29 Aralık 2008 Pazartesi

''ERGENEKON'' DAVASI

''Ergenekon'' davasının başka suçtan tutuklu sanığı Semih Tufan Gülaltay, Mahmut Yıldırım'ın kendisiyle buluşmak üzere Ankara'dan İstanbul'a doğru yola çıktıktan sonra kaybolduğunu bildirdi.
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmada çapraz sorgusu yapılan Gülaltay, Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel'in, ''Mahmut Yıldırım ile hangi yıl, hangi vesileyle tanıştığı'' yolundaki sorusu üzerine, ''1996 yılında istihbaratçı Duran Fırat vasıtasıyla istihbaratçıların ve siyasetçilerin bulunduğu bir ortamda tanıştığını'' söyledi. ''MİT'e çalışmadığını'' ifade eden Gülaltay, o dönemlerde Mahmut Yıldırım hakkında bir arama kararı bulunmadığını ve kendisini ''Ahmet Demir'' ya da ''Yeşil'' gibi bir kod ismiyle değil, Mahmut Yıldırım olarak tanıdığını savundu.
Savcı Pekgüzel'in ''Muzaffer Tekin ile ne zaman tanıştığını'' sorması üzerine, Gülaltay, Tekin'in Kastamonu Cezaevinde koğuş arkadaşı olan Namık Zihni Ozansoy'u ziyarete geldiğini, ikisinin devre arkadaşları olduğunu kaydetti.
Gülaltay, Savcı Pekgüzel'in ''Muzaffer Tekin'in Ulusal Birlik Platformu'na neden çağırmadığı'' yönündeki sorusuna da, Tekin'in İbrahim Şahin'in yakın arkadaşı olduğunu, ''Şahin'in o dönem medyatik birisi olması nedeniyle yeni kurulacak bir partinin başında bu şekilde gündeme gelmesini istemediklerini'' anlattı. Tekin'in böyle bir ortama girmesinden imtina ettiğini belirten Gülaltay, ''İyi de etmişim, yoksa dünyayı başıma yıkarlardı'' dedi.
Savcı Pekgüzel'in, Tekin'in kendisi için ''tutarsız ve psikopat'' şeklinde değerlendirmesi olduğunu söylemesi üzerine, Gülaltay ''Tekin ile aramızda bir kırgınlık yok. Olsa bile hakkımda böyle bir kelime kullanacağına inanmıyorum'' diye konuştu. Bu arada tutuklu sanık Muzaffer Tekin oturduğu yerden ''Söylemedim de...'' dedi.
Savcı Pekgüzel'in, ''Mehmet Fikri Karadağ ile nasıl tanıştığını'' sorması üzerine Gülaltay, cezaevinden çıktıktan sonra 2002 yılı sonu 2003 yılı başında Muzaffer Tekin vasıtasıyla tanıştığını, 2004'ten sonra da görüşmediklerini belirtti. ''İstanbul'daki ulusalcı milliyetçi kuruluşların başkanlarının ortak davalarına ilişkin toplantılarda bir araya gelmek zorunda olduklarını'' söyleyen Gülaltay, ''Bir Nevruz toplantısında Veli Küçük, Sevgi Erenerol ve Kemal Kerinçsiz'i bir arada görebilirsiniz. Bu, o insanların yol arkadaşı, dava arkadaşı oldukları anlamına gelmez. Onların yolu ayrıdır, benim yolum ayrı. Fikri albayımla da bu toplantılarda birkaç kez karşılaşmışızdır'' şeklinde konuştu.
-ERUYGUR İLE TANIŞMASI-
Savcı Pekgüzel'in, ''Şener Eruygur ile ne zaman, ne şekilde tanıştınız? Sizin platforma ne zaman katıldı?'' şeklindeki sorusuna Gülaltay, ''Şener Paşa bizim platforma katılmadı. Ulusal Birlik Platformu kurulmadan önce tanıştım. İstanbul'daki toplantımıza geldi. Ankara'ya gidince Atatürkçü Düşünce Derneği Başkanı olduğu için ziyaret ettim. ADD Genel Başkanı ve büyüğümüz olması nedeniyle platformun onursal başkanı yaptık. Kendisinin böyle bir talebi yoktu. Birliğe katılan kuruluşların başkanlarının ricası üzerine bu görevi üstlendi. Şener Paşa ile aramızda hiçbir fikir ayrılığı olmadı ama platforma üye kuruluş başkanları ile birtakım fikir ayrılıkları olmuştur'' diye cevap verdi.
-TUNCAY GÜNEY İLE GÖRÜŞMESİ-
Gülaltay, Savcı Mehmet Ali Pekgüzel'in, ''Tuncay Güney, Yozgat Cezaevi'nde hangi sıfatla sizinle görüştü?'' sorusu üzerine Yozgat Cezaevi'ne ''binbaşı'' sıfatıyla Yozgat Cumhuriyet Başsavcılığı'nın özel izniyle geldiğini söyledi. Gülaltay, ''Baktım 25-26 yaşlarında. Binbaşı olacak yaşta değil. Devre arkadaşlarını sordum. Kimleri tanıdığını sorunca çuvalladı. Özel harpçi, özel kuvvetlerden olduğunu söyledi. Veli Küçük'ün gönderdiğini söyledi. Parmakları manikürlüydü. Hiçbir özel harpçinin parmağı manikürlü olmaz. Biraz da efemineydi. Biraz sert konuştum gitti. Tutuklandıktan sonra Veli Küçük'e sorunca, o da 'Ben Yozgat'a göndermedim, bu adamı ciddiye almıyorum. Bu da bana kurulan komplolardan biri' dedi'' şeklinde konuştu. Savcı Pekgüzel'in ''Osman Yıldırım'ı tanıyor musunuz?'' sorusuna, Gülaltay, ''Tanımıyorum. Kardeşimle de tanışıklığı olduğunu sanmıyorum. Biz Kars'ta tanınmış bir aileyiz. Osman Yıldırım da Karslıymış. Bu nedenle kardeşim Emre Gülaltay ile bir ortamda tanışmış olabilir'' karşılığını verdi.
Bilgisayarında ele geçirilen gizli istihbari bilgilerin yer aldığı dokümana ilişkin soruya ise Gülaltay, bir siyasi parti genel başkanının isteği üzerine gazeteci-yazar Ali Kuzu tarafından yapılan bir araştırma olduğunu, ancak belgeyi okumadığını söyledi. Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın ise Semih Tufan Gülatay'a ''PKK kampları konusunda sizden yardım istendiğini ifade ediyorsunuz. Devletin herhangi bir kurumu ile çalıştınız mı?'' diye sordu. Semih Tufan Gülatay da devletin hiçbir kurumu ile çalışmadığını söyleyerek, ''Siz savcılık olarak devletin istihbari kurumları ile çalışmadınız mı? İstihbari konuda yardımınız olmadı mı?'' dedi. Bunun üzerine Savcı Nihat Taşkın, ''Savcılık olarak yazışmalarımız olur. Ancak siz bir vatandaş olarak Mahmut Yıldırım ile görüşüyorsunuz. MİT'le mi, emniyetle mi, Genelkurmay istihbaratıyla mı bağlantınız oldu?'' diye sordu. Gülaltay, bu soruya şöyle cevap verdi: ''Hiçbir kurumla resmi bağım olmadı. O dönemde Ankara'da önemli bir şirketin ortağıydım. Büroma bakanlar, milletvekilleri, üst düzey bürokratlar gelirdi. Kimin istihbaratçı olduğunu bilmem mümkün değil. Mehmet Eymür, bu tahkikatı beyanları ve emniyetteki dostları ile başlattı ve yönlendirdi. Bunlar bu mahkemenin aradığı küresel örgütün Türkiye'deki beyin takımıdır. Burada her şey ortaya konmalıdır. Mehmet Eymür ve kadrosunun işlediği faili meçhul cinayetler ortaya çıkartılmalı, devlete ihanet edenlerin hepsi huzura gelmelidir. Elim yakalarında. Bir Türk vatandaşı olarak bunlarla mücadele etmeye devam edeceğim. Suriye ve Irak dışındaki PKK kampları konusunda sıkıntıları vardı. Eymür ve arkadaşları bu konuda benden bilgi istedi. Bu resmi bir görüşmedir. Savcılık isterse bu tutanakları getirtebilir.''
-MAHMUT YILDIRIM KONUSU-
Gülaltay, Mahmut Yıldırım konusundaki soruyu da şöyle yanıtladı: ''Mahmut Yıldırım ile son buluşmamız Arnavutköy'de bir restoranda olacaktı. Ankara'dan İstanbul'a gelmek için yola çıktı. O gece ortadan kayboldu. Ne ailesi ne de başka birisi ondan bir daha haber alamadı. Mehmet Eymür kimle ters düşmüş ise o kişi yok olmuş, cenazesi bile bulunamamıştır. Savcılık bir noktayı gözden kaçırdı. Ertuğrul Yılmaz'ın cezaevinden kaçırılması ile ilgili Mehmet Eymür'ün oğlunun ifadesi alındı. Mehmet Eymür'ün marifetleri ortaya çıkartılmalıdır. Döktüğü kanlar, iktidara gelecek liderlere nasıl şantaj yaptığı ortaya çıkartılmalıdır. Mahmut Yıldırım, Mehmet Eymür'e bağlı MİT Kontrterör Dairesi'nde çalışan ülkücü, vatansever, devletine yardım etmiş, daha sonra resmi olarak da görevlendirilmiş bir insandır. Neden şimdi bu kadar karalıyorlar, iftira atıyorlar?'' Gülaltay, Doğu Perinçek ile de bazı fikirleri uyuşmamasına rağmen partinin bazı yayınlarını takip ettiğini söyledi. Akın Birdal olayından dolayı zan altında kaldığını söyleyen Gülaltay, ''Türk solu'' ve ''Türk sağı''nın birleştirilmesi fikrinin kendisine ait olduğunu anlattı.
Gülaltay, davanın tutuksuz sanığı Fuat Turgut tarafından yapılan bir şikayet sonucu tutuklandığını öne sürerek, ''devlet tarafından Turgut'a çeşitli vaatlerde bulunularak 15 trilyonluk ihale verildiğini'' iddia etti. Sedat Peker ve Ali Yasak'ı tanımadığını ve hiçbir yerde görüşmediklerini anlatan Gülaltay, Danıştay cinayeti ile ilgili olarak ''Bu iş aydınlatılsın. Eğer din adına yapıldıysa facia. Ulusalcılar din adına yaptıysa bu da facia. Aydınlatılmak isteniyorsa Tuncay Güney, Cemal Alparslan Ertuğ ve Mehmet Eymür buraya getirilip sorgulanmalıdır. Koskoca generaller evlerinden derdest edildi'' diye konuştu.
Cumhuriyet Savcısı Taşkın'ın, Hurşit Tolon ile görüşmesinin ayrıntılarını sorduğu Gülaltay, ''Hurşit Paşa Ulusal Birlik Platformu'na gelmedi. Küçükyalı'daki özel büroma geldi. Önceden tanımıyordum. Eski Başbakanlık Müsteşarı Yazıcıoğlu ile birlikte konferanslar verip ulusalcılık yapılanması içindeydiler. Bununla ilgili olarak ziyarete geldi. Özel bir görüşme değildi. Emekli paşalar, müsteşarlar, genel müdürler vardı. Onlar heyet halinde geldi. Biz de heyet olarak karşıladık. Güç birliği yapmayı düşünüyorduk. Aynı fikri paylaşan kuruluşların birlikte hareket etmesiyle ilgili bir toplantıydı'' dedi.
Savcı Taşkın'ın ''Hablemitoğlu cinayeti ile ilgili olarak Eymür'ün bağlantısı olduğunu ileri sürüyorsunuz. Bu konu ile ilgili iddialarınızı şimdiye kadar dile getirdiniz mi?'' diye sorduğu Gülaltay, şöyle konuştu: ''Devlet herkesin kıratını bilir. Taşa vurduğu zaman altın mı, bakır mı olduğunu bilir. Ayarını verir. İstihbaratçılık, jurnalcilik değildir. Analitik bir meslektir. Mehmet Eymür küresel örgütün jurnalcisidir. Biz kimsenin ayıbını ve onun hakkındaki tereddütlerimiz devletin birimleriyle paylaşırız. Ancak kamuoyuna açıklamayız. Devletin bir bildiği vardır. Zamanı gelince herkesin hesabını verir. Çağırın sorgulayın, gelsin hesabını versin. Devlete verdiği zararlar ve ihanetler ortaya çıksın. Onun altındaki meclisteki, bakanlıktaki kadroları ortaya çıksın. Dökülsün bu iş ortaya.''
-MUZAFFER TEKİN VE DOĞU PERİNÇEK-
Bu arada söz alan tutuklu sanık Muzaffer Tekin ise Akın Birdal olayından sonra Gülaltay'ı evinde sakladığı yönündeki iddiaların asılsız olduğunu söyleyerek, savcılığın bilerek bu türden sorular yönelttiğini ve kendisinin Semih Tufan Gülaltay ile irtibatlandırılmaya çalışıldığını öne sürdü. İP Genel Başkanı Doğu Perinçek de savcıların Gülaltay'a yönelttiği soruları eleştirerek, ''Bu dava Gladyonun bir davasıdır. Savcılar bugün sorduğu sorularla kendilerini ortaya koymuşlardır. Türk milletine kast eden soruları ile savcılar Gladyonun aleti olduklarını ortaya koymuşlardır'' diye konuştu.
-VELİ KÜÇÜK'ÜN AVUKATI-
Tutuklu sanıklardan emekli Tuğgeneral Veli Küçük'in avukatı Zeynep Küçük, Gülaltay'a, bir telefon konuşmasında ''Veli Küçük'ün bazı kişilerle ilişkilerinin kulağına geldiğini, kardeşi Emre Gülaltay'ı görüşmemesi konusunda uyaracağını, çünkü Veli Küçük'ün dönem arkadaşları tarafından dahi kabul görmediğini'' söylediğini hatırlatarak, Veli Küçük'ün ilişki içinde bulunduğu kişilerin kim olduğunu sordu. Sanık Gülaltay'ın ''İfadem nasılsa odur'' demesi üzerine avukat Küçük, ''bu anlatımın duyuma mı dayalı olduğunu'' sordu. Gülaltay da bu konuşmasında bahsettiği konuların kendisine duyum olarak geldiğini, herhangi bir görgüsü olmadığını anlattı. Avukat Küçük'ün, ''Veli Küçük'ü devre arkadaşlarının bile sevmediği yönündeki bilginin nereden geldiğini'' sorması üzerine Gülaltay, ''Şimdi herkes her devre arkadaşını sever mi?'' diye cevap verdi. Avukat Zeynep Küçük'ün, ''Veli Küçük'ün sizin partinizi ele geçirmeye çalıştığını söylüyorsunuz'' demesi üzerine ''Doğrudur'' diye cevap veren Gülaltay, avukat Küçük'ün ''Bunu nasıl yapmaya çalıştığını'' sorması üzerine, ''Konuşmayı yaptığı dönemde kendisinde öyle bir kanaat oluştuğunu, örneğin Veli Küçük'ün Tuncay Güney'i kendisine neden gönderdiği yönünde kafasında şüpheler olduğunu, ancak Veli Küçük ile konuştuğunda Güney'i kendisine gönderenin o olmadığının ortaya çıktığını'' dile getirdi. Gülaltay, ''Birçok oyunlar oynanıyor. Kimin ne derece pay sahibi olduğu zaman içinde ortaya çıkacak'' dedi. Gülaltay'ın avukatı Erkut Şahin de müvekkilinin söylediklerine ekleyecek bir şeyi olmadığını kaydetti. Şahin, müvekkilinin Mehmet Eymür ve Cemal Alparslan Ertuğ'a ilişkin ciddi iddialarda bulunduğunu hatırlatarak, mahkemenin bu konuda suç ihbarında bulunması gerektiğini, ancak geçen celseki ara kararlarda bu durumun atlandığını savunarak, bunun dikkate alınmasını istediğini kaydetti.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder