Hükümet yetkililerine bakarsanız Cizre
ve Sur’da terör eylemlerinin çoktan bitmesi gerekirdi.
Ancak işler Ankara’dan görüldüğü gibi yürümüyor. Farklı
eğitim alan, meskun mahalde çatışmanın incelikleri
öğretilmeyen, buna göre teçhizatla donatılmayanların
yıllarca o alanlara yerleşmiş, hazırlıklarını buna göre
yapmış olanları söküp atmasının hemen gerçekleşmesi de
beklenemez..
Genelkurmay’dan 7. Kolordu Komutanlığı’na, “Hâlâ neden bitirilemedi, biz hükümet yetkililerine ne diyeceğiz?” deniliyor. Bu kez üst komutanlar operasyonu yapanlara, onlar da alt birimlerine baskı yapıyor. Bu durum daha çok “vazife ölümü” yani şehit, daha çok “vazife malulü” yani gazi verilmesine neden oluyor.
Teröristler bazı evleri terk etmiyor. Bu durum bile o ilçelerin teröristlerden arındırılmasının ne denli zor olduğunu ortaya koyuyor. Her yerde gerektiğinde gaz fişeği, gaz bombası kullanan güvenlik birimlerinin Sur ve Cizre’de bunları kullanmaması da açıkçası çok dikkat çeken bir durum.
“Şu anda meskun mahallerde eşkıyalık yapan, silah çeken, ateş eden, masum vatandaşı istekli, isteksiz evine hapseden, güvenlik güçlerinin oralara gelmesini istemeyenlerin, güvenlik güçlerine yaptığı eyleme karşılık, kolluk kuvvetleri de onlara karşı mücadele veriyor. Bu terörle mücadele değil.”
Eğer bölücüler, o ilçelerde silahlı faaliyette bulunmasalardı da daha sessiz, sakin o bölgelerde kontrolleri eline geçirecek tarzda faaliyetlerini yürütseydi, acaba kolluk kuvvetlerinin “terörle mücadele ediyorum” diye oralarda silahlı mücadele yapmayacağını da biliriz. Hatta onca silah-mühimmatın yığınağından haberi olmayanlar, bu çalışmaları hiç duymayacaktı.
Bu eylemi, terör yanlısı militanlar yaptı. O yöreleri kontrolleri altına almak, ele geçirmek isterken, batı illerinden gelenlere kimlik sorarken, silahlı olarak gövde gösterisi yaparken yaşananlarla hükümet uyardılar. Sonunda, hükümet yetkilileri de terör örgütünün bazı ilçeleri kontrolü altına aldığına inandı. Başka çıkar yolu olmadığını gördüğü için ilçeleri bunlardan temizlemek için nihayet operasyon emirleri verdi.
“Terörist bir bölgede kendi özerkliğini ilan edecek tarzda düzen kurmak istiyorsa, silahlı ana gücünü o bölgelere hakim arazi kesimlerinden aşağı indirmez. Nitekim bugün
Cudi’den Gabar’a, Besler Dereler’den Sağgöze’ye, Tanin’den Herakol, Şenyayla’ya kadar dağlar terörist doludur. Eğer hükümet ‘terörle mücadele edeceğim’ diyorsa, önce dağdaki silahlı güçleri etkisiz hale getirmeli ki meskun mahallerdeki milis güçleri yardım-yataklık yapanları güçsüz kalsın, devletine bağlılıktan başka çarelerinin olmadığını anlasın.”
Bugün, terör örgütü istediği yardımı alıyor. Her tarafa teröristler yuvalanmış. Komutan, “İşte bu koşullar altında yapılacak tek şey o bölgede adına ister olağanüstü hal (OHAL), ister sıkıyönetim, isterse bölge halkını da içine alacak şekilde ‘terörle topyekun mücadele’ desin Güneydoğu’da etkili bir sistemi kurmak zorunda. Yaşamadan terörle mücadelenin ne olduğunu anlamak mümkün değil” diyor.
Operasyonda görev yapanlar, burada görev yaptıkları için birkaç yıl sonra bunun kendilerinden hesabının sorulabileceğini de bildikleri için çekingen davranıyorlar. Neredeyse bütün hareketleri kayda alınıyor. Operasyon yapanlar da üst komutanlarıyla, AKP’liler, HDP milletvekilleri arasına sıkışmış kalmış durumdalar.
Genelkurmay’dan 7. Kolordu Komutanlığı’na, “Hâlâ neden bitirilemedi, biz hükümet yetkililerine ne diyeceğiz?” deniliyor. Bu kez üst komutanlar operasyonu yapanlara, onlar da alt birimlerine baskı yapıyor. Bu durum daha çok “vazife ölümü” yani şehit, daha çok “vazife malulü” yani gazi verilmesine neden oluyor.
