23 Temmuz 2012 Pazartesi

Ben mi hayal görüyorum Org. Koşaner mi? / Gültekin Avcı

Türkiye'de artık darbe olmaz deniyor.

Artık eski sistem yok deniyor.

TSK değişime ayak uydurmak zorunda, eski reflekslerini gösteremez deniyor.

Ama TSK, Balyoz Darbe Planı'yla ilgili kendi bünyesinde hiçbir soruşturma ve hukuki işlem yapmıyor.

Balyoz gibi çok vahim bir darbe planını önemsemiyor.

Remarque'ın "Garp cephesinde değişen bir şey yok" romanı gibi, TSK'da değişen bir şeyin olmadığı görülüyor.

Darbe suçlarında görev ve yetki her ne kadar sivil savcılıkta ise de; bu tür suçların TSK Personel Kanunu ve İç Hizmet Kanunu'nda tanımlanan askeri görevleri aşan eylemler olduğu açıktır.

Yani işin sivil yargıyı ilgilendiren asli bölümünün yanında, askeri görev sayılmayan eylemler içinde olmaktan ötürü Askeri Ceza Kanunu açısından ve idari açıdan yapılması gereken adli ve idari soruşturmalar olması gerekirdi.

Askeri görevin aşıldığı veya suistimal edildiği hallerde Genelkurmay'ın mevcut suçları adli yargıya paralel olarak hassasiyetle askeri açıdan soruşturması ve yargılaması zorunludur.

Balyoz davasına bakan İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi Balyoz davasındaki 'Suga' ile 'Oraj' planları için kuvvet komutanlıklarına herhangi bir hukukî işlem yapılıp yapılmadığını sormuştu.

HKK Askerî Savcılığı 13 Ocak 2012 tarihli cevabında, "bu konuda adlî ya da idarî soruşturma yapılmamıştır" diyor.

DKK ise Donanma Komutanlığı'nda resmî olarak 'Suga' adlı bir eylem planının hazırlandığına ilişkin herhangi bir delil bulunmadı diyor.

10. Ağır Ceza Mahkemesi ise kuvvetle muhtemel Balyozcular'a hapis cezası yağdıracak.

Ayrıca Genelkurmay Başkanı Işık Koşaner kendisinin de kabul ettiği ses kaydında "Balyoz 1. Ordu'nun günahı" diyordu.

Koşaner Balyoz darbesini değil, her zamanki Genelkurmay refleksi gibi Balyoz belgelerinin sızmasını "esas rezalet" olarak kabul ediyordu.

"Yasalara aykırı hareket ettik, hakkımız olmayan imkânları kullandık, halen de var, halen de var..." diyordu Koşaner.

Yanılıyorsunuz Sayın Koşaner, "halen de var" olur mu?

Bitti artık TSK'da onlar!

İrticayla Mücadele Eylem Planı daha 3 sene önce tatbik edilmiş boş verin bunları!

Artık demokrasi yerleşti, yeni anayasa yapıldı ve askeri vesayetin bitişi kurumsallaştırıldı, TSK tam sivil denetim altında Savunma Bakanlığı'na bağlandı, Askeri Yargıtay ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesi kaldırıldı, askeri istihbaratı her gün siviller denetliyor, Heron ihanetinin gereği layıkıyla ve süratle yapıldı, sorumluları cezalandırıldı!

Ya ben hayal görüyorum ya da Koşaner.

Bir Genelkurmay Başkanı bile bu itiraflarda bulunurken, gerçeklere gözlerimizi kapayıp "geçti artık o günler" teraneleri bana Grimm masalları gibi geliyor.

Belki de bazılarınız "paranoya değerlendirmeleri" diyorsunuz bunlara.

Bense istikbali değerlendirebilmek için mazide istikrarlı bir şekilde yaşananlara bigane kalamam.

Bakın Almanya'da bile Türkler'i öldüren Nazi çetesinin derin devlet bağlantıları deşifre oldu.

Skandal Alman istihbaratı ve İçişleri Bakanlığı'na sirayet etti bile.

Demek ki demokratik kültürün muhkem olduğu iklimlerde bile derin şebekeler her an fırsat kolluyor.

Bu entrikalara nüfuz gücünüz, hassas bürokratik aygıtlara hâkimiyet gücünüzle orantılıdır.

Genelkurmay Başkanı Necdet Özel'in demokratik reflekslerini takdir etmemek mümkün değildir.

Lakin Necdet Özel'in samimi veya durumun gereği olan bu yaklaşımları TSK'da hangi ölçüde paylaşılıyor?
TSK'da anket çalışması mı yapıldı?

Demokratik bir ülkenin ordusunda Balyoz, Ayışığı, Sarıkız, İrticayla Mücadele Eylem Planı veya İnternet Andıcı gibi vahim planlar ortaya çıkarsa, sorumlu görülenler ve ihmalkârlar hallaç pamuğu gibi atılır.

Sauna olayında Bursa İl Jandarma Komutanlığı'nda yapıldığı gibi mahkeme kararına gerek bile kalmadan.

Demokratik bir ülkenin Genelkurmay Başkanı sivil otoritenin girişimlerine mahal kalmadan sorumluları tespit edip örnek olacak şekilde cezalandırır, siyasal otoriteden de o subayların ihraç edilmesini ister.

Terfi sadedinde o isimler ağızlara dahi alınmaz.

Sonuç?

TSK'da sistem aynı şekilde işlemeye devam ediyor.