14 Mart 2013 Perşembe

TÜRKİYE PSİKİYATRİ DERNEĞİ’NİN
ROBOSKİ (ORTASU) VE BÊJÛ (GÜLYAZI) KÖYLERİNDE
ROBOSKİ KATLİAMI SONRASI PSİKOSOSYAL
GEREKSİNİM BELİRLEME RAPORU
(ULUDERE RAPORU)
16 Şubat 2012
Raportör: Hira Selma Kalkan
1
OLAY
Şırnak ili Uludere (Qileban) ilçesi Roboski (Ortasu) ve Bêjû (Gülyazı) köylerinden Irak
sınırına geçmiş ve dönmekte olan sivillerin sınırın sıfır noktasında Roboski Köyü yaylasında
28.12.2011 tarihinde 21.30–22.30 sularında Türk Silahlı Kuvvetleri’ne ait savaş uçaklarının
bombardımanı sonucu meydana gelen saldırıda 34 kişinin ölmesi, biri yaralı iki kişinin sağ
olarak kurtulması.
DEĞERLENDİRME SÜRECİNİN AMAÇLARI
Yukarıda aktarılan olaya maruz kalan ve sağ kurtulan iki kişinin, yakınlarını yitirenlerin, köy
halkının olaydan etkilenmelerini tanımlamak, bölgedeki insanların olaya ilişkin
deneyimlerini, travma sonrası ortaya çıkacak ruhsal sorunları ve başa çıkma yöntemlerini
belirlemek. Saptanan ihtiyaçlara yönelik bir ruh sağlığı politikası ve eylem planı olup
olmadığını anlamak, hayata geçirilmiş veya planlanan bir program varsa değerlendirmek,
yoksa bir program geliştirilmesi için gerekli bilgileri toplamak ve uygulama yöntemini
belirlemek üzere köye giderek, köylülerle, sağ kalanlarla, kayıp yakınlarıyla görüşmek,
durumu tespit etmek ve psikososyal destek eylem planını hazırlamak.
EKİP
Dr. İsrafil Bülbül, Diyarbakır Eğitim ve Araştırma Hastanesi psikiyatri uzmanı, TPD
Diyarbakır Şube Başkanı
Dr. Hira Selma Kalkan, Ergani Devlet Hastanesi psikiyatri uzmanı, TPD Ruhsal Travma ve
Afet Psikiyatrisi ÇB Eş Koordinatörü, TPD Diyarbakır Şube üyesi
Dr. Mehmet Emin Yüksel, Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri AD psikiyatri asistanı,
TPD Diyarbakır Şube Genel Sekreteri
Dr. Murat Yalçın, Diyarbakır Eğitim ve Araştırma Hastanesi psikiyatri uzmanı, TPD
Diyarbakır Şube Bilimsel Toplantı Sekreteri
Prof. Dr. Tamer Aker (Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri AD Başkanı, TPD
Merkez Yönetim Kurulu üyesi ve Örgütlenme Sekreteri) planlama, değerlendirme ve
raporlamanın tüm aşamalarında katkı ve görüşleri ile danışman olarak yer aldı.
Dr. Hira Selma Kalkan hariç ekipteki diğer doktorlar Kürtçe konuşabiliyordu.
DEĞERLENDİRME SÜRECİ
25.01.2012’de, Dr. Mehmet Emin Yüksel’in kullandığı özel bir araçla ekipteki 4 kişi olarak
sabah saat 06.00’da Diyarbakır’dan yola çıkıldı.
2
Bir dönem Şırnak Tabip Odası Başkanlığını yapmış, şu an Cizre Devlet Hastanesi Başhekim
Yardımcısı olan Dr. İsmail Vesek ile görüşmek üzere Cizre Devlet Hastanesi’nde mola
verildi. Hastaneye başvuru olup olmadığı, bu konuda neler yapıldığı soruldu. Bağlantı
kurulabilecek kişiler olup olmadığı öğrenildi.
Cizre Devlet Hastanesi’nde psikiyatri uzmanı olarak çalışan Dr. Seven Kaptan ile görüşüldü.
Roboski olayından sonra, İstanbul’dan bir psikotik hastanın geldiği, hezeyan içeriğinde Kürt
olduğu anlaşılırsa zarar göreceğine dair korkuları olduğu öğrenildi. Kendisine köyden başvuru
olmadığı öğrenildi.
Yol üstünde Balveren Beldesi’nden bir ileri gelen ile görüşülüp, Roboski Köyü’nden
görüşülebilecek bir isim alındı. Balveren Beldesi çıkışında kontrollü geçiş vardı. Jandarma
tarafından aracımız durdurularak bagajımız kontrol edildi, herhangi bir sorgulamaya tabi
tutulmadan belde geçildi. Bölgede kömür ocaklarının olduğu ama ciddi bir istihdamın
olmadığı öğrenildi.
Roboski (Ortasu) Köyü
Roboski Köyü girişinde ismi verilen kişinin aracılığıyla köyün muhtarıyla bağlantı kuruldu.
Saat 12 sularında Roboski Köyü’ne varıldı. Muhtarın evine gidildi. Muhtarın evinde köy
halkıyla görüşüldü. Encü Hanesi’nden; iki kardeşi, bir oğlu ölen erkek ve bir oğlu ölen erkek
ile görüşüldü. Köyde herkes birbiriyle akrabaydı, olaydan etkilenmeyen yoktu, ancak birincil
olarak etkilenen dört hane vardı. Roboski Köyü’nde dört ve Bêjû Köyü’nde dört olmak üzere
toplam sekiz evin taziyeleri kabul ettiği öğrenildi.
Görüşmelere kendimizi tanıtarak ve niçin geldiğimiz anlatılarak başlandı. Devletten
olduğumuz düşüncesiyle önce çekindiler. Psikiyatrist olduğumuzu, Diyarbakır Şubesi olarak
Türkiye Psikiyatri Derneği tarafından gönüllü-görevli geldiğimizi, olaydan sonra ortaya
çıkabilecek ruhsal rahatsızlıklar ve bu konuda neler yapılabileceği hakkında inceleme yapıp
rapor ileteceğimizi belirttikten sonra daha rahat konuştular. Ziyaretimizden memnun
olduklarını ve şimdiye dek kimsenin ruhsal durumlarını sormadığını belirttiler. Ruhsal
rahatsızlığı olan kişileri söylediler.
Muhtarın evinde yakınlarını kaybeden kişilerle yapılan görüşmede, çocukların okula gitmek
istemediğini, arkadaşlarını düşündüğünü, herkesin korktuğunu, uçak sesi duyunca çocukların
irkildiğini söylediler. Yüzlerinin gülmediğini, çocukların bile durumu anladığını, ölümü
gördüğünü, sinirli olduklarını ve korktuklarını ifade ettiler. Kimsenin doğru düzgün
uyuyamadığını, hep bu konuyu konuştuklarını, televizyonda sürekli kendileriyle ilgili konuyu
izlediklerini, köye birçok başka grupların geldiğini, seslerini gelenlere duyurmaya
çalıştıklarını, devletten aldıkları desteğin çok yetersiz olduğunu, askerlerin getirdiği yardım
ve erzakları istemediklerini, istediklerinin özür ve suçluların bulunması olduğunu belirttiler.
Kızgın ve umutsuz olduklarını, kendilerini itilmiş ve değersiz hissetlerini söylediler.
Erkeklerin bulunduğu odada, başta belki de ortamda kadın doktor olmasından dolayı
3
çekindiklerinden ve kadın doktorun Kürtçe bilmemesinden dolayı daha az konuşurken süreçte
daha rahatladılar ve daha ayrıntılı konuştular. Görüşme esnasında bazen Kürtçe bazen de
Türkçe konuşuldu.
Muhtarın eşi ile birlikte Dr. Hira Selma Kalkan tarafından, olaydan sonra rahatsızlandığı
belirtilen kişilerin oturduğu bir hane ziyaret edildi ve iki kadının psikiyatrik muayenesi
yapıldı ve ayrıca çocuklarla konuşuldu. Kürtçe konuşmalarda muhtarın eşi ve genç kızlar
Kalkan’a tercümanlık yaptı.
Bêjû (Gülyazı) Köyü
Ekip, Roboski köyünde muhtarın evinde görüştüğümüz bir kişi ile beraber Bêjû Köyü’ne
geçti. Encü ailesinden birinin evine gidildi. Orada erkeklerle konuşuldu. Ruhsal rahatsızlığı
olduğu bildirilen altı kadından dördü Dr. Hira Selma Kalkan, ikisi Dr. İsrafil Bülbül
tarafından görüldü. Kadınlarda dissosiyatif belirtiler saptandı.
Olaydan yaralı olarak kurtulan Hasan Ürek’in 11 gün kadar yoğun bakımda kaldığı annesi
tarafından aktarıldı. Annesi, hastaneden evine dönen oğlunun sanki değişmiş gibi olduğunu
belirtti. Yaralı kurtulan Hasan Ürek, hastanede gözünü açtığında hiçbir şey hatırlamadığını
ancak aile olanları anlattıktan sonra bombanın bedenine çarpması anı dışında, olanları hala
hatırlamadığını belirtti. Dissosiyatif belirtiler tarif etmekteydi.
Roboski ve Bêjû köylülerinin akraba olduğu ve Goyan aşiretine mensup olduğu öğrenildi.
Köy evlerinin birbirine yakın konuşlandığı ve yerlerin çamur olduğu izlendi. Roboski
Köyü’nün orta yerinde Encü Bakkaliyesi bulunmaktaydı. Etrafta serbest halde üç tane katır
görüldü. Altmış katırın öldüğü öğrenildi. Kalanlar ve diğer gençlerin sınır ticaretine devam
ettiği, artık akşam değil gündüz gittikleri öğrenildi.
Çocuklar tedirgin, çekingen ve ürkek görünüyordu. Yabancı görmeye alışkın oldukları köye
gelenleri garipsemediklerinden anlaşılabiliyordu ancak uzak duruyorlardı. Çocuktan yaşlıya
herkes suçlunun bulunmasını istiyor, her fırsatta bunu dile getiriyorlardı, öfkeliydiler.
Çocuklar büyüklerin gözüne bakıyor, başları genelde eğik dolaşıyorlardı. Kışlık giysiler
olmasına karşın kimsenin palto giymediği görüldü. Genel olarak köy halkının ekibimize sıcak
ve misafirperver davrandığı, konuşurken tedirgin olmakla birlikte konuşmaya istekli olduğu
gözlendi.
Bêjû (Gülyazı) Köyü’nde futbol oynamak üzere inşa edilmiş kapalı çadır görüldü. Artık
kimsenin oraya gidip top oynamadığı belirtildi. Sınır alay komutanlığı köyden görülebilecek
mesafedeydi. Sınır ticareti için kullanılan yol köyden görülemiyordu. Sınırı geçmek için önce
Roboski Köyü’ne gidip oradan beş kilometre daha gidilmesi gerektiği öğrenildi. Bêjû
Köyü’nde psikiyatrik muayenesi yapılan kişilerin evleri tepe üstünde üç ev yan yana olarak
konuşlanmıştı. Her üç evden birer kişinin öldüğü, zaten üç evin de amca çocuklarına ait
olduğu öğrenildi.
4
Her iki köyde de yaşam durmuş gibiydi. Sınır ticaretine gidecek kimsesi kalmayanlara amca
çocuklarının yardım ettiği öğrenildi.
Yapılması planlananlar
1. Yasevlerine bakılması
2. Yaralılarla görüşme
3. Rahatsızlandı denen kişilerle görüşülmesi
4. Çevre halkı, çocuklar ve esnafla görüşme
5. Kaybı olmayanlarla görüşme
Bölgeye dair edinilecek bilgiler
1. Bölgede yaşayan nüfus
2. Bölgenin coğrafi ve iklim yapısı
3. Bölgenin geçim kaynağı, istihdam ve ekonomik düzeyi
4. Eğitim düzeyi
5. Aile yapısı
6. Ruhsal rahatsızlıklar açısından olay öncesi ve sonrası durum, travma tepkileri
7. Baş etme yolları
8. Dini, kültürel, moral değerler
9. Devletin tavrının bölge tarafından nasıl değerlendirildiği
10. Etnik yapı, politik yapı, gruplar arası dayanışma ve sorunlar
11. Olaydan önce ve sonrasında halkın yaşadığı değişimler
DURUMA İLİŞKİN GENEL BİLGİ
Olaydan etkilenen bölgenin ve topluluğun tanımlanması
1. Etkilenen bölgenin coğrafi ve çevresel özellikleri
Köylülerden ve muhtardan edinilen bilgiye göre, olayın Roboski’nin yaylasında
olduğu, yaylalarının sınırın diğer tarafında olduğu, diğer tarafta Keşan ve Kuranş
köylerinin bulunduğu, Kuranş Köyü’nün Saddam döneminde yakıldığı, şu an var
olan sınırın aslında kimse tarafından tanınmadığı, İngilizlerden beri dedelerinin bu
yolu kullandığı, sınır taşının bile çoğu yerde olmadığı öğrenildi. Bu sınır boyunda
Goyan ve Sındi aşiretlerinin olduğu, çocukların her gün derede yüzmeye giderken
5
veya keçi otlatırken bu sınırı geçtiği söylendi. PKK’nin sınır ticareti için kullanılan
yolu hiçbir zaman kullanmadığı bildirildi.
Bölge yüksek Tanin Dağları ile çevrilidir. Dağların arasında derin vadiler
mevcuttur. Bêjû ve Roboski köylerinin kurulu olduğu vadiden küçük pınarlar ve
Roboski Deresi geçmektedir.
Köy Irak sınırında, sınırda bir tarafında Irak diğer tarafında Türkiye yazan bir sınır
taşı vardır. Türkiye tarafında askeri sınır karakolları varken Irak tarafında herhangi
bir denetleyici mekanizma bulunmamaktadır.
2. Etkilenen bölgenin ulaşım koşulları, iklimi
Roboski ve Bêjû köyleri Şırnak-Hakkari karayolu üzerinde Türkiye-Irak sınırına
beş kilometre uzaklığında yer almaktadır. Yol çok iyi durumda olmamasına karşın
ulaşım konusunda pek sıkıntı yaşanmamaktadır. Ziyaret sırasında asker tarafından
kontrollü geçiş sağlanıyordu.
Bölgede iklim yazlar sıcak ve kurak, kışlar çok soğuk ve kar yağışlıdır.
3. Yaşanan travmatik olayın özellikleri (türü, şiddeti, yayılımı)
TSK tarafından havadan bombalanmak suretiyle 34 kişinin ölümü, 1 kişinin sağ, 1
kişinin yaralı kurtulması ile sonuçlanmış. Köylüler olayı katliam olarak niteliyor.
Ölüleri için şehit tanımlaması kullanıyorlar. Bedran Encü, Erkan Encü, Şivan
Encü, Muhammed Encü, Bilal Encü, Aslan Encü, Adem And, Savaş Encü, Orhan
Encü, Celal Encü, Fadıl Encü, Mahsum Encü, Şervan Encü, Cemal Encü, Cihan
Encü, Vedat Encü, Serhat Encü, Salih Encü, Özcan Uysal, Hüseyin Encü, Nevzat
Encü, Hamza Encü, M. Ali Tosun, Selam Encü, Zeydan Encü, Yüksel Ürek, Salih
Ürek, Nadir Alma, Seyithan Enç, Hüsnü Encü, Şirvan Encü, Osman
Kaplan, Selahattin Encü, Selim Encü isimli 34 sivil hayatını kaybetmiş, Hasan
Ürek ağır yaralanmıştı. Servet Encü de yara almadan kurtulmuştu.
Bombardıman sırasında bazı küçük çocukların katırların altına saklanarak
kendilerini korumaya çalıştığı öğrenildi. Ayrıca bombardıman sonrasında bulunan
bazı vücut parçalarının kime ait olduğunu ya da insana mı yoksa katıra mı ait
olduğunu bilemediklerinden 34 kişinin naaşını toplu mezara gömmüşler. Hatta ilk
zamanlar parçalanan vücutların bir araya getirmedeki zorluklar nedeniyle 35
kişinin öldüğü düşünülüyordu.
6
4. Ekonomik özellikler, istihdam ve gelir dağılımı, kaynakların dağılımı
Köylerin geçim kaynağı sınır ticareti ve koruculuk. Koruculuk yapan 50–60 kişi
var. Sınırdan mazot, sigara ve çay getiriliyor. Muhtarın deyimiyle karnını
doyuramayan yok.
Şimdiye kadar yeşil kartları varmış. Sınır boyunda sınır ticareti ile geçinen yedi
köy bulunuyor. Köylülerin hepsi Goyan aşiretine mensup, hepsi akraba. Irak’taki
en yakın köy Kejan Köyü. Aslında en yakın Kuranj Köyü ama Saddam Hüseyin
zamanında boşaltılmış kimse yaşamıyormuş. Orada da bölge halkının yaylaları
varmış. Daha önceleri sınır yokken hepsi Beytüşşebap’a bağlıymış. Yemişli
Köyü’nün karşısında Keverok Köyü 1982’ye kadar peşmergeler gelene kadar
yerleşim alanıymış, orada yaşıyorlarmış 1983 'de asker gelip orayı sınır ilan etmiş.
Zeviyan (Tarlabaşı) ve Hudane (Alancak) köylerinin 1992 yılında boşaltılması ve
ağaçlarının yakılmasından sonra çoğu Bêjû Köyü’ne göç etmiş. Geçim kaynakları
olan ceviz ve erik ağaçları yakıldığı için ekonomik olarak zorluk yaşamışlar ve
daha çok sınır ticaretine yönelmişler.
Köylülerin söylemiyle; “Yemişli Köyü’nde çocuklar her gün sınır ihlali yapıyor,
top oynuyor. Sınır taşı yok oralarda.”
“Babalarımız dedelerimiz alışveriş için Şırnak’a Uludere’ye gitmiyorlardı. Karşı
tarafa ceviz, erik satardık. Oradan çay, şeker, un alırdık. Askerler bizi yakaladığı
zaman mallara el koyar. Mahkeme para cezası verirdi. Eskiden 20-30 yıl önce
katır başına karakola 10 kağıt verirdik. Şimdi almıyorlar. 50 lira için 10–15
yaşındaki çocuklar dört saat karın içinde çalışıyorlar. Bu hepimizin ayıbıdır. İşte
35 dakikalık sınır, ne bağ var ne tarla, işte bu işlere giriştik. Fabrika yok iş yok.
Burada fabrika olsaydı çocuklar oraya gider miydi? Bu ülkenin ayıbıdır.”
“Bu güzergah her zaman kullanılan bir güzergah, PKK kullanmaz bu güzergahı.”
“Aslında kaçakçılık dememek lazım. Yakınlarımızın bir kısmı güneyde kaldı.
Yaşamak için insan bir yere başvuruyor. Irak’ta her şey ucuz burada pahalı. Sınır
güvenliğinde her tarafta da asker var. Tek tek sayıyorlar geleni gideni. O gece
kimseye sormadılar. İçinde silah yoktu. 10 senedir bu bölgede ne terör gelmiş, ne
olmuş, neye bu akşam oldu?”
5. Toplumsal özellikler, dayanışma, süregiden politik, etnik ve diğer
gerilimler:
Köylülerden edinilen bilgiye göre, 10 yıl öncesine kadar sınırın diğer tarafına ceviz
ve erik satıldığı öğrenildi. Zeviyan (Tarlabaşı) ve Hudane (Alancak) köylerinin
7
1992 yılında askerler tarafından boşaltıldığı, ağaçlarının yakıldığı öğrenildi.
Ağlayan çocukları susturmak için “sus, asker geliyor” diye korkuttukları, askerden
hep çekindikleri öğrenildi. İngilizlerin de zamanında köylerini yaktıklarını
belirttiler.
Kimilerinin Maxmur Kampı’nda (1990’lı yıllarda köy boşaltmalar nedeniyle
Türkiye’den kaçarak sınırı aşanların yerleştirildiği mülteci kampı) akrabalarının
olduğu, kimilerinin anne babasının Zaxo’da yaşadığı ve Irak vatandaşı olduğu ve
sınırın ötesiyle zaten akraba oldukları öğrenildi.
“Taziye çadırı dört gün açık kaldı. Halen taziyeler için geliyorlar. Güneyden -
Kuzey Irak- çok geldiler. Kürdistan Parlamentosu’ndan sekiz milletvekili geldiler.
Her partiden gelmişlerdi. Orada da –Maxmur Kampı- taziye çadırı kurdular,
taziyeleri kabul ettiler”
“Okul müdürü akrabadır. Okulu dört gün tatil etti. Benim kızım 10 gün okula
gitmedi”
12 Haziran 2011’de yapılan Milletvekili Genel Seçimi’nde www.ysk.gov.tr
sitesinden derlenen verilere göre Roboski (Ortasu), Bêjû (Gülyazı), Uludere ilçe
toplam ve Şırnak il toplam sonuçları aşağıdaki gibidir.
Seçimlerde Uludere ve Şırnak genelinde olduğu gibi Roboski ve Bêjû köylerinde
de Emek, Demokrasi ve Özgürlük Bloğu adaylarına yüksek oranda oy çıkmıştır.
Seçim sonucunda Emek, Demokrasi ve Özgürlük Bloğu adına bağımsız olarak
SEÇİM
ÇEVRESİ
Kayıtlı
Seçmen
Oy
Kullanan
Geçerli
Oy
Emek,
Demokrasi ve
Özgürlük
Bloğu
AK PARTİ
CHP
MHP
BBP
HAS PARTİ
DSP
DP
TKP
Diğer
Roboski
(Ortasu) 455 419 415 395 14 3 0 1 0 1 0 1 0
Bêjû
(Gülyazı) 1316 1125 1096 853 143 18 6 23 7 28 10 6 2
Toplam 1771 1544 1511 1248 157 21 6 24 7 29 10 7 2
Uludere
Toplam 16258 13608 13328 9796 2458 271 136 221 27 297 35 54 33
Şırnak
Toplam 204010 177257 173257 125282 35714 5155 2033 1817 1009 852 491 343 561
8
seçimlere giren Selma Irmak, Faysal Sarıyıldız ve Hasip Kaplan ile AK Parti adayı
Mehmet Emin Dindar, Şırnak milletvekili olarak seçilmiştir.
6. Etkilenen topluluğun nüfusu, eğitim düzeyi
Bêjû Köyü yaklaşık 400 haneli. Nüfuz 7500 civarında. Ailede dörtten az çocuğu
olan hemen hemen yok gibi. Köyde ilkokul ve taşımalı eğitim yapan bir lise var.
Köyün yaklaşık yarısı okur-yazar, artık kızlar da okula gidiyormuş. Köyde
üniversite okuyan birçok genç olduğu öğrenildi.
Roboski Köyü’nde 120 civarında hane var. Yaklaşık 980 kişi yaşıyor. Her iki
köyde de olaydan sonra göç olmamış. Roboski Köyü’nde ilköğretim okulu var,
taşımalı eğitim yapılıyor.
7. Bölgedeki resmi devlet kuruluşları
Bêjû (Gülyazı) Köyü’nde sağlık ocağı var ama doktor ve hemşire yok. Yazın hava
iyiyse doktor geliyormuş. O da bir gün var beş gün yokmuş. Bêjû Köyü’nde PTT
ve üç cami var. Camilerden birinde diyanetin görevlendirdiği imam, diğer ikisinde
yerli imam yer alıyor. Devletin resmi kuruluşlarına giderken çekince yokmuş,
askerden çekince öteden beri varmış. Bêjû Köyü’nde Gülyazı Sınır Alayı
bulunmakta.
RUH SAĞLIĞI GEREKSİNİMLERİ
Olaydan etkilenen topluluğun travmatik olaylara maruziyeti ve olay sonrası
yaşam
1. Travma sonrası stres tepkileri
*Gece sık uyanma, gece uyumakta zorluk,
*İrkilme,
*Güvensizlik,
*Korku ve kaçınma; Çocuklar okula gitmek istemiyor, asker görünce
saklanıyorlar, kabus gördükleri için uyumak istemiyorlar, yalnız kalamıyorlar,
karanlıkta kalamıyorlar, uçak sesi duyunca korkuyorlar. Çocuklar uçak sesi
duyunca saklanıyor,
9
*İsteksizlik, keyifsizlik, zevk alamama,
*İştahsızlık,
*Boşluk ve boşunalık duygusu,
*Yaşamın anlamsız gelmesi,
*Yabancılaşma, insanların kendilerini anlamadığını hissetme,
*İnsanlardan uzaklaşma,
*Kaygı ve güvensizlik; “Bundan sonra daha beter olacak her şey, çocuklarımız
hapsedilecek, konuşursak terörist diye suçlanacağız, yavrularımızın hesabı
sorulmayacak” askere ve hükümete güvenmeme,
*Çaresizlik,
*Değersiz hissetme,
*Nefret ve öfke; Suçluların bulunmamasına, kaymakam olayından sonra
tutuklanmalara, devletten kimsenin hatır sormadığına, yeşil kartların iptal
edilmesine, tazminat ödenmek istenmesine, özür dilenmemesine, adaletsizliğe.
*Suçluluk duygusu; “Biz niye yaşıyoruz ki gençler ölmüşken, yaşıyoruz da bir şey
de yapamıyoruz, elimizden ne gelir ki”
*Utanç; “Ticaretten söz etmeye utanıyoruz, ölen aileler yanında kalbi kırılacak
diye insanlar katırlarını şehit ailelerinden saklıyor”
“Ben her gece 6–7 defa uyanıyorum. Oğlum gece uyuyamıyor. Dedelerimizden
gelen bir korku var. Bebeler ağlayınca sus, asker geliyor diyoruz. Çocuklar şimdi
uçak sesi duyunca saklanıyorlar. Biz pencereye çıkıp uçakların hangi yöne
uçtuklarına bakıyoruz. Köyde her zaman her yerde katliam konuşuluyor. 10 yıl
köyde düğün olmaz.”
“Yemek yerken çocuklarım ağlıyor. Kardeşlerini hatırlıyorlar. Kimsenin evine
gitmek istemiyorum”
2. Baş etme yöntemleri
Hep olaydan söz ediliyor, televizyonda sürekli ve yalnızca haber izliyorlar.
Kendileri ile ilgili mevzuyu takip ediyorlar. Başka televizyon programı izlenmiyor,
özellikle eğlence programları izlenmiyor.
Düğünler ertelenmiş, futbol sahasına gidip futbol oynanmıyor ve keyif alıcı
eylemden kaçınıyorlar.
Katırları saklı gönderiyorlar yakınlarını kaybeden ailelerden utanıyor insanlar.
Mezar ziyareti yapılıyor ancak olay sonrası bayılan ve amnestik semptom
gösterenleri iyi gelmeyeceğini düşünerek mezar ziyaretine götürmüyorlar.
10
Normalde üç gün kalan taziyeyi dört gün kabul etmişler. 20–30 bin kişinin defne
gelmesi ve BDP’nin gelip kendilerine sahip çıkması yalnızlık duygularını azaltmış.
Konuşup ağlıyor ve öldürülenlerin fotoğraflarına bakıyorlar. Kimseyi yalnız
bırakmıyorlar.
3. Olayı anlamlandırma, değerlendirme
“Başbakandan alay komutanına kadar ittifak yaptılar, 20–30 kişiyi öldürüp
kendilerine puan yapmak istediler. Bu ölüleri terörist göstereceklerdi aslında.
Halk cenazelerine sahip çıkıp Malatya’ya göndermeyi engelledi. Servet Encü
kurtuldu, haber etti bize yanlarına gelmemiz için. Sekiz kişi o zaman yaralıydı.
Ambulansa izin verilmedi. Sadece biri kurtuldu. Roj TV yayın yapınca ortaya çıktı.
Örtbas etmeye çalıştılar. Terörist dediler. 28 kişi aynı soyisim olunca terörist
diyemediler.”
“Kürt’tür diye bunları bombaladı. Bilerek öldürdüler. Uçaklar Başbakan’ın
emriyle kalktı. Yoksa kalkamaz Diyarbakır’dan.”
“Biz bunu hak etmemişiz. Valinin yanında konuşuyorum. Yarın bir bahaneyle
ismimi nizamiyeye verir. Beni içeri atar. Biz konuşamıyoruz. Herkes ne olduğunu
biliyor.”
“Bu katliamın daha beteri olacaktır.”
“Bizim konuşmamız boşunadır. Yine konuşursak bizi de içeri atarlar.”
4. Beklenti ve istekleri
“Devletin yapacağı neydi? Özür dileyecekti. Bütün milletvekilleri ve bürokratları
gönderecekti buraya. Başbakanın bu zihniyetten vazgeçmesi lazım. Genelkurmayı
niye tebrik ediyorsun? Biz huzur ve barış istiyoruz. Biz yaşamak istiyoruz.
Türkiye’de herkes el ele versin. Ölüme son verelim. Kimse ölmesin. Herkes eşit
yaşasın.”
“Katırın tanesi 4000 lira. Hiçkimse para almayacak. Tazminat diyorlar,
sinirleniyoruz Biz para istemiyoruz. Suçluyu istiyoruz. Ortaya çıksın. Nasılsa
parayla haloluyor. 20-30 kişiyi tekrar öldürecekler. Çocuğumuz parayla
satılmıyor. O zaman biz de 100 milyar verelim ve onların çocuklarını öldürelim.”
11
KÜLTÜREL, DİNİ, POLİTİK VE SOSYOEKONOMİK KONULAR
1. Olaydan sonra değişen durumlar, yeni gelişen koşullar
Taziyeden sonra sınır ticaretine devam edildiği ancak artık gece değil gündüz
gidildiği öğrenildi.
Askere ve hükümete karşı öfkeli olduklarını ve güvenmediklerini belirtiyorlar.
Taziyeye gelip erzak getiren askerleri, samimi bulmadıkları için köylülerin kovduğu
söylendi. Ayrıca dini bir cemaat üyesi de Şırnak valisi ile beraber köye gelip köye
gıda yardımında bulunmayı ve dışarıda okuyan öğrencilere ev tutma ve para
yardımında bulunmayı talep etmiş ama öldürülenlerin yakınları bunu kesinlikle
reddettiklerini ifade ettiler.
Kaymakama saldırıdan dolayı beş kişinin tutuklandığı, aynı olaydan yedi kişinin de
arandığı ve bundan dolayı insanların kaygılı olduğu görüldü. Kimi üniversite
öğrencilerinin tutuklanmaktan korktuğu için evden çıkamadığı ve okuluna
gidemediği öğrenildi.
Yeşil kartlar geçerliliğini yitirdiği için hastaneye gidemedikleri ve geçim kaynakları
da katliam sırasında yok edildiği için şimdi mağduriyetlerinin de öfkelerinin de
arttığı belirtildi.
Bölgede yas sırasında televizyon izlememek yaygın bir ritüelken bu olayda her iki
köyde de televizyonlarda haber bültenleri an be an takip edilmiş.
“Televizyonları hiç kapatmadık. Devletin açıklamaları bizi üzdü. AKP 80 Doğulu
milletvekilini buraya göndermeliydi. BDP tüm kadrolarıyla buradaydı. Devlet
gelmedi.”
“Taziyeden hemen sonra tekrar gitmeye başladık. Eskiden gece giderdik. Şimdi
gündüz gidiyoruz. Heronlar vurmasın diye.”
“Dedelerimizden gelen bir korku var. Bebeler ağlayınca sus, asker geliyor diyoruz
Askeriyeye karşı halk öfkeli.”
“Geçen sene askerler evlerden katırları alıp sınırda öldürdüler.”
“Yeşil kartlarımız iptal edilmiş.”
“Bêjû’daki askeriye her gece telefonları açardı. O gece telefonları kapattılar. Artık
karakolu aramıyoruz. Öfke olmuş, inat olmuş. Artık gündüz gidiyoruz. Öldürürlerse
öldürsünler. Zaten bir kıymetimiz yok.”
12
“Genelde herkes kendi evinde kalıyor. Şevbêrk (gece oturması) eskisi gibi
olmuyor.”
“Altmış kişinin ismi var. Kaymakama saldırmaktan aranıyormuş. Herkes
kendisinden korkuyor.”
2. Devletin tavrının değerlendirilmesi
Tazminat konusunun kendilerini üzdüğünü, istediklerinin bir özür ve suçluların
bulunup olayın aydınlatılması olduğunu belirttiler.
“Malatya’dan sekiz doktor geldi. Hükümetle pazarlık yaptık. Cenazelerin
Malatya’ya götürmelerine izin vermedik.”
“AKP’liler karakolun yanında taziye ile alakası olmayan bir eve gittiler.”
“Olayın ikinci günü askerler olay yerini temizlediler.”
“Biz para istemiyoruz. Suçluyu istiyoruz. Ortaya çıksın. Nasılsa parayla haloluyor.
20-30 kişiyi tekrar öldürecekler. Çocuğumuz parayla satılmıyor. O zaman biz de
100 milyar verelim ve onların çocuklarını öldürelim.”
“Hrant Dink’in faillerini bıraktılar. Bu olayı hiç aydınlatmazlar.”
“Mehmet Emin Dindar geldi. Şırnak AKP milletvekili. 10 dakika kaldı ve gitti.”
“Devletin yapacağı neydi? Özür dileyecekti. Bütün milletvekilleri ve bürokratları
gönderecekti buraya. Başbakanın bu zihniyetten vazgeçmesi lazım. Genelkurmayı
niye tebrik ediyorsun?”
“Kaymakamı döven de bizim gençlerimiz, ama provakasyon diyorlar. Hasip Kaplan
yaptırdı dememizi istiyorlar. Kaymakam aradı beni, ben uygun değil halk öfkeli
gelmeyin, dedim, sizi kurtaramayız, dedim. Taziye çadırında hükümetin aleyhine
yazılar vardı. Kaymakam yazıları kaldırın, şunu böyle yapın gibi laflar etmiş.
Dışarıda gençler duymuş öfkelenmişler, zaten üzgünler kaymakam da devletten,
zaten devlete kızgın gençler, canları yanmış, ağabeyleri ölmüş, kaymakama
saldırdılar. Biz durdurduk ama, provakasyon dedirtmeye çalışıyorlar. Beş kişi
cezaevinde. Yedi kişi aranıyor kaymakamı öldürmeye teşebbüsten. 60-70 kişinin ismi
varmış, aranıyormuş. Herkes korkuyor. Dün vali geldi. Valiye söyledik. Karışamayız
yargı bağımsızdır, dedi. 35 kişi ölmüş. Devletin gözüne gelmiyor. Kaymakam 2 tokat
yedi diye 65 kişiye tutuklama geldi. Hakkımızı ararsak terörist oluyoruz. ”
13
“Biz cenazeleri defnederken jandarmalar olay yerinde delilleri karartıyorlardı.
Allahımız var başka bir şeyimiz yok.”
“Biz devleti samimi görmüyoruz. Dört saatlik heron görüntülerine ne oldu? Rize’de,
Çorum’da batı tarafında olsaydı Recep Tayyip Erdoğan 100 defa özür dilerdi.
Meclisin hepsi oraya giderdi. Halk cahil değil. Tarihini biliyor. Halk para
konularıyla ilgilenmiyor. Zorumuza gidiyor. Vali geliyor tazminatı alın bu devletin
özür dilemesidir diyor. Ama artık gözümüzü boyayamıyor.”
3. Aile yapısı
Her iki köy akraba, sınırın öte yanında da akrabaları var. Akraba evlilikleri
yapılıyor. Olaydan etkilenmeyen yok. Kimi oğlunu, kocasını, kardeşini, kimi
kuzenlerini kaybetmiş. Birbirine maddi ve manevi olarak destek oluyorlar.
4. Sosyal destek ağı
Bir yıl boyunca ölüsü olan aile ile birlikte köy halkı yas tutuyor, bunu belirlenmiş
günlerde yemeklerle yapıyorlar, taziye çadırlarını ziyaretle yapıyorlar. Dua
okuyorlar. İmece usulü çalışıyorlar. Köy halkı akraba, bazen ortak yiyip içiyorlar.
Taziyesi olan yalnız bırakılmıyor.
“Taziye çadırı dört gün açık kaldı. Halen taziyeler için geliyorlar. Güneyden çok
geldiler. Kürdistan Parlamentosu’ndan sekiz milletvekili geldiler. Her partiden
gelmişlerdi. ”
5. Dini inanç ve gelenekler
Her iki köyün de tamamı Sünni Şafii Müslüman.
Normalde taziye evlerine taziye ziyaretinin üç gün sürdüğünü ama bu sefer dört gün
taziyeyi kaldırmadıklarını belirttiler. Çevreden çok kişinin geldiği, kalabalık olduğu,
acıyı paylaşan kişilerin fazla olmasının kendilerini iyi hissettirdiği ve moral
verdiğini söylediler.
Sınırın diğer tarafında taziye çadırının kurulması ve acıya ortak olunmasının da
kendilerini iyi hissettirdiğini belirttiler. Ölenlerin genç olması taziyenin daha uzun
tutulması, acının daha çok yaşanması ve paylaşımın da daha çok olmasıyla ilgili
görünüyor.
14
Olağan bir taziye olmaması, ölüm sonrası gelenekleri yerine getirmemek ve
cesetlerin parçalı olması acılarını arttırıcı nedenler arasında sayılabilir.
Taziye ölüm törenleri: Haftalığı dolunca, taziye sahibi hane başına bir paket küp
şeker, iki ekmek veriyor. Kırk gün dolduğunda hane başına bir kilo et ve iki ekmek
veriyorlar. Bir yıl boyunca her akşam, yaptıkları yemekten ne varsa bir eve
gönderiyorlar, akşam yemeğini bir evle paylaşıyorlar. Ekmek, çorba, pilav gibi. Üç
gün taziye veriliyor taziye evinde. Yemek veriliyor. Çay veriliyor.
Bu sefer taziyeler değişmiş. Kim kime yemek verecek, her evden ölü var diyorlar.
İmece usulü yaşıyorlar. Taziye dört gün sürmüş. Toplu mezara gömülmüşler.
Köylüler cenazeleri kendileri toplamış. Kadınlar görmek istemiş ama kadınlara
göstermemişler parçalandı diye.
RUH SAĞLIĞI POLİTİKASI VE KAYNAKLAR
Olaydan önce bölgede ruh sağlığı politikasının olup olmadığının belirlenmesi
Bêjû Köyü’nde iki kadın Şırnak Devlet Hastanesi psikiyatri polikliniğine bayılma
ve dissosiyatif amnezi gibi yakınmalar nedeniyle başvurmuş. Birinin ağabeyi
diğerinin de yeğeni öldürülmüştü. Bildirilen psikotik olgu bulunmamakta.
Dissosiyatif ve somatik kimi yakınmalar için muska yazan, cin çıkardığı varsayılan
hoca dedikleri yerel şifacılara başvurulduğu öğrenildi.
Afetten etkilenen topluluk için elverişli ruh sağlığı kaynaklarının belirlenmesi
1. Başka herhangi bir değerlendirme çalışması olup olmadığının belirlenmesi
Muhtardan ve görüşülen diğer kişilerden alınan bilgiye göre, olaydan sonra bizim
ekipten önce bölgeye psikolog veya psikiyatrist gelmediği ve ruhsal durumlarını
soran da olmadığı öğrenildi. Gazetecilerin, sivil toplum kuruluşlarından insanların
geldiği ancak, köylülerin ruhsal durumunu soran, psikolojik destek adına çalışan
bir kişi veya kurum olmadığı öğrenildi.
“Hasip Kaplan başhekime telefon açtı. Psikiyatrist istedi. Ama kimse gelmedi.”
2. Etkilenen bölgede ruh sağlığı uzmanlarının bulunup bulunmadığının
öğrenilmesi
Şırnak Devlet Hastanesi’nde bir psikiyatrist, Cizre Devlet Hastanesi’nde bir
psikiyatrist görev yapıyor. Uludere’de psikiyatrist bulunmuyor.
15
3. Olaya yönelik psikososyal çalışmalara ilişkin bilgilerin toplanması
Bölgede öncelikli çalışmanın yas çalışması olması gerektiği düşünüldü. Ruhsal
rahatsızlığı olduğu bildirilen sekiz kişiyle yapılan görüşmede, kişilerden üçünün
olay sonrası yaklaşık 10 gün süreyle kimseyi tanımadığı, dissosiyatif amnezi
gösterdiği bir dönem sonrası toparlandığı, üç kişinin konversif bayılma nöbetleri
geçirdiği, bir kişinin self mutilatif davranışlar sergilediği ve intihar girişiminde
bulunduğu, bir kişinin de depresif yakınmalarının ağırlıkta olduğu saptandı. Aynı
zamanda bu kişilerde post travmatik stres bozukluğu semptomları da mevcuttu.
Neredeyse tüm köy halkında post travmatik stres bozukluğu semptomları spektrum
halinde mevcuttu ancak öncelikli sorun yas tutulamıyor oluşuydu. Olayın
şiddetinin büyüklüğü, içeriğinin ağırlığı ve adaletin sağlanamamış olmasının
getirdiği öfke nedeniyle kişiler sağlıklı bir yas sürecini yaşayamıyorlardı.
Bölgenin mecburi hizmet bölgesi olması, Şırnak ve Cizre’de toplam iki psikiyatrist
olması ve halkın psikiyatriste gitmeyi tercih etmemesi nedeniyle devlet hastanesi
bünyesinde bir psikiyatri hizmetinin verilmesi güç görünmektedir. İntihar
girişiminde bulunan kişinin ve dissosiyatif amnezisi olan bir kişinin, “hoca”dan
sonra Şırnak Devlet Hastanesi’ne götürüldüğü, ilaç tedavisine başlandığı
öğrenilmiş olmasına karşın, takipler konusunda sıkıntı yaşanacağı öngörülmekte.
Üç ay sonra bölgeyi tekrar ziyaret etmek ve durumu yeniden değerlendirmek
düşünülebilir. Şu an içinse bölgedeki adalet duygusunun sağlanamıyor oluşu ve
ölümleri anlamlandırma sürecinin tıkanmış olması dolayısıyla yas sürecinin
uzayacağı ve travmatik bir yas yaşanacağını öngörülüyor.
SONUÇ VE ÖNERİLER
Değerlendirme çalışması temelinde, kısa ve uzun dönemli toplum temelli bir psikososyal
yaklaşım için öneriler şöyle sıralanabilir:
1. İncinebilirliği en yüksek gruplar için öneriler
Birinci derecede yakınını kaybedenler hem duygusal hem ekonomik anlamda daha
sıkıntılı bir durumdadırlar. Köy halkı akraba ve birbirine yardım ediyor ancak
kendi kaynakları da sınırlı olan bu kişiler bir süre sonra ekonomik anlamda ciddi
sorun yaşayabilirler. Kimi ailelerde çalışabilecek kişi kalmamış durumdadır. Yeşil
kartlar kullanımdan kaldırıldığı için hekime başvurmada sorun çıkabilir, kişiler
temel barınma sorunlarıyla uğraşmak zorunda kalabilirler. Bu da daha çok öfke ve
daha çok çaresizlik olarak kendini gösterebilir. Bu kişilerin sağlık sisteminden
yararlandırılması sağlanabilir. Oluşturulacak bir psikososyal destek ekibinin
16
öncelikli görmesi gereken grubu da, hem ilaç hem duygusal destek gereksinimini
karşılamak üzere bu grup oluşturabilir.
2. Belirlenen en ciddi sorunlara yönelik öneriler
En ciddi sorun yas sürecinin sağlıklı işlememesi olarak görülmektedir. Öfke ve
adalet duygusunun zedelenmiş olması nedeniyle yas tutmada güçlükler ortaya
çıkmaktadır.
Travma ile çalışılan tüm yöntemlerde travma öyküsü anlattırılır. Travmanın
anlatılması ancak anlamlı bir bağlam içine oturtulursa iyi gelebilecektir yoksa
tekrar travmatize edebilir. Aynı hikayeyi birden çok kişiye anlatınca da zarar
görebilir. Bir çerçeve içinde travma öyküsü anlattırılıp dinlenmeli. Bir sonraki
basamak travma öyküsünü anlamlı bir bağlam içine oturtmak olmalıdır.
İyileşmenin söz konusu olması için kafadaki kaotik hikayenin anlamlı bütüne
dönüştürülmesi gerekir. Diğer yandan bölgeye birçok kişi ve kurumun, gazeteci ve
sivil toplum kuruluşunun ziyarette bulunduğu ve insanların travmatik öyküsünü
dinlediği bilinmektedir. Muhtemel ki bu ziyaret mevzuu sürecektir. İnsanlar her
gelene hikayelerini anlatıp isteklerini belirtecektir. Bu açıdan bakıldığında kişilerin
tekrar travmatize olmaya açık olacakları bir ortam oluşmaktadır. Ayrıca adalet
duygusunu sağlamaya yeterli olmayacak bu girişimler, insanlarda umutsuzluk ve
çaresizlik duygusu yaratacak ve var olan öfkeyi arttıracaktır.
3. Ruh sağlığı programının kısa ve uzun dönemde uygulanmasına ilişkin
öneriler
Psikiyatriye başvuru, intihar girişimi gibi ağır bir durum olmadıkça çok zayıf bir
ihtimal gibi görünüyor. Halk içine kapanmış ve öncelikli istekleri adaletin yerini
bulmasıdır. Adalet sağlanmadığı sürece yasın tamamlanması zor görünmektedir.
Ayrıca, asıl çalışma birinci derecede risk grubu olarak tanımlanan çok sayıda
kaybın olduğu ve travmatik yas geliştirme riski yüksek bir gruba yapılacağından
yas çalışmasının ilkeleri konusunda önceden hazırlık yapılmalıdır.
Gönüllü çalışabilecek ekiplerle (sosyal hizmet uzmanı, psikolojik danışman ve
rehber, psikolog, çocuk psikiyatristi) bölgede yas çalışması yapılabilir. Bu konuda
APHB (Afetlerde Psikososyal Hizmetler Birliği) ile birlikte bir eylem planı
hazırlanabilir. Ancak olayın oluş biçimi ve yeri, görüşme yapılan kişilerin açıkça
ifade ettikleri ciddi güvensizlik dikkate alınarak, gidecek ekipte yer alacak kişilerin
özenli olmasını gerektirmektedir. Bu konuda gidecek ekibin, bu görüşmeyi
yapanlar veya TPD Diyarbakır Şubesi ile önhazırlık yapması uygun olacaktır.
Sürekli kalan bir ekip değilse de istikrarlı ve düzenli takipler yapan bir ekip
oluşturulabilir. Bölge insanı acısını paylaşacak ve anlaşıldıklarını düşündürecek
17
insanlara açık. BDP’nin kendilerine sahip çıktığına, kendilerini yalnız
bırakmadığına şükran duyuyorlar. Adaleti sağlayamayız ama acılarını paylaşır,
onlara yalnız olmadıklarını hissettirirsek zorlu geçen yas süreçlerinde yoldaşlık
edebiliriz. Çünkü yalnız bırakıldıkları, kendilerini yalnız ve değersiz hissettiklerini
belirtiyorlar ve çare göremiyorlar. Bu esnada mezara gitmesi kısıtlanan kişiler ve
gebe olduğu için süreci daha zorlu yaşayanlar var. Onların öncelikli psikiyatrik
desteğe ihtiyacı olacaktır.
İnsanları retravmatize etmeden, travmatik öykülerini anlamlı bir bağlama
yerleştirerek ve yalnız ve çaresiz olmadıklarına vurgu yapan bir sağaltım süreci
izleyerek yas tutmalarına yardımcı olunabilir.
4. En önemli sorunların tanımlanması, psikososyal programın uygulanmasını
güçleştirebilecek engeller
Bu olayda olduğu gibi toplumsal bir travmanın tamiri-iyileşmesi için, gerçeğin
bilinmesi, adaletin sağlanması, olayın telafisinin sağlanması ve bedelinin ödenmesi
ideal aşamalardır ki bundan sonra uzlaşma aşamasına geçilebilsin.
Bu olayla ilgili olarak Sağlık Bakanlığı’na ivedi olarak psikososyal eylem planı
sunulması gerekebilir.
Hükümetin pazarlık süreci ve olaya yaklaşımının bizzat kendisi psikososyal
yaklaşımı engelleyebilir.
Olayda olağan yas sürecini engelleyen, travmatik yas riskini arttıran faktörler
İnsanların bedensel bütünlüğü bozulmuş, parçalanmış olması
Birçoğunun sevdiklerinin ölüsünü göremeyişi, veda edemeyişi
Adetlere uygun olarak defnedilememeleri, ölüm sonrası adetlerin uygulanamaması
Toplu mezarda olmaları
Acı çekerek ölmüş olmaları
Bazılarını yaralı iken kurtarılamaması
Aynı evden birden fazla kişinin ölmesi
Ölenlerin genç olması
Ölüsü olan bazı evlerde yaşayan diğer gençlerin de kaymakama saldırı nedeniyle
tutuklu olması
İnsanların tutuklanmaktan korkması
Saldırının ve ölümün anlamlandırılamaması
Haksızlık ve katledilme duygusu
Tüm bunlar öfkeye neden oluyor, öfke ve hak arama çabası yası engelliyor.
18
RAHATSIZLIĞI OLDUĞU SÖYLENİP GÖRÜŞEBİLİNEN KİŞİLER
1. Çocuk, 10 yaşında, erkek.
Amca çocuğu ölmüş. “Ben çok üzüldüm. Ne olduğunu niye olduğunu anlamadım.
Sadece onu bir daha göremeyeceğim.”
2. Çocuk, 8 yaşında, kız.
“Benim abim ölmüş. Yani askerler öldürdü. Gitti kendine mazot alacaktı. Askerler
öldürdü. Bir daha gelemeyecek yani. Sanki kapıdan gelecekmiş gibi. Özlüyorum.
İnanamıyorum.”
3. E.E, 24 yaşında, kocası ölmüş, 3 aylık gebe.
Görüşmeye gidildiğinde başını yastığa koymuş uzanıyordu. Odada çocuklar ve
kadınlar vardı. Yerde, sobanın etrafında oturuyorlardı. Önce konuşmak istemedi. Ne
konuşayım dedi. Solgundu, gözaltları kararmıştı.
Uyuyamıyor, yemek yiyemiyor, sürekli olayı düşünüyormuş. Arada bayılmaları
oluyormuş. Birçok kez hastaneye kaldırılmış. Yatması söylenmiş ama yatırmamışlar.
Geleceğini göremiyor. Sinirli. Kimseyi görmek istemiyor. Yalnız kalamıyor.
Karanlıkta oturamıyor. İrkilme var. Uçak sesi duyunca irkiliyor. Ağlıyor sürekli.
Ölüsünü de göstermediler diye hayıflanıyor.
“Bu işi yapanı bulsunlar. Suçlular cezasını bulsun istiyoruz. En azından içimiz
rahatlar. Zaten öfkeliyiz onlara, hiç bir zaman bu öfke de dinmeyecek. En azından
biraz rahatlarız.”
4. Kadın
E.E’nin kayınvalidesi. 2 oğlu ve 2 torunu ölmüş.
E.E ile aynı odada kayınvalidesi de görüldü.
Kendi kendine durmaksızın Kürtçe konuşuyor, olayı anlatıp duruyormuş.
Ağıt tonunda, arada of çekerek konuşuyor kimse dinliyor mu dinlemiyor mu
önemsemiyor. Ağlamıyor, uzağa bakıyor. Kimseyi görmüyor gibi. Öne arkaya
sallanıyor.
Bir oğlu da askerde. Olaydan önce oğlu askere gitmiş. 10 gün için taziye izni
vermişler. Şimdi Hakkari Şemdinli’de asker. O da çatışmada ölür diyor kardeşi.
“PKK ile çatışma diyorlar orada da bizim çocuklarımız ölüyor. PKK dedikleri kim
onlar da bizim çocuklarımız. “
5. N.E ve ailesi
Evde başta sadece rahatsız olduğu belirtilen N.E ve annesi ile görüşüldü. Sonradan
babası, dayısı ve kardeşleri de geldi.
N.E, 18 yaşında, kadın, ortaokul mezunu, anne-baba ve 7 kardeşiyle beraber yaşıyor.
Abisi ölmüş. Annesi 7 kardeş deyince kendisi hemen düzeltip ölen kardeşini sayarak 8
19
kardeş diye düzeltti. Abisinin mühendislik okuduğunu söyleyip hemen diğer odaya
gidip iki naylon torba içindeki ağabeyinin kitaplarını getirip ekibe gösterdi.
“Min şîva birê xwe çêdikir.” (Abimin akşam yemeğini yapıyordum.)
“Ez û diya xwe çûn. Ez li nav cenazeyan geriyam. Min birê xwe nas nekir. Ez bêhiş
ketim. Ez birim Qilebanê.” (Annemle beraber gittik. Cenazelerin arasında aradım.
Abimi tanıyamadım. Bayıldım. Beni Uludere’ye götürdüler.) Hastanede bütün ölüleri
gördüm. Kardeşimi tanıyamadım.”
Dayısı yeğenini hastaneye kendisinin götürdüğünü, kendisi dışında kimseyi
tanımadığını söyledi. 10–12 gün kimseyi tanımamış. Elleri kilitleniyor, kasılıyor,
bayılıyormuş. Şırnak’ta psikiyatriste götürmüşler, ilaç verilmiş, geçeceği söylenmiş.
Hasip Kaplan’ın (Şırnak BDP milletvekili) başhekime telefon ettiği, psikiyatrist
istediği ama başhekimin göndermediğini de belirttiler.
“Kurê min ne yê firotinê bû.” (Oğlum satılık değildi. –N.E’nin babası)
“Me tiştek nevêt.” (Hiç bir şey istemiyoruz. – N.E’nin annesi)
6. Ş.E, kadın, 16 yaşında, ilkokul mezunu.
Abisi (17 yaşında) ölmüş.
Bayılmalar var. Sürekli fotoğrafa bakıyor. Ölecek gibi hissediyor kendini.
7. B.E, kadın, 19 yaşında. Okuma yazması yok.
Abisi (21 yaşında) ölmüş. 2 amcaoğlu ölmüş. Abisi 3 ay önce askerliğini yaptığı
Tunceli’den gelmiş.
Cesetleri uzaktan görmüş. Yakından görmek istemiş ama köylüler izin vermemiş.
Gözünü kapatınca cesetleri görüyor, ölüm anında haykırışlarını düşünüyor. Olaydan
sonraki gün mezarlığa gidip kendini bıçaklamış. Kendini öldürmek istemiş. Bir gece
Şırnak Devlet Hastanesi’nde acilde kalmış. Sesi çıkmıyormuş. Konuşmak istememiş.
Bir gün konuşamamış. Annesi kızıyor, üzülüyor diye artık ölmeyi denemeyecekmiş.
Uyumakta zorluk çekiyor. Rüyada ölmemiş hallerini görüyor. Mezarlığa gitmesine
izin vermemişler.
8. H.E, kadın, 19 yaşında.
Kardeşi (17 yaşında) ölmüş. 11 akrabası ölmüş. Nişanlısı aynı zamanda kuzenidir.
Nişanlısının da kardeşi ölmüş.
O gece nişanlısı gidecekmiş, kardeşi izin vermemiş, ben gideceğim demiş, gitmiş o
ölmüş (16 yaşında). Nişanlısı da benin yerime o öldü diye kendini suçluyormuş.
“İkimizin de kardeşi öldü, ne evlilik ne bir şey düşünüyoruz. Artık çocuk doğurmayı da
düşünmüyoruz. Zaten öldürüyorlar… Niye ki öldürülsün diye mi doğuracağız?”
İlk 10 gün sadece nişanlısı ve abisini tanımış, onların dışındakileri tanımıyormuş.
Korkuyormuş tanımadığı diğerlerinden, ana babasından bile. Bayılma, titreme olmuş.
20
Derealizasyon ve depersonalizasyon varmış. Hocaya götürmüşler. Hoca su okuyup
vermiş, muska takmış. Bir hafta içinde doktora götürmüşler. Essitalopram verilmiş, işe
yaradı diyor.
“Katliam olduğu gece beni uyandırmadılar. Ben çok cesurdum. Şimdi yalnız
uyuyamıyorum. Korkuyorum. “
Cenazeleri görmüş, her şeyi görmüş. İzin vermeseler de ısrarla gittiğini söylüyor.
Uludere’de otopsi odasına girmiş. Kardeşine bakmış. Olaydan sonra kardeşinin yaralı
olduğunu, iki saat can çekiştiğini, kurtaramadıklarını söylüyor.
“Kardeşim, üniversite okuyan iki abisini bu parayla okutuyordu.”
Üniversite okuyan bir kardeşi kaymakam dövme olayından sonra televizyonda
röportaj yapınca jandarma tarafından aranmaya başlamış. Tutuklanacağı düşüncesiyle
dışarı çıkmıyor ve okuluna gidemiyormuş.
“Hem ölümüze saygı yok hem çocuklarımız tutuklanıyor. Kaymakam şikayetçi değilim
diyor beni köylüler dövmedi diyor ama köyün çocukları tutuklanıyor.”
9. C.E, kadın, 20 yaşında, lise son sınıf öğrencisi.
Kardeşi ölmüş.
Dissosiyatif semptomlar gösteriyor.
10. SERVET ENCÜ
31 yaşında, sağ kurtulan ve köylüyü haberdar eden kişi.
Servet Encü’nün anlatımıyla olay günü:
“O akşam biz her zamanki gibi gittik. Herkesin ailesi var orada. 1992’de köylerimizi
yıktılar, birazı güneye kaçtı birazı burada kaldı. Bize 500 tuğla 10-20 torba çimento
verdiler. Bu evleri yaptık kendi imkanlarımızla. Tarlamız yok, bahçemiz yok.
Hayvancılık yapamıyoruz. Bir evimiz var başka hiçbir şeyimiz yok. Herkes bir katır
almış, sınır ticaret yapıyorduk. Bir torba un, mazot, şeker alıyorduk. 50 lira para için
gidiyorduk. Biz telefon açıyorduk askere yol açık mı diye. Bazen yükümüzü
bırakıyorduk. Korucu var herkesin ailesinde haber alıyorduk. Bazen bir yolu
kapatıyorlardı, biz başka yoldan geliyorduk. Bu akşam bütün yolları kapattılar... Sıfır
noktasında zırhlı araçlarla… Biz mecburen orada bekledik... 20-30 dakika sonra, biz
orada beklerken uçaklarla bombaladılar. Ben de bomba etkisiyle uçtum, kara
gömüldüm. Kendimi çektim, yuvarlana yuvarlana Türkiye tarafına geçtim. Ölü
numarası yaptım. F16’lar hala üzerimizde, nerede bir sağ görse onu öldürecekti.
Yanımda üç arkadaşım vardı, onlar küçüktüler… Irak tarafına kaçtılar. Onları da
vurdular… Sesler kesilince köylülere telefon açtım. Gelin kurtarın bizi, bizi bitirdiler
dedim. Arkadaşlarımdan habersiz kaldım o sırada. Bir saat sonra köylüler geldiler.
Yaralıları kurtarmak için uğraştılar. Ben de geri gittim, baktım sıfır noktasına. Bütün
hayvanların insanların üzeri yanıyordu. Sanki üzerine benzin dökülmüş gibi
yanıyorlardı. Hayvanların etiyle insanlarınki karışmıştı. Param parça olmuştu… Bazı
şehitlerin sadece kulaklarından ve burunlarından kan gelmişti. Başka yaraları yoktu.
Üç kişinin parçalarını birleştirmişler. Sınırın bu tarafındaki insan ve katır et
parçalarını askerler yakmışlar. Diğer tarafında halen katırların etleri var. Kurtlar bu
etleri yemiyorlar.”
21
Monoton bir ses ve donuk bir yüz ifadesiyle uzaklara bakarak anlatıyor, sanki olay
kendi başından geçmemiş gibi.
“Çoğu insanların parçaları dağılmıştı. Herkes, babası abisi insanların parçalarını
torbaya koyuyordu. 112’yi aradık, taburu aradık, 5-6 kişi yaralıydı kimse bize sahip
çıkmadı. Onlar öldüler, soğuktan… kan kaybından… 1 yaralı kurtuldu. O da sınır
taşının yanındaydı yoksa o da ölecekti. Şimdi sağır kaldı o da… Biz iki grup
halindeydik. Bir grup sıfır noktasındaydı. Bir grup 300-400 metre uzaktaydı, Irak
toprağında. Onlar da kayalıkların altına girmiş suya doğru kaçmaya çalışmışlar,
onları da bombaladılar. ”
Servet Encü’nün anlatımıyla olay sonrası yaşadığı travma tepkileri:
“Bu görüntüler hiçbir zaman gözümün önünden gitmiyor. Ama hayatta
unutmayacağım. Bazen uykudan kalkıyorum, sanki onların yanındayım yine. Ama
şimdi biz ne yapalım elimizden bir şey gelmiyor. Bazen araba geçiyor irkiliyorum.
Oradaki manzara anı tek tek gözümün önünden geçiyor. Parçaları gözümün önünde.
Şimdi ben kaçağa gidemiyorum. O kadar korku var ki, daha gidemem. Sonra da sınıra
gidemedim. Mezara gidebildim. Beş çocuk var zor durumda kalırsam ne yapayım,
gidebilir miyim? İnsan çocuklar için ateşe de atabilir kendini ne yapayım. Bu köyde
kalanlar sanki yaşlı gibi görünüyor gözüme. O kadar genç değerli insan gitti.
İnsanların yüzüne bakamıyorum şimdi. Kimin yüzüne bakayım.”
Suçluluk duyuyordu. “Biz bundan sonra ne yaşayacağız. Bazen ben de ölseydim keşke
diyorum.”
Olayla baş etmek ve anlamlandırma yöntemi: “Sağ olduğum için şükür ediyorum ama
sağ olduğuma göre bir amacım var… Ben buradan nasıl kurtulmuşum diyorum... ama
bunların hakkını aramak için uğraşmalıyım… Kim yapmış üzerini örteceklerdi ama
ben sağ olduğum için onların hakkını arayacağım. Bu arkadaşlarıma sahip çıkacağım,
demesinler terörist… Hakkını arayacağım onların. Xwedê heqê van gencan wenda
neke. Hê dinya nedîtibûn. 13 salî bûn ew çûn. Çima ez neçûm?” (Allah bu gençlerin
hakkını kayıp ettirmesin. Daha dünyayı görmemişlerdi. 13 yaşındaydılar, gittiler. Ben
niye gitmedim?)”
“Bu insanlar nasıl bu kadar katletti düşünüyorum. Eşimin 2 kardeşi gitti. Nasıl yani?
Eşim diyor ki rüya gibi nasıl yani aynı aileden 2 kardeş birden öldürülüyor.”
Köylülerin söylediğine göre, akşam bir grup askerin sınıra gittiği, yaklaşık 60 dakika sonra
bombalama başladığı ve bombalama başladıktan sonra askerin sınırı terk ettiği öğrenildi.
Köylüler cesetleri toplarken, üzerlerine atılan kimyasal maddeden dolayı gözlerinin,
boğazlarının yandığını, bir kısmının kustuğunu belirtti.
“Biz cesetleri toplarken ne atmışlarsa üstlerine, gözlerimiz yaşardı, boğazımı kavruldu,
kustum sonra. Kimyasal bir şey vardı içinde”