BİR DE PARTİLİ BASKISI VAR
Hükümet yetkililerinin baskıları yetmiyormuş gibi AKP il ve ilçe yöneticileri de sanki üzerlerine vazifeymiş gibi askere emir verir noktaya geldiler… Bir ilin parti yöneticilerinden duyulan rahatsızlık, AKP üst yöneticilerine söylenmiş olsa da değişen bir şey olmadığını öğreniyorum. HDP milletvekillerinin de güvenlik güçleri üzerinde farklı baskılar kurduğu ve onları görev yapamaz hale getirmenin çabası içinde olduğu da biliniyor.Teröristler bazı evleri terk etmiyor. Bu durum bile o ilçelerin teröristlerden arındırılmasının ne denli zor olduğunu ortaya koyuyor. Her yerde gerektiğinde gaz fişeği, gaz bombası kullanan güvenlik birimlerinin Sur ve Cizre’de bunları kullanmaması da açıkçası çok dikkat çeken bir durum.
BU MU TERÖRLE MÜCADELE?
Hükümet yetkilileri “terörle mücadele edildiğini” açıklamalarına karşın, şu yapılanı “terörle mücadele” saymayan askerler de var. Yılları dağlarda terörle mücadelede geçmiş bir komutandan dinliyorum:“Şu anda meskun mahallerde eşkıyalık yapan, silah çeken, ateş eden, masum vatandaşı istekli, isteksiz evine hapseden, güvenlik güçlerinin oralara gelmesini istemeyenlerin, güvenlik güçlerine yaptığı eyleme karşılık, kolluk kuvvetleri de onlara karşı mücadele veriyor. Bu terörle mücadele değil.”
Eğer bölücüler, o ilçelerde silahlı faaliyette bulunmasalardı da daha sessiz, sakin o bölgelerde kontrolleri eline geçirecek tarzda faaliyetlerini yürütseydi, acaba kolluk kuvvetlerinin “terörle mücadele ediyorum” diye oralarda silahlı mücadele yapmayacağını da biliriz. Hatta onca silah-mühimmatın yığınağından haberi olmayanlar, bu çalışmaları hiç duymayacaktı.
Bu eylemi, terör yanlısı militanlar yaptı. O yöreleri kontrolleri altına almak, ele geçirmek isterken, batı illerinden gelenlere kimlik sorarken, silahlı olarak gövde gösterisi yaparken yaşananlarla hükümet uyardılar. Sonunda, hükümet yetkilileri de terör örgütünün bazı ilçeleri kontrolü altına aldığına inandı. Başka çıkar yolu olmadığını gördüğü için ilçeleri bunlardan temizlemek için nihayet operasyon emirleri verdi.
“NEDEN TERÖRLE MÜCADELE DEĞİL”
“Terörle mücadele bu değil” diyen komutana, “neden değil?” dediğimde şunları anlattı:“Terörist bir bölgede kendi özerkliğini ilan edecek tarzda düzen kurmak istiyorsa, silahlı ana gücünü o bölgelere hakim arazi kesimlerinden aşağı indirmez. Nitekim bugün
Cudi’den Gabar’a, Besler Dereler’den Sağgöze’ye, Tanin’den Herakol, Şenyayla’ya kadar dağlar terörist doludur. Eğer hükümet ‘terörle mücadele edeceğim’ diyorsa, önce dağdaki silahlı güçleri etkisiz hale getirmeli ki meskun mahallerdeki milis güçleri yardım-yataklık yapanları güçsüz kalsın, devletine bağlılıktan başka çarelerinin olmadığını anlasın.”
Bugün, terör örgütü istediği yardımı alıyor. Her tarafa teröristler yuvalanmış. Komutan, “İşte bu koşullar altında yapılacak tek şey o bölgede adına ister olağanüstü hal (OHAL), ister sıkıyönetim, isterse bölge halkını da içine alacak şekilde ‘terörle topyekun mücadele’ desin Güneydoğu’da etkili bir sistemi kurmak zorunda. Yaşamadan terörle mücadelenin ne olduğunu anlamak mümkün değil” diyor.
BAŞBAKAN’IN AÇIKLAYACAĞI
Başbakan Ahmet Davutoğlu, cuma günü Mardin’de bölge halkına yapacakları yardımları anlatacak, kredi borçlarının ertelendiğini, terörden zarar görenlere yardımların yapılacağını, TOKİ’nin yeni yerleşim yerleri kuracağını da belirtecek. Ama, örgütün para ve insan kaynağını kesmeyi hiç gündeme getirmeyecek. İmkanları artırmak o insanları kurtarmaz. Biliyorlar ki terörist kıyafetinde değil ama gece-gündüz silahla dolaşan, hiçbir güvenlik gücünün müdahale etmediği örgüt bağlantılı siviller var. Bunun saldığı korkuyla o garibim halk ne tarafa karşı meyilde bulunur acaba?Operasyonda görev yapanlar, burada görev yaptıkları için birkaç yıl sonra bunun kendilerinden hesabının sorulabileceğini de bildikleri için çekingen davranıyorlar. Neredeyse bütün hareketleri kayda alınıyor. Operasyon yapanlar da üst komutanlarıyla, AKP’liler, HDP milletvekilleri arasına sıkışmış kalmış durumdalar.