20 Mart 2009 Cuma

Balbay’ın ‘Kırmızı Kitap’ı / Adem Yavuz Arslan

Daha da çok konuşulacak gibi. Kulislere göre Balbay'da gizlilik derecesi çok yüksek evraklar çıktı. Hatta bunlar arasında Milli Güvenlik Siyaset Belgesi, nam-ı diğer 'Kırmızı Kitap' da var. Bir gazetecide 'Kırmızı Kitap' ne arar? Sadece MGK üyelerinin görebildiği 'Kırmızı Kitap' Balbay'a nasıl sızdı?
Bu sorunun cevabını bulabilmek için Silivri'deki mahkeme ile Ankara arasında yoğun bir trafik var. Birden fazla kurum 'çok gizli' evrakların nasıl sızdırıldığı sorusuna cevap arıyor. Soruşturma bitmiş değil. Ama mahkemeye ulaşan veriler çok daha ilginç bir tabloyu ortaya koyuyor.
Önce hatırlatalım. Kırmızı Kitap olarak bilinen Milli Güvenlik Siyaset Belgesi'ni (MGSB) 'devletin yol haritası' olarak tanımlamak mümkün. MGSB son olarak 2005'te yenilendi ve 24 Ekim 2005'te; Sezer başkanlığındaki MGK toplantısında kabul edildi. Bu belge 'çok gizli' olduğu için yazımı ve dağıtımı prosedüre bağlı. Tarihi MGK öncesi özel kuryelerle belgenin son taslağı MGK Genel Sekreterliği tarafından kurul üyelerine gönderildi.
Başbakan Erdoğan dahil her üyeye teslim edilen kopyaya bir kod veriliyor. Toplantı günü taslaklar görevliler tarafından toplanıp son şekli verildikten sonra yeni bir kodla üyelere tekrar dağıtılıyor. İşte Balbay'da çıkan 'çok gizli' Kırmızı Kitap'ın izini süren mahkeme taslaktaki koddan kimden sızdığını tespit etti. Üstelik Balbay'da çıkan Kırmızı Kitap ile orijinali birebir aynı.
Mahkemenin bu süreçte nasıl bir yol izleyeceği henüz bilinmiyor. Ama 'Kırmızı Kitap'ı paylaşan dönemin kuvvet komutanının adı 367 tartışmalarında da gündeme gelmişti. Hatırlanacağı üzere aynı komutanın, dönemin mahkeme başkanı Tülay Tuğcu'ya "367 konusunda istenilen yönde karar almazsanız, ordu darbe yapacak" dediği iddia edilmişti. Tuğcu'nun da "bunu çocuklarıma anlatamam" diyerek tepki verdiği, hatta ağladığı haberlere konu olmuştu. Yine aynı ismin yüksek mahkeme üyelerinden Deniz Kuvvetleri kökenli üyesi Serdar Özgüldür ile görüştüğü, 367 için lobi yaptığı ortaya çıkmıştı.
Silivri'nin nasıl bir yol izleyeceği bilinmiyor. Fakat 'gazeteciliğin ötesinde' işler yaptığı net olan Balbay'ın uzun süre daha tartışma konusu olacağı kesin. Bu arada ilginç bir ayrıntı da şu: Piyasa da ki Balbay kitapları arasında söz konusu günlüklerini kullanarak yazdığı bir kitabı yok.
ÖZKÖK DAHA NE DESİN?
Darbe günlüklerinin hukuki boyutu bir yana, ortaya çıkan belgeler ülke olarak dönenim Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök'e ne kadar çok şey borçlu olduğumuzu bütün çıplaklığı ile gösteriyor. Eğer Özkök Paşa dik durmasa, amiyane tabirle hafif yalpalasa neler yaşayabileceğimizi düşünmek bile kötü.
Eğer bugün göreceli de olsa istikrarlı bir ülkeysek, 'mütevazı' bir demokrasimiz varsa bunda Özkök Paşa'nın ciddi bir katkısı var. Balans ayarı yapmak isteyen 'darbesever' komutanlara fırsat tanımayarak ülke tarihine geçmiş oldu. Fikret Bila'ya konuşan Hilmi Özkök ve Yaşar Büyükanıt 'mahkeme çağırırsa tanık veya sanık fark etmez, bildiğimiz doğruları anlatırız' dediler. Bundan sonra söz yargıda. Özkök ve Büyükanıt artık daha ne desin?
'BİDON KAFALILAR'IN ZAFERİ!
YSK'nın iyi niyeti şüpheli ' kimlik kartı numarası' açıklamasından sonra 'seçim şimdiden şaibeli hale geldi' diye endişelenmiştik. Fakat Türkiye 'oy'una sahip çıktı.
Siyasetçisi, vatandaşı hatta Cumhurbaşkanı konuya eğildi. YSK tepkiler üzerine kısmi bir düzenleme yaptı. Fakat asıl umut verici olan vatandaşın tavrıydı. Türkiye'nin dört bir yanında yüz binlerce insan sabahın köründen gecenin yarısına kadar nüfus müdürlükleri önünde uzun kuyruklara girdi.
Anayasal hakkını kullanabilmek için tuhaf bir muameleye tabi tutulan insanımız oyunu bozdu. Bazılarının sandıktan çıkan sonucu beğenmediği ve 'bidon kafalı- göbeğini kaşıyan adam' dediği Anadolu insanı çok güzel bir ders verdi. Tabi sorun çözülmüş denemez. Yeni uygulama da sorunlu. Ama halkın tepkisi umut verici.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder