Suriye'deki durum ile yakından ilgilenen pek çok ülkenin tavrı
çoktandır belli: Rusya, Çin ve İran Baas rejimini desteklerken başta
Türkiye olmak üzere Amerika ve Batılı ülkeler rejimin sona ermesini,
Suriye'deki halkın isteği doğrultusunda yeni, demokratik bir sistemin
kurulmasını istiyorlar.
Suriye'nin hem sınır komşusu ve hem hasmı olan, bu ülkede olup
bitenden mutlaka etkilenecek olan İsrail ise bu konuda uzun zamandır
suskun. Ne rejimin aleyhinde ne de muhalif hareketin lehinde bir şey
söylememeyi, tavrını belli etmemeyi tercih ediyordu.
Ne var ki, artık aklı başında herkesin kabul edebileceği gibi İsrail de Esed rejiminin çöküşünün kaçınılmaz olduğunu kabul etmiş, kendisini buna göre hazırlamaya başlamış ve bunun olması halinde başvuracağı tedbirleri ilan etmeye başlamış bulunuyor.
Bu bağlamda İsrail Savunma Bakanı Ehud Barak birkaç gün önce ülkesinin Suriye konusundaki en büyük korkusu olan Suriye'nin kimyasal silahları ve füzeleri ile ilgili olarak çok önemli bir açıklamada bulunmuş, korkularını açıkça dışa vurmuştu.
'... Orduya istihbarat hazırlıklarını artırması talimatını verdim ki böylece gerektiğinde (mecbur kaldığımızda) bir operasyon yapabilmeyi düşünebilmeliyiz... Bu çerçevede, başta muhtemel uçaksavar füzelerinin, karadan karaya füzelerin ve cephane sistemlerinin ve aynı zamanda kimyasal silahların Suriye'den Lübnan'a muhtemel naklini (aktarılmasını) yakından takip ediyoruz.'
Barak'ın bu açıklamasından iki gün sonra da Savunma Bakanlığı yetkilisi Amos Gilad aynı konuda konuşarak İsrail'in Suriye'nin kimyasal silahlarının Lübnanlı militanların, El Kaide bağlantılı radikaller ya da Suriye içinde faal olan 'sorumsuz unsurlar' tarafından ele geçirilmelerinden korktuğunu belirtmiş, ancak halen bu silahların rejim tarafından korunmakta olduğuna da işaret etmişti.
İsrail böylece iki yetkili ağızdan Suriye'nin kimyasal silahlarının akıbetinden ne kadar korktuğunu, bu konuda gerekirse askeri müdahalede bulunabileceğini dünyaya ilan etmiş bulunuyor ve böylece bu muhtemel durumda nasıl hareket edeceği konusunda dünyayı şimdiden hazırlamaya çalışıyor.
Suriye'nin kimyasal silahlarının akıbeti şüphesiz sadece İsrail'i kara kara düşündürmüyor; Amerika da bu konuda bir süredir çok tedirgin ve rahatsız görünüyor. Medyaya yansıyan haberlerde yönetimin bu konuda acil eylem planları hazırladığı, Amerikalı yetkililerinin İsrail dâhil bölge ülkeleriyle görüşmeler yaptığı söyleniyor. Nitekim, bu konunun dahil olduğu Suriye'deki son durum çerçevesinde Milli Güvenlik Danışmanı Thomas Donilon'un geçen hafta İsrail'de önemli görüşmeler yaptığı, bu hafta da bu çerçevede Savunma Bakanı Leon Panetta'nın İsrail'e gideceği bildiriliyor.
Diğer yandan, Reuters'e konuşan Özgür Suriye Ordusu'na katılan Mustafa Şeyh adlı eski bir generalin rejimin muhalif kuvvetlere karşı kullanmak üzere söz konusu silahları mevcut yerlerinden başka yerlere sevk etmeye başladığını söylediği bildirilirken Özgür Suriye Ordusu'nun bu silahları emniyet altına almak için ekip teşkiline başladığı da ifade ediliyor.
The Daily Telegraph'ta yer alan bir haberde de, bir zamanlar Suriye ordusunda kimyasal silahların emniyetinden sorumlu olarak görev yapmış, bu konudaki açıklamaları dikkate alınması gereken, rejimin gizli iç bilgilerine sahip önemli kişilerden General Adnan General Silu birisi Şam'da, diğeri Humus'ta rejimin iki kimyasal silah deposu bulunduğunu anlatıyor. Rejim buralardaki stokları başka yerlere naklediyor. Ancak Özgür Suriye Ordusu'nun bu konuyla ilgilenen bir ekibi olduğunu da söylüyor.
Generallerin açıklamaları doğruysa ve rejim bu silahları muhaliflere karşı kullanmayı düşünüyorsa, bu şüphesiz çok vahim bir durumun söz konusu olabileceğinin işaretlerini taşıyor.
Ayrıca, artık ayakta kalma umutları hızla tükenen, kaçınılmaz çöküşe ve dağılmaya doğru hızla ilerleyen rejimin bölgeyi ateşe vermek amacıyla bu silahları Hizbullah ya da başkalarına vermesi, buna İsrail'in mukabelesi halinde neler olabileceğini akla bile getirmek istemiyor insan. Bir de rejimin ortalığı daha da karıştırmak için bu silahları İsrail'e karşı kullanması ihtimali de var. Bu durumda neler olabilir, bir düşünün. Suriye'nin kimyasal silahlarının akıbeti konusunun Türkiye'yi de ne kadar ilgilendirdiği aşikâr. Yetkililerimiz herhalde bu konuda yapılması gerekeni yapıyor, alınması gereken tedbirleri alıyor, her türlü ihtimale karşı hazırlanıyorlardır.
Bu silahların akıbeti son derece önemli ama biz şu anda bunu bilmiyoruz, bilemiyoruz.
Ne var ki, artık aklı başında herkesin kabul edebileceği gibi İsrail de Esed rejiminin çöküşünün kaçınılmaz olduğunu kabul etmiş, kendisini buna göre hazırlamaya başlamış ve bunun olması halinde başvuracağı tedbirleri ilan etmeye başlamış bulunuyor.
Bu bağlamda İsrail Savunma Bakanı Ehud Barak birkaç gün önce ülkesinin Suriye konusundaki en büyük korkusu olan Suriye'nin kimyasal silahları ve füzeleri ile ilgili olarak çok önemli bir açıklamada bulunmuş, korkularını açıkça dışa vurmuştu.
'... Orduya istihbarat hazırlıklarını artırması talimatını verdim ki böylece gerektiğinde (mecbur kaldığımızda) bir operasyon yapabilmeyi düşünebilmeliyiz... Bu çerçevede, başta muhtemel uçaksavar füzelerinin, karadan karaya füzelerin ve cephane sistemlerinin ve aynı zamanda kimyasal silahların Suriye'den Lübnan'a muhtemel naklini (aktarılmasını) yakından takip ediyoruz.'
Barak'ın bu açıklamasından iki gün sonra da Savunma Bakanlığı yetkilisi Amos Gilad aynı konuda konuşarak İsrail'in Suriye'nin kimyasal silahlarının Lübnanlı militanların, El Kaide bağlantılı radikaller ya da Suriye içinde faal olan 'sorumsuz unsurlar' tarafından ele geçirilmelerinden korktuğunu belirtmiş, ancak halen bu silahların rejim tarafından korunmakta olduğuna da işaret etmişti.
İsrail böylece iki yetkili ağızdan Suriye'nin kimyasal silahlarının akıbetinden ne kadar korktuğunu, bu konuda gerekirse askeri müdahalede bulunabileceğini dünyaya ilan etmiş bulunuyor ve böylece bu muhtemel durumda nasıl hareket edeceği konusunda dünyayı şimdiden hazırlamaya çalışıyor.
Suriye'nin kimyasal silahlarının akıbeti şüphesiz sadece İsrail'i kara kara düşündürmüyor; Amerika da bu konuda bir süredir çok tedirgin ve rahatsız görünüyor. Medyaya yansıyan haberlerde yönetimin bu konuda acil eylem planları hazırladığı, Amerikalı yetkililerinin İsrail dâhil bölge ülkeleriyle görüşmeler yaptığı söyleniyor. Nitekim, bu konunun dahil olduğu Suriye'deki son durum çerçevesinde Milli Güvenlik Danışmanı Thomas Donilon'un geçen hafta İsrail'de önemli görüşmeler yaptığı, bu hafta da bu çerçevede Savunma Bakanı Leon Panetta'nın İsrail'e gideceği bildiriliyor.
Diğer yandan, Reuters'e konuşan Özgür Suriye Ordusu'na katılan Mustafa Şeyh adlı eski bir generalin rejimin muhalif kuvvetlere karşı kullanmak üzere söz konusu silahları mevcut yerlerinden başka yerlere sevk etmeye başladığını söylediği bildirilirken Özgür Suriye Ordusu'nun bu silahları emniyet altına almak için ekip teşkiline başladığı da ifade ediliyor.
The Daily Telegraph'ta yer alan bir haberde de, bir zamanlar Suriye ordusunda kimyasal silahların emniyetinden sorumlu olarak görev yapmış, bu konudaki açıklamaları dikkate alınması gereken, rejimin gizli iç bilgilerine sahip önemli kişilerden General Adnan General Silu birisi Şam'da, diğeri Humus'ta rejimin iki kimyasal silah deposu bulunduğunu anlatıyor. Rejim buralardaki stokları başka yerlere naklediyor. Ancak Özgür Suriye Ordusu'nun bu konuyla ilgilenen bir ekibi olduğunu da söylüyor.
Generallerin açıklamaları doğruysa ve rejim bu silahları muhaliflere karşı kullanmayı düşünüyorsa, bu şüphesiz çok vahim bir durumun söz konusu olabileceğinin işaretlerini taşıyor.
Ayrıca, artık ayakta kalma umutları hızla tükenen, kaçınılmaz çöküşe ve dağılmaya doğru hızla ilerleyen rejimin bölgeyi ateşe vermek amacıyla bu silahları Hizbullah ya da başkalarına vermesi, buna İsrail'in mukabelesi halinde neler olabileceğini akla bile getirmek istemiyor insan. Bir de rejimin ortalığı daha da karıştırmak için bu silahları İsrail'e karşı kullanması ihtimali de var. Bu durumda neler olabilir, bir düşünün. Suriye'nin kimyasal silahlarının akıbeti konusunun Türkiye'yi de ne kadar ilgilendirdiği aşikâr. Yetkililerimiz herhalde bu konuda yapılması gerekeni yapıyor, alınması gereken tedbirleri alıyor, her türlü ihtimale karşı hazırlanıyorlardır.
Bu silahların akıbeti son derece önemli ama biz şu anda bunu bilmiyoruz, bilemiyoruz.