15 Aralık 2008 Pazartesi

AKP'nin Fakirleştiren Uzlaşması

Bahçeşehir Üniversitesi öğretim üyesi, ekonomi profesörü Seyfettin Gürsel’le Taraf Gazetesi'nden Neşe Düzel konuştu:

....
IMF hangi kamu harcamalarının kısılmasını istiyor?
Hükümet’e, “Nereden kısacağına da sen karar ver” diyor. Nereden kısıntı yapılacağı, IMF’nin sorunu değil ki. AKP Hükümeti kısabiliyorsa, savunma harcamalarından kıssın. Kısabiliyor mu? Kısamıyor. Fındık parasından kıssın. Onu da kısmıyor. Kamu harcamalarında toplam 10 milyar YTL’lik bir kısıntıya gidilecek. Bu kısıntıya da ümüğümüzü sıkmak diye bakılamaz.
....
İşsizlik zaten çok fazla. İşsiz oranının artması Türkiye’yi nasıl etkiler?
Patlayan işsizlik özellikle AKP iktidarını yıpratacak. AKP’nin durumu kendi lehine çevirebilmesi için 2009’un ikinci yarısından itibaren ekonomik ve siyasi reformları hızla yapması, kamu harcamalarının bileşimini mutlaka değiştirmesi gerekiyor. Kamu harcamalarıyla ilgili yeni bir araştırma yaptık.
Sonuç ne çıktı?
Bu araştırmaya göre, Türkiye, İngiltere ve Yunanistan’la birlikte Avrupa’da göreli olarak en yüksek savunma harcaması olan üç ülkeden biri. Eğer AB’yle Türkiye’ye üyelik perspektifi verilmesi konusunda bir büyük anlaşma yapılır da, Yunanistan’la Ege ve Kıbrıs sorunları çözülürse... İçeride de Kürt sorunuyla ilgili çatışmalar biter ve barışçı sürece girilirse... Zaten savunma harcamaları doğal olarak azalır. Çünkü bu sorunların çözümü, hem Kıbrıs’ta artık 40 bin askeri beslemeyeceksiniz, hem Ege ordusu diye bir orduya artık ihtiyacınız kalmayacak hem de eskisi kadar silah, uçak, tank almayacaksınız demektir. Aslında...
Evet...
Aslında Türkiye ekonomisinin çıkışı büyük ölçüde bu üç siyasi sorunun çözümüne bağlı. Çünkü en büyük para savunmaya gidiyor. Bu sorunlarda barışçı sürece girilirse, savunma harcamaları azalır. Unutmayın, Türkiye’de ekonomi ancak altyapı, eğitim, sağlık gibi yapısal ekonomik reformlar yapılırsa büyür. Can acıtıcı işsizlik sorunu da ancak ve ancak ekonomi büyürse çözülür. AKP bu siyasi sorunları çözmek istiyor mu sizce?
Bence AKP özellikle kapatma davasından sonra orduyla uzlaştı. Demokratik ve siyasi reformların yapılmamasında uzlaştı. Böylece sivil bir anayasa hazırlanmayacak, Kürt sorununda barışçıl bir siyasallaşmanın önü açılmayacak, silahlar susmayacak, laiklikte özgürlükçü açılım yapılmayacak. AKP’nin kapatılmaması ve iktidarının sürmesi karşılığında orduyla bu konularda uzlaşıldı. Ama bu uzlaşma sadece Türkiye’nin değil AKP’nin de aleyhine işleyecek.
Orduyla uzlaşma niye AKP’nin aleyhine olacak?
Çünkü ekonomik ve siyasi reformlar yapılmadıkça Türkiye büyüyemeyecek. Büyüyemeyince de işsizlik sorunuyla baş edemeyecek. Bu durum Türkiye’yi çürütecek. Birkaç yıl sürecek olan istikrarsızlık ve çalkantıdan sonra Türkiye bir yol ayırımına gelecek. Ya tekrar bir hamle yapıp AB yolunda ilerleyecek.
Ya da ne yapacak?
Ya da içine kapanıp, demokrasiden vazgeçecek ve milliyetçi-otoriter bir rejimle yönetilecek. İşte bugün yaşanan ekonomik kriz Türkiye’nin yol ayırımına gelmesini hızlandırıyor. Bir yanda AB ve demokratikleşmiş Türkiye, diğer yanda da Asyalaşmış otoriter Türkiye var. AB’den kopan bir Türkiye’nin komşularıyla ilişkisi kavgalı olacağı için, savunma harcamaları daha da artacak ve insanlar daha da yoksullaşacak. Milliyetçilerin, ulusalcıların istediği otoriter devletin getireceği ekonomi budur.
AKP orduyla anlaşarak otoriter yolu mu seçti sizce?
Bu büyük uzlaşma Türkiye’yi otoriter yola sokabilir. AKP’nin amacının bu olduğunu sanmıyorum ama bu yol AKP’yi çiğner geçer.
CHP’nin çarşaf açılımının AKP’nin orduyla uzlaşmasıyla bir ilgisi var mı sizce? AKP’den boşalan yeri CHP mi doldurmaya çalışıyor?
CHP’nin kendine bir çıkış yolu bulması lazım. Ya yüzde 20’lik dar alanına sıkışmayı kabullenecek. Ya da AKP’nin zayıflamasını fırsat bilerek, AB’yi destekleyen ve reform isteyen kesimlere açılım yapacak. Eğer CHP bu açılımı kendi aşırı laik ve Kemalist tabanını hırpalamadan yaparsa, oyunu yüzde 30’lara taşıyabilir. CHP böyle bir strateji mi izlemeye karar verdi, yoksa yerel seçimlerde oyu çok fazla düşmesin diye mi bir seçim taktiği uyguluyor henüz net değil. Ama biliyorsunuz CHP bugün yeni bir program arifesinde. Bu programdan neler çıkacağını göreceğiz.
Tekrar çok önemli bir sorun olan işsizliğe dönersek... İşsiz sayısının üç milyona çıkması ülkede sosyal çalkantılar yaratır mı?
Türkiye’de sosyal patlama yaşanmaz. Ama bunun siyasi sonuçları olur, AKP oy kaybeder. Eğer muhalefet alternatif olabilseydi AKP’nin üç buçuk ay sonraki yerel seçimlerde de oyu çok düşebilirdi ama CHP hâlâ ciddi bir alternatif program ortaya koyamadı. Krizle ilgili alınması gereken hiçbir önlem söylemedi. Böyle bir ekonomik kriz döneminde seçime gidiliyor ve muhalefetin ekonomiyle ilgili önerisi yok. Çarşaf açılımı yapmak işsizlerin karnını doyurmaz ki... CHP ekonomik krizle ilgili öneriler getirmek ve Türkiye’yi yönetebileceğine dair halkı ikna etmek zorunda. Sadece IMF’yle anlaşma yapılmasını eleştirmekle olmaz.
IMF ile anlaşma yapılması halinde 20 milyar dolar gelecek. Hükümet, bu 20 milyar doları nasıl kullanmalı, nereye harcamalı bu parayı?
Bu para döviz kurlarının kontrolü için kullanılmalı. Özel sektörün borcuna kullanılmamalı.
Bizde şirketler çok borçlu. Türkiye’nin 267 milyar dolarlık dış borçlarının 190 milyar doları özel sektöre ait. Özel sektör neye güvenerek bu kadar ağır yükün altına girdi?
Bu borcun önemli bölümü belki patronların kendi paraları. Bu patronlar, yurtdışında tuttukları paraları ve döviz mevduatlarını teminat olarak gösterip dışarıdan kredi alıyorlar.
Bizim özel sektör kendi kendine mi borçlandı yani?
Bütün borçlar öyle değil tabii. Ama Türk kapitalizminin de en büyük özelliği budur. Bizde firmalar yoksuldur, patronlar zengindir. Çünkü patronlar firmalarını soyarlar. Sonra da hortumladıkları paraları kendi firmalarına borç verirler. Hatta Türkiye koşullarında hileli iflas bile yapabilirsiniz, firmayı batırabilirsiniz. Sonra tekrar kendi paranızla yeni bir iş kurarsınız. Şimdi bu tür işadamlarının esas derdi, kriz bahanesiyle devletten destek almak.
Dünya bu krizden ne kadar zamanda çıkabilir sizce?
2010’da çıkmış olur. Türkiye de dünyadaki gelişmeye bağlı olarak 2010’da krizden çıkar. Zaten uluslararası kuruluşlar 2009’un ikinci yarısından itibaren küresel krizden çıkışın başlayacağını söylüyorlar. Açılan ekonomik paketler etkisini gösterecek ve krizden çıkılacak ama Batı ekonomilerinde hemen eski günlere dönülmeyecek. Yüksek büyüme oranları artık hayal oldu. Dünya ekonomisi uzun bir dönem yavaş büyüyecek. Türkiye de bu zor dönemden payını alacak. İnsanlar bugünkü küresel krizden korkmakta çok haklılar...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder