Bu
toplantının yarısından fazlası yine Türkiye’ye ayrıldı. 24 dakika kadar
süren Türkiye soru ve cevapları bölümünde iki ülkenin Suriye, YPG-PYD,
Ankara bombalaması gibi güncel konuların hemen hiçbir detayında
anlaşmadığını gösterdi. İşte sadece 40 küsür dakikalık bir ABD basın
toplantısında iki ülkenin düştüğü 180 derece farklı pozisyonlar:
Türkiye: Ankara Saldırısının sorumlusu kesin YPG
Ahmet Davutoğlu, 18 Şubat: ‘’Bu saldırıyı
Türkiye içindeki bölücü terör örgütü üyeleri ve YPG mensubu bir kişinin
birlikte gerçekleştirdiği ortaya çıkmıştır. Bu kişi PKK ve YPG mensubu
bir kişidir. Saldırının YPG irtibatı ortaya çıktı. Kişi, 1992 Amude
doğumlu Salih Neccar adlı kişidir. Saldırıyla ilgili 9 kişi gözaltına
alındı. YPG irtibatları kesindir.”
ABD: Sorumlunun kim olduğu ucu açık bir soru
ABD Sözcüsü John Kirby, 18 Şubat: ‘’Türk
hükümetinin (saldırının) sorumlusu ile ilgili dile getirdiği iddiayı
doğrulama veya reddetme durumunda değilim. Bizim bildiğimiz ve bizi
ilgilendirdiği kadarıyla (kimin sorumlu olduğu olduğu konusu) halen ucu
açık bir soru. Soruşturmanın sürdüğünün de farkındayız, bundan dolayı
sorumluluğu kimseye atfetmeyeceğiz.’’
Türkiye: YPG’yi destekleyen Türkiye’nin dostluğunu kaybeder
Davutoğlu, 18 Şubat: “Türkiye’ye düşman
bir örgütü destekleyenler dost ülke vasfını kaybetmeyi göz alır… Başta
Amerika Birleşik Devletleri olmak üzere hiçbir NATO üyesi ülkenin,
Afganistan'da omuz omuza durduğumuz ülkenin,Türkiye'nin kalbinde bize
saldırı yönelten bir terör örgütüyle ilişki kurmasını mazur görmeyiz ve
bu konuda da tutumumuzu en açık ve en güçlü şekilde ifade ediyoruz.’’
ABD: YPG’ye yardıma devam edeceğiz
Kirby, 18 Şubat: ‘’Onlar (YPG) Daiş’e
karşı en etkili savaşçılar ve Koalisyon tarafından hava desteği
sağlandılar. İleriye yönelik olarak bu türlü desteğin, yeri ve zamanı
uygun olduğunda devam etmesini bekleyebiliriz.’’
Türkiye: Her yerde meşru müdafaa hakkını kullanırız
Erdoğan, 18 Şubat: ‘’Türkiye'nin, meşru müdafaa hakkını, her zaman, her yerde ve her durumda kullanmaktan çekinmeyeceği bilinmelidir.’’
ABD: Türkiye kendi topraklarında meşru müdafaasını kullanabilir
Kirby, 18 Şubat toplantısında Erdoğan’ın ‘meşru müdafaa’
ile K.Suriye’yi bombalama demeci sorulduğunda: ‘’Onların kendi
topraklarında kendilerini terörist saldırılardan koruma hakları vardır.
Sınır aşırı tansiyonla ilgili olarak, Türkiye’den sınır ötesi topçu
ateşini durdurmalarını istedik. Bu tür terör eylemleri kendi
topraklarında düzenlendiğinde vatandaşlarını koruma zorunlulukları
bulunmaktadır. ’’
Türkiye: Eyy Amerika! tarafını seç
Erdoğan, 11 Şubat:
‘’Biz Amerika'ya terör örgütü diyoruz, onlar terör örgütü olarak
görmüyoruz diyorlar. Ey Amerika size kaç kere söyledim. Siz bizimle mi
berabersiniz, bu terör örgütüyle mi? Ne PYD'yi ne PKK'yı bize
tanıtabilirsiniz, bunları biz gayet iyi biliriz. DAEŞ'i de biz biliriz.
