29 Ocak 2009 Perşembe

Ergenekoncu değillermiş... / Ahmet Altan

Soru şu: Bugünlerde JİTEM’in bütün kanlı eylemlerini ortaya döken itirafçı Aygan’ın açıklamalarını manşet yapacak Taraf’tan başka bir gazete var mı Türkiye’de?
Cevap: Hayır.
İkinci soru da şu: Niye yok? Bu ikinci sorunun cevabını aradığınızda birçok gerçeğe ulaşacaksınız. Çünkü Türkiye’de “medyanın” ne mene bir şey olduğunu anlamadan ne Ergenekon’u, ne JİTEM’i ne de faili meçhul cinayetleri anlamak mümkün. Genelkurmay’ın, dramatik biçimde intihar eden Diyarbakır JİTEM komutanının cenazesindeki yaptığı gövde gösterisinden, Aygan’ın açıklamalarını daha önce yayımlayan gazeteye “akreditasyon yasağı” getirmesinden ürken gazeteleri bir kenara koyun. Onlar bu gerçekleri açıklamak isteseler de arada bir medyanın klasik korkularına saplanıyorlar. Kötü niyetli değiller belki ama ürkekler. Siz asıl bu konuya hiç girmeyenlere bakın.
Neden hiç girmediler? Aygan’ın söylediklerine mi inanmıyorlar?
Bir tek Milliyet Neşe Düzel’in konuşmasından alıntı yaptı, diğerleri tümüyle sessiz. Aygan, yer söylüyor, isim söylüyor, tarih veriyor hatta neredeyse saatini bildiriyor. Söyledikleri yalansa, bunu ortaya çıkarmak çok kolay. Kimse, “onun söyledikleri yalan, o tarihte, o isimde insanlar öldürülmedi” demiyor. İnandırıcılıkta bir sorun yok demek ki.
Eeeee?
“Yaklaşık yedi yüz kişinin orduya bağlı JİTEM timleri tarafından öldürülmesinin bir haber değeri yoktur” mu diyorlar?
Onlar bile bunu söyleyebilecek kadar yüzsüzleşemezler. Ne peki? Niye Taraf’tan başka bu gerçeklerin peşine düşecek bir gazete yok şu koskoca ülkede? Bunu övünerek değil, utanarak söylüyorum. Bu medya, bu ülkede yazıyla çiziyle uğraşan herkesi utandırıyor çünkü. Bu sorunun bir tek cevabı var.
Onlar “derin devletin” işbirlikçileri.
Devletin değil, derin devletin. “Devletin işbirlikçisi” olmak da bir gazete için yeterince utanç vericidir ama bunların durduğu yer orası bile değil, çünkü devletin “derin devleti” ortaya çıkarma çabasında bunlar açıkça “derin devleti” tuttular.
Ergenekon meselesinin ilk patladığı günleri düşünün. Gazetelerine, televizyonlarına bakın. Ergenekon gerçeğini inkâr edebilmek için neler söyleyip yazdıklarını bir hatırlayın.
Şimdi cinayetler arasındaki bağlar, cephanelikler, krokiler, suikast şemaları ortaya çıktıkça tutuşmaya başladılar. “Yoktur” diyemiyorlar.
“Varmıştırdır da ama varmıştırkene biraz da hukuksuz soruşturulmuşturdur da biz o neyim nedenden bu Ergenekon meselesinde böyle davranmışızdır da...”
Ne diyorsun çocuğum?
İnsan “gerçekleri açıklayacağım” diye ortaya çıkıp da gerçekleri saklarsa sonunda böyle dili kulağına kaçar, kıvranmaya başlar.
“Hukuka önem veriyoruz” demek zorunda kalmaları bile bir gelişme. Peki, hukuka önem veriyorsunuz, pek bir sevindik, mesut ve muazzez olduk da aziz kardeşlerim, bu JİTEM’in insanları öldürmesi size hukuka aykırı gözükmüyor mu? Ergenekon sanıklarının evden kaçta alındıkları bile size ciddi bir sorun olarak gözükürken, sokakta gezen genç bir çiftin JİTEM bodrumlarına götürülüp kafalarına kurşun sıkılması sizde hiç mi insani, vicdani, hukuki bir sıkıntı yaratmıyor?
Öldürülenler Kürt olduğu için mi bu cinayetler size “hukuki” geliyor? Gizli bir hukukumuz mu var, “Kürtleri öldürmek” serbesttir diyen? Bu cinayetler işlenirken, tek bir cinayetin bile peşine düşmüş olsaydınız, ardından gelen onca cinayeti önlerdiniz.
Neden bir tekinin bile üstüne gitmediniz, neden mahkeme kapısında kaybolan sendikacılar, hastaneden götürülen insanlar, kuyulardan çıkan cesetler, Jandarma karargâhında kaybolan siyasetçiler hiç ilginizi çekmedi? O gün çekmedi, bugün de çekmiyor. Niye? Daha da öldürsünler diye mi?
Üniforma giyenlere adam öldürmek serbest mi?
Cinayetleri açıklayana “alçak”, cinayetleri işleyenlere “kahraman” derken kullandığınız ölçü ne? Bunlar, “derin devletin” cinayetlerini aydınlatmak için değil, “örtmek” için gazete çıkarıyorlar. Hrant Dink vurulduğunda “üç beş mahalle çocuğunun işi” diye tutturanlar da bunlardı.
Danıştay baskınında “dinciler yaptı” diye feryat edenler de bunlardı. Bu gazetelerin içinde çok dürüst, çok cesur, çok namuslu insanlar da var ama Türk medyasına bir bütün olarak baktığımızda bir “sefillikten” başka bir şey gözükmüyor. Eğer bu ülkenin insanları “kurbanları” suçlu, katilleri “kahraman” yapan bu medyanın gerçek yüzünü kavramazsa, bu medya gerçekleri saklamaya devam eder.
JİTEM’in, Ergenekon’un, darbe planlayıcılarının, derin devletin en büyük güvencesi bu medya, “nasıl olsa medya olanları ortaya çıkarmaz” güvencesi. Türkiye, bu “kanlı güvenceyi” temelsiz bırakmak zorunda. Gerçi ilk adım atıldı... “Ergenekoncu değiliz, hukuktan yanayız” demeye başladılar. Bu bile Türkiye’nin yaşadığı değişimin önemli bir işaretidir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder