26 Aralık 2008 Cuma

Darbenin ucundan dönmek / İsmet Berkan

Eski Genelkurmay Başkanı, emekli Orgeneral Hilmi Özkök’ün Murat Yetkin’e yaptığı ve dün Radikal’de okuduğunuz açıklamaları tarihe geçecek türden açıklamalardır. Bu ülkenin yakın dönem siyasi tarih yazımına bana göre çok büyük bir katkıdır.
Hilmi Özkök, kendi deyimiyle ‘savunma’sında, kendisine eleştiri yöneltenlerin, ondan Genelkurmay Başkanlığı döneminde yeni bir 28 Şubat yapmasını istediklerini, oysa kendisinin 28 Şubat’ta ve sonrasında yaşananlardan edindiği tecrübe ile buna yanaşmadığını söylüyor. Sadece bunu söylemekle de yetinmiyor, bugünkü Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarının 28 Şubat’ın sonucu olduğunu ima ediyor.
AKP iktidarının 28 Şubat sayesinde mümkün olup olmadığı tamamen ayrı bir tartışma, o yüzden bu konuya şimdi burada girmeyeceğim. Benim açımdan ve Türkiye’nin yakın siyasi tarihini doğru anlamak bakımından önemli bölüm, Hilmi Özkök’ün kendisinden yeni bir 28 Şubatvari hareket beklendiğini söylemesi. Kim istiyordu peki?
Özkök, hem ordu içinden hem de dışından bu taleplerin geldiğine dair ciddi işaretler veriyor. Esasında, o dönem siyasetini yakından izlemiş, bu olup bitenleri bildiği, öğrenebildiği, gazetecilik ölçütlerinde doğrulatabildiği oranda zamanında da kaleme almış bir gazeteci olarak, Hilmi Özkök’ten yapması istenen şeyin asgarisinin 28 Şubatvari bir hareket olduğunu söyleyebilirim. O dönem, yani 2003 başından 30 Ağustos 2004’e kadar geçen zamanda, asker içinde yönetime bütünüyle el koymak gerektiğini düşünen, açık açık savunan komuta kademesi mensupları olduğu gibi, onları böyle yapmaya teşvik eden sivil destekçilerin de bulunduğu bir sır değil.
Önce Nokta Dergisi, dönemin Deniz Kuvvetleri Komutanı Özden Örnek’in günlüklerini yayımladı, sonra bu yılın ağustos ayında biz Radikal’de, dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Aytaç Yalman’a ait olduğunu düşündüğümüz bazı belgeleri yayımladık. Her iki belgenin de bize anlattığı şudur: 2003 yılı ortalarından itibaren komuta kademesinde en az iki komutan yönetime tümüyle el konulmasını, yani açık darbe yapılmasını talep etmeye başlamış. Bir yandan da Hilmi Özkök, ‘Genç subaylar rahatsız’ manşetleriyle ‘mahalle baskısı’ altına alınmaya çalışılmış. Bu baskılar bir ölçüde etkili de olmuş, o yüzden Hilmi Özkök ve kuvvet komutanları Temmuz 2003’te ‘teftiş’ bahanesiyle, Türkiye’deki neredeyse bütün diğer orgeneral ve oramiralleri dolaşmış, bir nevi ‘Darbe yapalım mı’ anketi düzenlemişler.
Gerek Aytaç Yalman’a ait olduğunu düşündüğümüz notlardan ve gerekse Özden Örnek’in günlüklerinden, bu anket çalışmasında darbe fikrine destek veren pek çok kişi çıkmakla birlikte bir ittifakın oluşmadığı, o yüzden darbe konusunun ertelendiğini öğreniyoruz. Ertelendi ama ne zamana? En kuvvetli ikinci girişim, en gergin günler, Aralık 2003’te, hükümet, imam - hatiplilerin üniversiteye girişiyle ilgili katsayı meselesine el attığında yaşanıyor. Hükümetin tasarıyı komisyonda uyutması ve bu arada Hilmi Özkök’ün oldukça sert açıklamalar yapmasıyla darbe tehdidi bir ölçüde atlatılıyor. Üçüncü güçlü girişim, 2004 Ocak-Şubat aylarında, bu kez Kıbrıs’ta Annan Planı uyarınca görüşmelerin yapılıp yapılmaması bahanesiyle gerçekleşiyor. Dönemin KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş, New York’ta BM Genel Sekreteri Kofi Annan’ın Kıbrıs çözüm planı konusunda hakemliğini kabul etmek istemiyordu ama Ankara’da hükümetin ağır baskısı altındaydı. O kritik günler ve saatler boyunca Denktaş, Ankara’dan, silahlı kuvvetlerden gelecek bir sert açıklamayı bekledi. O günlerde bir kuvvet komutanı, Genelkurmay Başkanı’nı atlayıp darbe yapmak üzere düğmeye basması için çok zorlandı ama sonunda o da, ordunun 27 Mayısvari ikinci bir derin disiplinsizliği hazmedemeyeceğini veya darbe girişiminin 1. Ordu gibi bir önemli birimin katılmaması sonucu başarısızlığa uğraması olasılığını göze alamayarak düğmeye basmadı.
Genelkurmay Başkanı Özkök, New York’ta Denktaş’ı arayıp, ‘Benim yasal olarak yapabileceğim bu kadar’ dedi, Türkiye planlanan adı ‘Sarıkız’ olan darbe tehlikesini atlattı. Buna rağmen darbe taraftarları, özellikle de bir komutan umudunu kaybetmedi, emekli olmasına aylar kala karargâhının imkânlarını kullanarak bu kez ‘Yakamoz-Ayışığı’ kodlu planı hazırladı. Bu plana göre önce darbe taraftarı bir kamuoyu oluşturulacak ve böylece ordu darbe yapmaya zorlanacaktı. İşte Hilmi Özkök’ün anlattığı yakın tarihimiz bu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder