5 Şubat 2016 Cuma

Giderek ısınan Azez-Munbiç hattı / Metin Gurcan

30 Ocak günü Türkiye bir kez daha hava sahasının bir Rus savaş uçağı tarafından ihlal edildiği açıklamasıyla güne uyandı. Dışişleri Bakanlığı'ndan yapılan açıklamada, Rusya’ya ait SU-34 tipi savaş uçağının 29 Ocak’ta Türk hava radar unsurlarınca defalarca Rusça ve İngilizce ikaz edilmesine rağmen Türk hava sahasını ihlal ettiği belirtildi. Açıklamada şöyle denildi: “Ülkemizce ve NATO tarafından yapılan açık uyarılara rağmen, bu ihlal RF’nin sorunların tırmanmasına yönelik eylemlerinin yeni ve somut bir göstergesidir. RF’ye, Türk hava sahasının, dolayısıyla NATO hava sahasının ihlal edilmemesi konusunda sorumlu davranmak için açık ve net çağrıda bulunuyoruz. Bu tür sorumsuzca davranışlar sonucunda ortaya çıkabilecek arzu edilmeyen vahim gelişmelerin sorumluluğunun bütünüyle RF’ye ait olacağını bir kez daha vurguluyoruz”.
Summary Türkiye’nin Suriye’deki kritik Azez-Munbiç hattına karşılık gelen hava sahasını 29 Ocak’ta bir Rus SU-34’nün ihlal ettiğine yönelik açıklamaları bu hattın giderek ısındığını gösteriyor.

Açıklamada ayrıca 29 Ocak akşamı Rusya’nın Ankara Büyükelçisi’nin Dışişleri Bakanlığı’na çağrılarak bu ihlalin “protesto edildiği ve kınandığı” da vurgulandı. Rusya ise ilginç bşr şekilde hava sahası ihlali yapılmadığını savundu. Rusya Savunma Bakanlığı'ndan yapılan açıklamada, "Türkiye hava sahasının ihlal edildiği yönündeki iddialar sadece propaganda" dendi.

Türkiye ve Rusya arasındaki bu tartışma 24 Kasım 2015’de Bayırbucak bölgesine operasyon yapan kara unsurlarının yakın hava desteği görevindeki Rus SU-24 savaş uçağının Türk F-16’ları tarafından düşürülmesinden sonraki iki buçuk aylık dönemde sahada yaşanan ilk sıcak temas. Ama bunun yanında başka ilkleri de bünyesinde barındırıyor.

Bu hava ihlalini öncekilerden farklı kılan ilk özellik ihlali yapan Rus Savaş uçağının tipi. İlk kez bir Rus SU-34 Fullback tipi hava-yer hedeflerine taarruz kadar R-77 ve R-73 hava-hava füzeleri ile yüklü halde hava-hava muharebeleri için de dizayn edilmiş üst sınıf bir savaş uçağı Türkiye hava sahasını ihlal ediyor. 24 Kasım’da Rus SU-24 uçağı düşürüldükten sonra Rusya, SU-34’lerin Türkiye sınırına yakın hassas bombardıman görevlerinde hava-hava füzeleri ile yüklü şekilde muharebe uçuşlarına başladığını açıklamıştı.

Su-34’lerin Su-24 uçağının yerini almak üzere geliştirilmesine 1980’li yılların sonlarında başlandı. Ana görevi, cephe hatlarının derinlerinde, uzun mesafelerdeki hedefleri hassas güdümlü füzelerle vurmak. Bu göreve yönelik olarak da, hassas seyrüsefer ve hedefleme sistemleri ile donatılmış bir uçak. Su-34’ün geliştirilmesi ve seri üretime geçmesi, Sovyetler Birliği’nin dağılması ve müteakip ekonomik sorunlar nedeniyle uzun süre durmuştu. 2000’lerin başlarında proje tekrar canlandı ve seri üretime geçildi.

Al-Monitor’a konuşan Havacılık ve Uzay Mühendisi Arda Mevlütoğlu’na göre halen Rus Hava Kuvvetleri’nin envanterinde 100’e yakın SU-34 bulunuyor. Suriye’de 6 SU-34’ün 12 adet SU-24 ile birlikte görev yaptığını vurgulayan Mevlütoğlu’na göre bunları 12 adet SU-25 tipi yakın hava desteği uçağı destekliyor. Mevlütoğlu sözlerine şöyle devam ediyor: “Suriye’deki Rus hava gücü, hassas yer hedeflerine saldırılar için daha ziyade SU-34’ü kullanmakta. Ancak eğer Rusya artık Türkiye sınırına yakın hedeflere karşı da SU-34’ün kullanımına başladı. Bu durum Rusya’nın havada Türk F-16’ları ile karşı karşıya gelme olasılığına karşı artık daha tedbirli olduğunun göstergesi”. Mevlütoğlu’nun açıklamalarını şu şekilde yorumlamak mümkün: Artık Rusya Türkiye sınırındaki kritik operasyonel görevlerde yakın hava desteğini hava-hava muharebesi imkanı olan SU-34’lerle yapıyor ve Türkiye’ye açıkça ‘Karşıma çıkarsan bedelini ödersin’ mesajı veriyor.

Burada şu nokta da not edilmeli. Bir hava sahası ihlalini biz ancak hava sahası ihlal edilen ülke şayet bu ihlali kamuoyuna açıklarsa biliyoruz. Her ne kadar Rus tarafı ihlal olmadığını iddia etse de şayet Türkiye bu açıklamayı yapıyorsa ihlalin uluslararası kamuoyu tarafından bilinmesini özellikle istiyor anlamına geliyor. Bu niyetin nedeni aslında Türk Dışişleri Bakanlığı’nın açıklamasındaki “NATO hava sahasının ihlali” vurgusunda gizli. Türkiye bu açıklamayı yaparak NATO’nun ve özellikle ABD’nin desteğini almaya çalışıyor. Ankara’daki güvenlik çevrelerinde konuşulan konu tam da bu. Ankara’ya göre aslında Rusya SU-34 ile bir hava sahası ihlali yaparak Türkiye-ABD ve Türkiye-NATO ittifakının gücünü tartıyor yani bir nevi ‘samimiyet testi’ yapıyor.

Bu ihlali daha öncekilerden ayıran bir başka nokta ise ihlalin gerçekleştiği yer. Her ne kadar Ankara ihlalin gerçekleştiği yeri açıklamasa da ihlalin halen İD kontrolünde olan ancak yoğun çatışmalara sahne olan meşhur Azez-Munbiç hattında yapıldığına dair yorumlar yapılıyor. Şayet bu iddialar doğru ise Rusya Türkiye’nin üzerinde hassasiyetle durduğu Cerablus-Munbiç bölgelerini içeren bu hat üzerinde oluşturmuş olduğu de-facto uçuşa yasak bölgeyi koruma konusunda niyetinin ciddi olduğunu Türkiye’ye göstermiş oluyor.
Rusya’nın Azez-Munbiç hattı olarak anılan bu kritik bölgede ilk kez SU-34 ile yaptığı hava sahası ihlali Türkiye’ye net bir caydırıcılık mesajı taşıyor. Türkiye de bu hamleye sert bir açıklamayla cevap vererek rest çekmiş oluyor. Bu ihlali kamuoyuna duyurarak da başta ABD ve NATO ülkelerine ‘bana destek ol’ mesajı veriyor.

Şayet Rusya niyetinde ciddi ise önümüzdeki günlerde Cerablus’u da içine alan Azez-Munbiç hattında uçan Rus SU-34’lerle, bu hattın paraleli Türk hava sahasında 7/24 sınır devriye görevi yapan Türk F-16’lar arasında sıcak bir çatışma ihtimali çok yüksek demektir.

Peki Ankara-Moskova ilişkileri normalleşebilir mi? Al-Monitor’a konuşan Ankara merkezli Uluslararası Stratejik Araştırmalar Kurumu’nun (USAK) Rusya uzmanı Dr. Habibe Özdal’a göre 24 Kasım’daki uçak krizinin ardından 2000'lerin başındaki seviyesine gerileyen Türk-Rus ilişkilerinde normalleşme için dahi belirli bir sürenin geçmesine ihtiyaç var. Özdal’a göre özellikle şu kritik dönemde hem ikili ilişkiler bakımından hem de bölgesel konularda yeni bazı "artçı sarsıntılar" yaşanması kaçınılmaz. Dr. Habibe Özdal değerlendirmelerin şöyle devam ediyor: “Cenevre görüşmelerine PYD'nin katılmasına ilişkin Ankara ve Moskova'nın karşıt yaklaşımları malum iken Rusya'nın Suriye'de attığı adımlar gerginliği tetikliyor. Esas olarak Rusya'nın Türkiye'yi doğrudan ve askeri olarak hedef almadığı açık. Ancak gelinen aşamada ikili ilişkilerde böylesi gelişmelere karşı bir hata payı marjı yok. Üstelik Ankara-Moskova arasında askeri, siyasi, toplumsal ve kültürel tüm ilişkiler askıya alınmışken Orta Doğu'nun geleceğini belirlemeye yönelik süreç devam ediyor. Türk-Rus ilişkilerinde yaşanan krizin kime ne kadar zararı dokunduğu tartışıladursun, orta ve uzun vadede iki ülkenin de bundan bir fayda elde edemeyeceği açık.”

Özdal’a göre bu kriz Türkiye’den de Rusya’dan da çok şey götürüyor ve her iki ülkenin de ivedilikle bir hasar tespiti yapıp karşılıklı zararları telafiye yönelmesi şart.

Aslında başta İD’le mücadele olmak üzere örgüt içindeki yabancı savaşçılar, uçak krizi sonrası askıya alınan Türk Akımı doğal gaz boru hattı projesi, Akkuyu nükleer santrali gibi projeler ile bölgesel gelişmeler Ankara ile Moskova’nın iş birliğini zorunlu kılıyor. Ancak görünen o ki hava-hava muharebeleri yapabilen teknik donanım ve füze sistemlerine sahip Rus SU-34’lerinin kritik Azez-Munbiç hattında ve yine hava-hava muharebeleri için dizayn edilmiş ve füze sistemleri ile donatılmış Türk F-16’larının bu hattın paralelindeki Türk hava sahasında operasyonel uçuşlar yapması ateşle barutun yan yana gelmesi anlamına geliyor.