26 Aralık 2008 Cuma

TSK’dan beklenen mesaj / Mehmet Ali Kışlalı

Askerden kimse, zaman zaman iddia edildiği gibi, siyasete karışmasını beklemiyor. Ama Cumhuriyet’in Atatürk ilkelerine dayalı temelini özümsediğini, bunların inançlı savunucusu olduğunu hatırlatarak toplumun ilgili kesimlerine moral vermesi de yararlı oluyor. Bu yönden, Genelkurmay Başkanı’nın Şehit Kubilay’ı anma günü dolayısıyla yayımladığı mesaj, kanımca ayrı bir işlev içerdi.
22 Temmuz seçimleri arefesinde üst noktasına ulaşan, özellikle seçilecek cumhurbaşkanının vasıflarıyla ilgili Türk Silahlı Kuvvetleri görüşünün, Gül’ün seçimiyle, geniş bir AKP seçmenince paylaşılmadığının görülmesi, kimi çevrede düş kırıklığı yaratmıştı. “TSK’nın internette seçim öncesi yayımladığı mesaj AKP’ye oy kazandırdı” yorumu yapanlar bile olmuştu. Bu ortam içinde, TSK, Büyükanıt’ın komutanlığının son yılında suskun gözüktü. AKP’nin, türban ile ilgili tutumu Anayasa Mahkemesi’nden dönünceye kadar süren öfori (mutluluk), havası Atatürkçü kesimi kaygılandırmış,bunu AKP’yi kapatma davasının sürmesi de önleyememişti. 2008 Ağustos’unun komuta değişim sürecinde yapılan konuşmalarda yer alan; Atatürkçü görüş esaslı demokratik, sosyal ve laik rejime sahip çıkıcı vurgulamalara, iktidarın da görece katıldığı görüldü. Bu da havanın yumuşamasına yardımcı oldu.
Şimdi, Orgeneral İlker Başbuğ kanımca bu mesajıyla, TSK vasıtasıyla ülkeye hangi prensip ve inancın değişmediğini, hatırlatmak istediğini gösterdi. “... Cumhuriyetimizi ve onun çağdaş kazanımlarını yok etmek için laikliği hedef alan köhnemiş zihniyet karşısında ortaya konmuş mücadele”yi hatırlattı. Atatürkçü Düşünce Sistemi’nin temel taşı olan “Laiklik, demokratik ve sosyal hukuk devleti olmanın da en büyük güvencesidir” dedikten sonra uyardı; “Laikliğin siyasi ve kısır tartışmaların malzemesi yapılarak yıpratılmasının büyük sorunlara yol açacağı dikkatlerden kaçmamalıdır” dedi. Atatürkçü düşünce sistemi onu özümseyen nesilerce yaşatılabilecek. Ama onların yaşam tarzı haline getirilmesi kadar onu yıpratmak isteyen anlayışla mücadele de bir vatandaşlık borcu olduğunu söyledi.
Bu noktada TSK’nın, şimdi pek fark edilmeyen, bundan dolayı da kimi çevrede kaygıya sebep olan, unutuldu zannedilen yaklaşımı şöyle özetlendi: “Türkiye Cumhuriyeti’nin, laik, demokratik ve sosyal hukuk devleti ilkelerine bağlı kalarak üstün bir disiplin anlayışıyla çalışmalarını yürütmekte olan Türk Silahlı Kuvvetleri de bu bilinçle, ulusal birliğimizi ve bölünmez bütünlüğümüzü zayıflatmayı hedefleyen her türlü tehdide karşı kararlı mücadelesini sürdürecektir.” Ülkenin içinde bulunduğu koşullara göre, temelleri kuruluşta atılmış rejimin de, toprak bütünlüğü gibi korunması gereğine inanarak yetişen TSK’da bu inanç değişmiyor. Ancak zaman zaman değişen koşulların yarattığı görüntü genel havayı gerginleştirince anayasal rejimi özümsemiş kesimde kaygı beliriyor. İşte o noktada ülkeyi ve rejimi korumak için yetiştirilmiş kesimlerin, ortada elle tutulur, bunalım yaratıcı tehdit olmasa da,mevcut yasal ortam içinde sesini duyurması rahatlatıcı oluyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder