30 Ocak 2009 Cuma

JİTEM'de çalışan subaylar satıldı mı? / Nevzat Tarhan

Kıvrıkoğlu Başbuğ görüşmesi, JİTEM'de çalışan subaylar satıldı mı?
Askerlerin ‘Davranış dili’ ile konuşması olağan hale geldi. O halde bu bu dili okumaya çalışalım.

İlginç rastlantıları görmek gerekiyor.

Birincisi, Tuncay Güney’in esrarengiz bir kimlik olarak ortaya çıkıp veya çıkarılıp konuşması.

İkincisi, 6-7 Eylül 1955 olaylarını ekrana taşıyan ‘Güz Sancısı’ filminin vizyona girebilmesi.

Üçüncüsü, ‘Terörle Mücadele’ adı altında JİTEM’in yaptığı iddia edilen faili meçhul cinayetler ile ilgili ciddi itiraflar ve itirafçı Algan’ın “Bize C4’leri Amerikalı Vietnam Gazisi verdi” itirafı.

Dördüncü, Ergenekon davasında sanıkların konuşmaya başlaması. Bir numaranın Encümen- i Daniş kurulunun olduğunun anlaşılması, tahmini.

Beşincisi, belki en önemlisi ‘Mevzubahis vatansa gerisi teferruat’ ideolojisi ile yetiştirilmiş subay veya astsubayların ruh hali ve kullanılmışlık duygularının doruk yapması.

Altıncısı, İstanbul Başsavcılığına terör savcısı olmayan kıdemli savcıların verilmesi kulis faaliyetidir.

Yedincisi, darbeciliği doğal bir yöntem ve gerektiğinde rahatça uygulanacak bir yöntem olarak telkin eden komutanların Albay Kırca’nın cenazesine sadece gitmekle yetinmeleri ve başka bir şey yapmamaları yeni bir ‘Muğlalı Sendromu’ olgusunu hatırlatması.

Aslında şu anda Encümen-i Daniş üyelerinin ne gibi başka kulisler içerisinde olduklarını bilmek çok gereklidir. ABD Büyükelçisi ile konuşuldu mu, görev sürecinde hiç ABD’ye gitmemiş tek komutan Sayın Kıvrıkoğlu ABD’ye gidecek mi? Bunlar merak edilen sorulardır.

İlginç bir çelişki de polisin görev esnasında işlediği şiddet suçlarına aşırı duyarlı olan ve maksimize eden medya organlarının JİTEM’in ayyuka çıkan olaylarını minimize etmeye çalışmasıdır.

12 Eylül darbesinden sonra aynı gün aklımda kalan ve içimi çok acıtan bir görüntü; o tarihte resmi elbiseli konsey üyelerinin önünde tebrik kuyruğuna girmiş Yüksek Yargıçların duruşu idi.

12 Eylül’de toplum Komünizm tehlikesi ile korkutulmuştu, darbeye sessiz bir onay verdi. Ancak şu anda toplumda böyle bir onay olmadığı gibi ‘Genç Subaylar’ komutanlara öfkeliler.

‘Teröristi konuştur da nasıl konuşturursan konuştur’ diyen sonra terörist öldüğünde doğal kabul eden komutanların şu anda JİTEM’de çalışan subayları satmış olmaları ‘Genç Subayları’ çok rahatsız ediyor.

Siyasilerin örgütü bilip hukuk dışı çalışanlara yani kontrgerillaya ‘Biz hukuk içinde çalışacağız’ demeleri suça sessiz onay vererek yaranın bu kadar büyümesine neden olduğunu da unutmayalım.

Darbeciliği onaylayan komuta anlayışı ve darbecilik karşısında aciz klalan siyaset anlayışı değişmedikçe darbe tehlikesi vardır.

Darbeciliğe karşı olan komutanlar nöbetçilerini artırmalıdırlar. Eşref Bitlis, Bahtiyar Aydın paşaların ruhu şad olsun ama kanları yerde kalmasın.
Bir okuyucu e-postası ile sözü bitirmek istiyorum.
“Oğlum'a
Henüz 2 yaşında olan oğlum askere giderse eğer yaşıyorsam ona şu tavsiyede bulunacağım: ‘Canım oğlum! Şehit olman için dua etmiştim sana. Allah sana şehadeti nasip etsin. Komutanların ve arkadaşlarınla iyi geçin. Komutanlarının dediğini yap. Ama darbe yapıldığını anladığın anda başındaki komutanın kim olursa olsun onu öldür. Çünkü darbeler hep İTHAL edildi ve hepsinde ülkemiz geriye gitti. Darbeciler bu ülkenin başbakanını idam ettiler ama PKK elebaşısını kimse idam edemedi. Çünkü o da ergenekoncuydu.’
Çoban çeşmesi 28.01.2009...”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder