19 Şubat 2016 Cuma

ANKARA BOMBASI TERÖR DEĞİL, İSTİHBARAT SALDIRISI / Emre Uslu

Taşeronu ister PKK/PYD olsun ister IŞİD veya El Nusra olsun, Ankara’da yapılan terör saldırısı bir örgüt işi değil, bir istihbarat servisinin işidir.

Alanda çalışan uzmanlar örgütlerin kapasitelerini, saldırı biçimlerini, hatta hangi bombayı hangi teröristin imal ettiğine varıncaya kadar bilebilir. Bilinen terör örgütleri çoğunlukla sıkı markaj altında olduğu için böylesi sofistike eylemi yapmaları neredeyse imkansıza yakındır.

Türkiye’de son yıllarda AKP’nin yolsuzluklarını örtmek için güvenlik birimlerinin dağıtıldığı için çok büyük bir güvenlik zaafıyla karşı karşıya olduğumuz su götürmez bir gerçek. Ayrıca istihbaratın büyük oranda, istihbarat yeteneklerinden kuşku duyulan Hakan Fidan’ın yönetimindeki MİT’e bağlanarak büyük oranda yapısal bir istihbarat zaafının oluşturulduğu da gerçek. Tüm bu yapısal sorunlar yetmiyormuş gibi, terör ve istihbarat birimlerinin gerçek terör örgütleri dururken, gazetecilerin, twit atan çocukların, Erdoğan’ın düşmanlarının peşine takılıp meşgul edildiği, asli görevlerinin yaptırılmadığı da bir gerçek.

Bütün bunlara rağmen, mevcut yıkık dökük haliyle bile, eğer bu saldırı bir terör örgütünün saldırısı olsaydı istihbarat birimleri, hatta Hakan Fidan’ın yönetiminde iyice politize edilen ve istihbarat yetenekleri kurutulan MİT bile, bu saldırıyı önleyebilirdi. Çünkü bu saldırı, ortaya çıkan ayıntılara bakılacak olursa, çok büyük bir networku ilgilendiren, çok kapsamlı ön hazırlık ve çalışmalar gerektiren bir organizasyon gerektiriyor.
Şöyle ki, bomba olarak kullanılan araç çalıntı, bunun için bir ekibin bu aracı çalması gerekiyor. Zaten istihbarat kuşkuları da bu noktada başlıyor. İstihbarat servislerinin Türkiye’den lüks araçları çalarak Suriye’ye götürüp orada cihatçılara verdikleri daha önce gazetelere yansımıştı. Bu noktada patlamanın gerçekleştirildiği lüks aracın o kapsamda çalınan araçlardan biri olup olmadığı önem kazanıyor.

İkincisi, araçta kullanılan plaka İstanbul’da (muhtemelen aynı tip) bir araçta kullanılan bir plaka. Yani ikiz plaka. Bu şu anlama geliyor, öyle bir organizasyonunuz olacak ki, İstanbul’da tespit ettiğiniz bir plakanın kopyasını çıkaracaksınız, o plaka trafiğe, özellikle otobandaki plaka tanıma sistemlerine yakalanmasın diye, o plakanın kullanıldığı aynı tip ve renk bir araç çalacak ve o plakayı çaldığınız ikiz araca takacaksınız. Sadece bu operasyonu gerçekleştirmek bile tek başına haftalar aylar alan bir çalışmayı gerektirir. Bunun için ne PKK, ne IŞİD mevcut yapısıyla böylesi bir operasyonu gerçekleştirecek bir kapasiteye sahip değildir.

Üçüncüsü, bombanın patlatılması sürecini, aslında ilgilisinden başka kimsenin bilmediği, bölgede çalışan resmi görevlilerin dışında çok kişinin kullanmadığı, ara sokakta keşif yapmanız gerekiyor. O bölgede çalıştığım için bilirim sokakta, o bölgede yüzlerce kamera var. Ne zaman keşif yapsanız yapın mutlaka ama mutlaka kameralara yakalanırsınız. Eğer bu keşfi yapan bir terör örgütü sempatizanı ya da mensubu olsaydı mutlaka orada dikkat çekerdi. Bu keşfi ya uydu görüntülerinden, araçların giriş çıkış yaptığı saati takip edecek bir yöntemle yapabilirsiniz, -ki bilebildiğim kadarıyla- o bölge Google Earth’de bile karartılmış bölgeler arasında yer alıyor, ya da çok profesyonel bir ekiple aylar öncesinden yaparsınız ki çalışmalarınızı kolayca yapabilesiniz.

Dördüncüsü, eylemcinin kimliği sürpriz bir şekilde çok hızlı tespit edilerek basın ile paylaşıldı. O hurdalıktan bir eylemcinin adının çıkarılıp saatler içinde tespit edilerek paylaşılması kendi başına kuşkulu. Polis ilişkileri çözmek için yanlış isim vermediyse, eylemcinin parmak izinin poliste bulunması, tuhaf. Ayrıca polisin parmak izi tespitini o kadar kısa sürece yapabilmesi de çok mümkün değil. Ya istihbaratçılar zaten eylemciyi biliyor tanıyor, peşindelerdi ve patlama olunca bunu açıkladılar. Ki büyük olasılıkla gerçek bu yöndedir. Hatırlayın Reyhanlı bombalamasından sonra da böyle olmuştu. Ya da polis taktiği olarak o isim ortaya atıldı…
Ayrıca eğer saldırı servis araçları kırmızı ışıkta dururken yapıldıysa o ışığın elektronik devrelerle değiştirilip değiştirilmediğinden de emin olmak gerekiyor. Belli ki can kaybı yüksek olsun diye servislerin çıkış zamanında değil servisler dolup yola çıktıktan hemen sonra, kırmızı ışıkta, arkası arkasına üç servisin olduğu anda bomba patlatılmış. Bu kadar hassas bir operasyonu yapacak terör örgütü bizde yoktur…

Şu ana kadar gelen ayrıntılara bakarak yeni ayrıntılar geldikçe daha fazla şaşırmaya devam edeceğimiz belli oluyor. Görebildiğim kadarıyla bu saldırı, organizasyonu bakamından şimdiye kadar Türkiye’de yapılmış en komplike terör saldırısı.

Eğer bir terör örgütü bunu planlayacak ve uygulayacak kadar profesyonel ise artık o bir terör örgütü değil profesyonel istihbarat örgütü olmuş demektir. Ya da bizim istihbarat teşkilatlarımız hiç ama hiç bir şey yapmamış, bilerek ve isteyerek göz yummuş demektir. Başka şekilde öyle ya da böyle bu eylem mutlaka bir şekilde güvenlik birimlerinin çalışmalarına takılırdı.

Hatta daha ileri gideyim, bu eylem öyle sıradan istihbarat teşkilatların organize edebileceği bir eylem de değil. Verdiği mesaj, eylem yeri, eylem organizasyonu, eylem biçimi olarak görece gelişmiş bir istihbarat birimi tarafından yapılabilir. Eğer eylemci, Kafkas kökenli bir terörist ise bu eylemden doğrudan Rus istihbaratını işaret eder. Hatta Rus istihbaratı bu eylemin kendileri tarafından yapıldığının bilinmesi için böyle bir imza dahi bırakmış olabilirler.

Başta da söylediğim gibi, eylemi ister PKK/PYD, ister IŞİD/El Nusra yapmış olsun, bunlar sadece taşeron olabilir. Bu eylemin mimarı ya Rus İstihbaratı, ya İran İstihbaratı, ya Muhabberat, ya da Türkiye’yi savaşa sokmak isteyen içeriden veya dışarıdan güçlerin istihbarat teşkilatları tarafından yapılmış bir eylem planlamasıdır…