Bunları siz tanıyamadığınız için bölge kan gölü halinde. Bu nasıl
ortaklık?’’
ABD: Bu taraf seçme meselesi değil
Kirby, 18 Şubat: ‘’bu taraf tutmak
meselesi değil. Herkesin aynı tarafta, Daiş’e karşı tarafta olması
gerekir... esas düşmanın Daiş olduğunu herkes bilmeli ve bu savaşa
herkes odaklanmalı.’’
Türkiye: YPG ile Türkiye Aynı Kefede olmaz
Türkiye Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Tanju Bilgiç, 15 Şubat: “Kirby’nin müttefiki Türkiye ile bir terör örgütünü aynı kefeye koyan açıklamalarını hayretle karşıladık”
ABD: Bu eşitlik meselesi değil
Kirby, 18 Şubat: ‘’Türkiye bir ulus
devleti ve NATO üyesi. Bu şekilde tanıyoruz. Daiş’e karşı kilit önemde
bir ortak. Bu bir ulus devlet ve Daiş’e karşı Suriye’de cesur Kürt
savaşçılar arasındaki bir eşitlik meselesi değil. Ama biz Kürt
savaşçılara ve Türk hükümetine sınırda bazı adımlar atarak tansiyonun
azaltılmasını güçlü bir şekilde tavsiye ettik mi? Evet, ettik.’’
Türkiye: PYD, YPG terör örgütü
Birçok Türk yetkili, PYD ve YPG terör örgütüdür yaklaşımını aylardır kullandı.
ABD: Fikir Ayrılığımız var
Mark Toner, Sözcü yardımcısı, 16 Şubat:
‘’Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sözlerinin farkındayız ama bilindiği üzere
YPG rolü ve PKK ile bağı hakkında fikir ayrılığımız var.’’ Amerikan
yetkililer, birçok kez YPG ile PKK arasındaki bağı Türkiye gibi kabul
etmediklerini açıkça söyledi.
ABD: Türkiye isterse Koalisyondan ayrılabilir
Bütün bu ayrı düşen açıklamalar sonunda 18 Şubat tarihli
basın toplantısında bulunan Reuters muhabiri, Türkiye ve YPG ilişkileri
ile ABD'ye yansımaları ile ilgili olarak ''Bu tansiyonlar Türkiye'nin
Koalisyon'dan ayrılmasına neden olabilir mi?'' sorusunu sordu. Soruya
karşılık ABD Sözcüsü John Kirby, ''Sanırım bu cevabı Türkiye'nin vermesi
gerekir. Biz tabi ki böyle birşey olmasını istemeyiz. Türkiye Koalisyon
gayretlerine önemli katkılar yapıyor. Suriye'deki mücadele, iç savaş
veya Daiş'e karşı mücadele Türkiye için teori alıştırması değil. Gerçek,
somut tehditler. Bu durumu tanıyoruz. 2 milyondan fazla Suriyeli
göçmene bakmaya çalışıyorlar. Onlar büyük baskılar altında ve biz bunu
anlıyoruz. Gelecekte ne yaparlar onların kararı. En başından dediğimiz
gibi bu bir 'gönüllüler koalisyonu' ve her üye, uygun şekilde bu
koalisyona yardım ediyor. Bunlar egemenlik kararları ve ülkelerin bu
kararları alması gerekiyor. Türkiye hangi kararı alır bilmeyiz tabi bu
konuda.’’
Bütün salvo ve meydan okumalarına Amerika Dışişleri
Bakanlığı Sözcüsü düzeyinde karşılık bulan Ankara’ya, Beyaz Saray cevap
dahi vermedi. Erdoğan rejiminin argümanlarının hepsi, Washington
tarafından reddedildi.
Şimdi Erdoğan rejimi ne yapacak? ABD ile ittifakını bitirip, Koalisyondan ayrılıp, PYD’ye savaş mı açacak?
Göreceğiz.