27 Ocak 2009 Salı

Vahşeti inkára ‘vatanseverlik’ mi diyorsunuz? / Mehmet Altan

JİTEM’de çalıştığını maaş bordrosuyla ispatlayan eski JİTEM’ci ve PKK itirafçısı Abdulkadir Aygan ne diyor? Ergenekon sanıkları Tuğgeneral Levent Ersöz ve Albay Atilla Uğur’un da görev yaptığı dönemde... Onlarca kişinin infaz edildiğini ve cesetlerin Diyarbakır-Şırnak hattındaki ölüm kuyularına atıldığını söylüyor... Bununla da yetinmiyor... Daha önce iki ölüm kuyusunun yerini Google earth üzerinden star’a açıklayan Aygan... Bu kez de yeni krokilerde 15 cesedin daha atıldığı yerleri tek tek gösteriyor... Ne var ki sayısız yargısız infazla suçlananların yıllardır ‘gizli eller’ tarafından ‘açıkça’ korunduğunu görüyoruz... Askeri mahfillerde ‘hazırlık soruşturması’ 12 yıl süren dosyalar var...
* * *
Bizim faşistlere göre... Hukukun işlemesini ya da gerçeğin ortaya çıkmasını istemek düpedüz ‘Türk düşmanlığı’... Bu kaşarlanmış zevata göre olayları ve hukukun işlemesini tümden reddedeceksin... Cinayetlerden... Vahşetten... Yasa dışılıktan yana taraf olacaksın...
* * *
Bu taifeye göre... Hukukun ırzına geçtiğin kadar milliyetçi sayılacaksın... Bununla da yetinmeyecek... Toplumsal arınmadan yana duranlara... Hukuksuz bir ‘vatanseverliğin’ kanlı bir çetecilik olduğunu söyleyenlere... Ana avrat küfredeceksin... Çuval mızrağa sığmaz hale gelmiş ise... Onu da ‘münferit’ ya da ‘çürük elma’ edebiyatıyla abra kadabra usulü buharlaştıracaksın... ‘Kuyucu Murat Paşa’ münferit miydi, çürük elma mı?
* * *
‘Ölüm kuyularını’ sadece Abdulkadir Aygan anlatsa, neyse...
Belki daha yüksek bir şamatayla örtebilirlerdi... Benzeri şeyleri... Ve neredeyse yerleşik hale gelmiş ‘karanlık bir hukuksuzluk’ eylemini... Eski Diyarbakır Baro Başkanı Sezgin Tanrıkulu da daha dünkü Sabah’ta Ecevit Kılıç’a anlatıyordu... 10 yıl önce İdil Savcısı, 3 ceset buluyor ve araştırma yapıyor. Cesetlerin Şırnak’tan kaçırılan kişilere ait olduğunu belirliyor. Sanıkları da tespit ediyor. Bunlardan biri şimdiki Ergenekon sanığı Arif Doğan... Ama nafile... Bugüne kadar JİTEM’le ilgili açılan sadece iki tane dava var... Biri, İdil Savcısı’nın, 3 kişinin öldürülmesiyle ilgili dosyası sonucunda açılan dava. Genelkurmay Adli Müşavirliği izin vermediği için bu isimler yargılanamadı. İkincisi de askeri mahkeme, yerel adli ve özel yetkili yani eski DGM arasında gidip gelen bir dava... 1994’te Kulp’ta 11 köylünün helikopterle kaçırılması olayı... Üç yıl önce cesetleri bulundu. Kimlerin öldürdüğü belli olmasına rağmen yargılanma izni verilmiyor. 11 itirafçı var. 8 kişiyi öldürmek suçundan yargılanıyor. JİTEM’ci subaylar yok. Dosya şimdi Yargıtay 5. Ceza Dairesi’nde ve daire nihai olarak kimin bakacağına karar verecekmiş...
* * *
Münferit çürük elmaların işlediği cinayet sayısı ne? 18 bine yakın faili meçhul var... Sadece JİTEM’in öldürdüğü ya da kaybettiğinin dört-beş bin civarında olduğu söylenmekte... Peki, ‘JİTEM dağıtıldı mı?’... Ne gezer... Tanrıkulu soruyu yanıtlıyor: ‘JİTEM’in eleman ağı aynen duruyor. Değişik illerde görev yapıyorlar. O dönemde üsteğmen, yüzbaşı olanlar şimdi binbaşı veya yarbay. Emekli olanların da yerini yenileri aldı. Bu yapının ordu içinde dağıtıldığı görüşünde değilim. Sadece aktif değil. Ama aktif hale getirilme çabalarının bulunduğu eski Özel Harekát Dairesi Başkan Vekili İbrahim Şahin’in tutuklanmasıyla ortaya çıktı.’ Faşist ırkçıların yaklaşımı tüm bu gerçekleri ‘inkár’ ya da ‘toptan ret’ etmek... Hálbuki... Kan kokusu teneffüs ederek beslenen hastalıklı bir yalancı ‘vatansever’ olsa ne olur, olmasa ne olur? Daha da vahimi katillikle ‘vatanseverlik’ bir araya getirilerek bunu ‘milliyetçilik’ diye sunmak ne menem bir küstahlık?
* * *
JİTEM cinayetleri... Faili meçhuller... Abdülkadir Aygen’in yerini gösterdiği ‘ölüm kuyuları’... Sezgin Tanrıkulu’nun belgeleri... Bunların hepsi yalan... Doğrusu ne? Hukuka... Hukukun üstünlüğüne son derece riayet eden... Sıkışınca bir ölüm makinesini ‘vatansever bir milliyetçilik’ olarak sunmayan... Steril bir millet ve devletiz...
* * *
Yalancılığa... Utanmazlığa... Hukuksuzluğa... Kanlı bir şiddete... Vahşete tapınan... Hatta bunu ‘vatansever bir milliyetçilik’ olarak sunan lümpenlik tasfiye edilmedikçe... Türkiye gürbüzleşemez... Hukuk düşmanlığıyla ne sağlıklı bir devlet, ne de toplum olunamayacağını yaşayarak görüyoruz...
* * *
Çare... Ergenekon’la birlikte... Bütün faili meçhul dosyalarını bir araya getirmek... Geniş ve nitelikli bir soruşturma ekibini kurmak ve hızlıca adli süreci başlatmaktan geçiyor... Böyle bir arınma ve kendi kendimizle hesaplaşma ‘ne olup, olmadığımızı’ ortaya çıkaracağı gibi, katillikle ‘milliyetçi vatanseverliği’ de birbirinden ayrıştıracak... Kimsenin ‘katilliği’ milliyetçi vatanseverlik olarak sunamadığı bir ülke haline gelince de... Kesinkes iyileşmiş olacağız...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder