Önce 'pilotlar', sonra olayın 'mahiyeti' dedik. İki pilot için
bütün imkânlar seferber oldu. Su yüzeyinde bulunan eşyalar
heyecanlandırdı: Acaba yaşıyorlar mı? Postal ve kasklar hayat işareti
olabilirdi. Son ana kadar umutlar hep diri tutuldu. Suriye'nin elinde
olabilirdi.
Pek inandırıcı bulunmasa da Ankara'ya bu yönde istihbarat da
geldi. Yeri erken belirlenen enkaza geç ulaşıldı. O da yurtdışından
gelen gemiyle...
İki pilotun da akıbeti çok geçmeden belli oldu. Bin 300 metre derinlikte cansız bedenlerine ulaşıldı. Peki, yaşam sinyali sayılan o postal ve kaskların izahı ne? Çorap gibi başka eşyalardan söz edenler de oldu. 'Suyun akıntısı' gibi tezler ortaya atıldı ama bu soruya tatmin edici cevap verilemedi. Postal ve kasklar soru işareti olarak kaldı.
Olayın mahiyeti giderek aydınlanacağı yerde bulgular arttıkça esrarengiz hal aldı. Genelkurmay'ın son açıklamasıyla uçağın radardan kaybolduğunun duyurulduğu, ilk saatlerdeki o belirsizliğe geri döndük. Ankara ilk gün uçağın nasıl düştüğünü saatlerce çözemedi. Türk uçağını ilkin Suriye'nin vurduğu iddialarını yabanca ajanslar duyurdu. Ardından da Suriye'nin itirafı geldi. Şam, "Türk uçağını biz düşürdük." dedi. Telsiz kayıtları da bunu doğruladı. Başka veri ve belge ile teyit edildiğine dair bir bilgi kamuoyuyla paylaşılmadı. Bütün strateji bunun üzerine oturdu. Normalde, "Hayır, sen düşürmedin!" denemezdi herhalde.
Türkiye sıradan bir ülke değil. Bölge gücü. Büyük iddiaları var. Daha ilk gün teknik donanımı ve istihbarat yeteneğiyle olayın mahiyetini ortaya koyacak daha sağlam bilgilere ulaşabilmeliydik. Uçağının nasıl düşürüldüğünü günlerdir aydınlatamayan bir ülke görüntüsü hoş değil. Türkiye'nin bölgesel iddialarıyla bağdaşmıyor.
Bölgeyi Türkiye'den daha iyi gözetleyen, haliyle olayı bütün yönleriyle bilen ülkelerin varlığı sır değil. En başta ABD. Nereden mi biliyoruz? Medyaya yansıyan yorumlardan... Bazı bilgi sızıntıları basında yer aldı. Washington sözcüleri resmen olayı aydınlatacak açıklama yapmadı ama çok şey bildiklerini medya yoluyla bildirdiler.
Rusya'nın da fazla bilgiye sahip olduğunu tahmin etmek zor değil. Dışarıdan bir ülke değil, Suriye'nin içinde... Ne olup bittiğinin farkında olabilecek bir devlet. Moskova sanki Türkiye'yi açığa düşürmek için fırsat kollayan ülke durumunda.
İsrail'in bölgeyi 'BBG evi' gibi çok yakından gözetlediğini söylemek abartı olmaz herhalde. Ne hikmetse bu olayda sessiz kalmayı yeğledi. Üç ülke de denkleminin içinde, bölgedeki gelişmelerle yakından ilgililer. Hem de 'oyun kurucu' olarak. Olanlara uzak durmaları beklenemez.
Uçak füze ile mi düşürüldü, uçaksavarla mı? Günlerdir Türkiye, bütün enerjisiyle bu noktaya yoğunlaştı. Suriye 'uçaksavar' dedi, Türkiye 'füze'... İkisi arasında çok fark var. Uçaksavar uçağın Suriye kara sularında, füze ise uluslararası sularda vurulduğunu gösterir. Türkiye başından beri uçağın uluslararası bölgede vurulduğunu savunuyor. Türkiye, tezini bunun üzerine oturttu.
Yeri önemli ama uyarmadan vurmak da affedilemez. Havadan ihlallerin dünyanın her bölgesinde çok sık yaşandığı gerçek. Sınır aşımında izlenecek yollar belli. Önce uyarı daha sonra uçaklarla ciddi ikaz. Bugüne kadar silaha davranan ülkeye pek rastlanmadı. Aralarında husumet olsa da. Tetiğe dokunan ülke yok.
Meğerse hiç yol alamamışız. Bir adım bile ilerleyememişiz. Olayın mahiyeti ilk günkü gibi. Kaza mı yoksa? Uçaksavar ateşinden kaçarken mi düştü? Olay belirsizlikler ve soru işaretleriyle dolu. Genelkurmay'ın açıklaması serencamı iyi anlatıyor. Önce 'Suriye'nin düşürdüğü' ifadesine yer verilirken şimdi 'Suriye'nin düşürdüğü iddia edilen' deniyor. Jandarma, kriminal uçağın enkazında patlayıcı ve yanıcı madde izine rastlayamadı. Bu bugüne kadarki bütün tezleri çürüttü. Enkaz tamamen incelenmiş değil.
Sadece Türkiye ile Suriye'yi değil, bölgeyi savaşın eşiğine getiren uçak olayının üzeri sis perdesiyle kaplı. Sanki bu da oyunun bir parçası gibi. Yoksa gerçekler bütün yönleriyle ortaya dökülürdü. Türkiye oyun kurucu ülke, doğru... Ama burası da dünyanın en zor coğrafyası ve sahnede daha büyük oyun kurucular var. Yaşadıklarımız bunu göstermiyor mu?
İki pilotun da akıbeti çok geçmeden belli oldu. Bin 300 metre derinlikte cansız bedenlerine ulaşıldı. Peki, yaşam sinyali sayılan o postal ve kaskların izahı ne? Çorap gibi başka eşyalardan söz edenler de oldu. 'Suyun akıntısı' gibi tezler ortaya atıldı ama bu soruya tatmin edici cevap verilemedi. Postal ve kasklar soru işareti olarak kaldı.
Olayın mahiyeti giderek aydınlanacağı yerde bulgular arttıkça esrarengiz hal aldı. Genelkurmay'ın son açıklamasıyla uçağın radardan kaybolduğunun duyurulduğu, ilk saatlerdeki o belirsizliğe geri döndük. Ankara ilk gün uçağın nasıl düştüğünü saatlerce çözemedi. Türk uçağını ilkin Suriye'nin vurduğu iddialarını yabanca ajanslar duyurdu. Ardından da Suriye'nin itirafı geldi. Şam, "Türk uçağını biz düşürdük." dedi. Telsiz kayıtları da bunu doğruladı. Başka veri ve belge ile teyit edildiğine dair bir bilgi kamuoyuyla paylaşılmadı. Bütün strateji bunun üzerine oturdu. Normalde, "Hayır, sen düşürmedin!" denemezdi herhalde.
Türkiye sıradan bir ülke değil. Bölge gücü. Büyük iddiaları var. Daha ilk gün teknik donanımı ve istihbarat yeteneğiyle olayın mahiyetini ortaya koyacak daha sağlam bilgilere ulaşabilmeliydik. Uçağının nasıl düşürüldüğünü günlerdir aydınlatamayan bir ülke görüntüsü hoş değil. Türkiye'nin bölgesel iddialarıyla bağdaşmıyor.
Bölgeyi Türkiye'den daha iyi gözetleyen, haliyle olayı bütün yönleriyle bilen ülkelerin varlığı sır değil. En başta ABD. Nereden mi biliyoruz? Medyaya yansıyan yorumlardan... Bazı bilgi sızıntıları basında yer aldı. Washington sözcüleri resmen olayı aydınlatacak açıklama yapmadı ama çok şey bildiklerini medya yoluyla bildirdiler.
Rusya'nın da fazla bilgiye sahip olduğunu tahmin etmek zor değil. Dışarıdan bir ülke değil, Suriye'nin içinde... Ne olup bittiğinin farkında olabilecek bir devlet. Moskova sanki Türkiye'yi açığa düşürmek için fırsat kollayan ülke durumunda.
İsrail'in bölgeyi 'BBG evi' gibi çok yakından gözetlediğini söylemek abartı olmaz herhalde. Ne hikmetse bu olayda sessiz kalmayı yeğledi. Üç ülke de denkleminin içinde, bölgedeki gelişmelerle yakından ilgililer. Hem de 'oyun kurucu' olarak. Olanlara uzak durmaları beklenemez.
Uçak füze ile mi düşürüldü, uçaksavarla mı? Günlerdir Türkiye, bütün enerjisiyle bu noktaya yoğunlaştı. Suriye 'uçaksavar' dedi, Türkiye 'füze'... İkisi arasında çok fark var. Uçaksavar uçağın Suriye kara sularında, füze ise uluslararası sularda vurulduğunu gösterir. Türkiye başından beri uçağın uluslararası bölgede vurulduğunu savunuyor. Türkiye, tezini bunun üzerine oturttu.
Yeri önemli ama uyarmadan vurmak da affedilemez. Havadan ihlallerin dünyanın her bölgesinde çok sık yaşandığı gerçek. Sınır aşımında izlenecek yollar belli. Önce uyarı daha sonra uçaklarla ciddi ikaz. Bugüne kadar silaha davranan ülkeye pek rastlanmadı. Aralarında husumet olsa da. Tetiğe dokunan ülke yok.
Meğerse hiç yol alamamışız. Bir adım bile ilerleyememişiz. Olayın mahiyeti ilk günkü gibi. Kaza mı yoksa? Uçaksavar ateşinden kaçarken mi düştü? Olay belirsizlikler ve soru işaretleriyle dolu. Genelkurmay'ın açıklaması serencamı iyi anlatıyor. Önce 'Suriye'nin düşürdüğü' ifadesine yer verilirken şimdi 'Suriye'nin düşürdüğü iddia edilen' deniyor. Jandarma, kriminal uçağın enkazında patlayıcı ve yanıcı madde izine rastlayamadı. Bu bugüne kadarki bütün tezleri çürüttü. Enkaz tamamen incelenmiş değil.
Sadece Türkiye ile Suriye'yi değil, bölgeyi savaşın eşiğine getiren uçak olayının üzeri sis perdesiyle kaplı. Sanki bu da oyunun bir parçası gibi. Yoksa gerçekler bütün yönleriyle ortaya dökülürdü. Türkiye oyun kurucu ülke, doğru... Ama burası da dünyanın en zor coğrafyası ve sahnede daha büyük oyun kurucular var. Yaşadıklarımız bunu göstermiyor mu?