Konu Deniz Yüzbaşı Yekdane Ebru Ercüment, Deniz Pilot Binbaşı Özcan Erdemir ve Piyade Uzman Çavuş Halil Hanbal... Bu hafta sonuçlanacak 56 sanıklı askeri casusluk davasının 3 sanığı.
Çalınan bir kart ve ölü bir bebek
YEKDANE Ebru Ercüment 1993 yılında ilk kadın amiral olma hayalleriyle
Deniz Kuvvetleri’ne adım attı. 1997’de teğmen rütbesiyle mezun
olmasının ardından Türkiye’nin en önemli savaş gemileri olan Adatepe ve
Salih Reis fırkateynlerinde görev yaptı. 1998’de kendisi gibi subay
olan, şu anda Çanakkale Denizaltısı Komutanı Binbaşı Bahadır Ercüment
ile hayatını birleştirdi. Evlilik törenleri 3 kez yurtdışı görevleri
çıktığı için ertelendi. 2003’te çocukları Beste dünyaya geldi. Yekdane
Ebru Ercüment kızının doğumunun ardından, denizaltı savunma harbi
eğitimi veren Karamürsel Eğitim Merkezi Komutanlığı’na atandı. Eğitim
veren tek kadın subaydı. Öğrencileri ise savaş gemilerinde görev yapan
subaylardı.
İddia: Amirale kız servisi
24 Ekim 2010 Yekdane Ebru Ercüment’in hayatının kırılma anı oldu. O
gece birliğinde nöbetçi subay olan Yekdane Ebru Ercüment sabah henüz eve
gelmişti ki, çalan telefonundaki ses, bir soruşturma için birliğe geri
dönmesini, savcının kendisini istediğini söylüyordu. Eşi denizaltısı ile
Karadeniz’de seyirdeydi. Nöbet yorgunluğu ile gittiği birliğinde
kendisine yöneltilen suçlama askeri casusluk ve fuhuş iddiaları oldu.
Ofisi ve evi bu gerekçelerle aranacaktı. Sonrasında Beşiktaş’taki
Özel Yetkili Cumhuriyet Başsavcılığı’nda soruşturmayı yürüten Özel
Yetkili Cumhuriyet Savcısı Fikret Seçen’in karşısındaydı. Savcı Fikret
Seçen, Albay İbrahim Sezer’e ait olduğu iddia edilen Hasanpaşa’daki bir
evde bulunan belgeler üzerine sorular soruyordu. İddiaya göre evdeki
harddiskte bulunan dijital belgelerde Yekdane Ebru Ercüment’in adı
geçiyordu. Hatta bu dijital belgelerde Albay İbrahim Sezer’in, Yekdane
Ebru Ercüment’e Deniz Harp Okulu’ndaki kızları amirallere servis yapması
gerektiği gibi talimatlar verdiği iddiası yer alıyordu.
Yüzbaşı Yekdane Ebru Ercüment Albay İbrahim Sezer’i tanımadığını,
kendisinden böyle bir talimat almadığını söyledi. Savcı Fikret Seçen bu
sefer Yekdane Ebru Ercüment’e bir askeri personel kartı göstererek bu
kartın kendisine ait olup olmadığını sordu. Bu kart da Hasanpaşa’da
baskın yapılan o evden çıkmıştı. Askeri birlik içinde kullanılan bu
kart Yekdane Ebru Ercüment’e aitti. Yekdane Ebru Ercüment kartın
kendisine ait olduğunu söyledi. 22-26 Mart 2010 tarihleri arasında
Yüzbaşı Yekdane Ebru Ercüment Norveç’te bir dış göreve gitmişti. Görev
dönüşünde birliğindeki ofisine bıraktığı bu kartının kayıp olduğunu
görmüştü. Üst komutanlarına kartının kaybolduğunu/çalındığını rapor
etmiş, bu konuda dilekçe vermişti.
Hamileydi GATA’ya gitti
Savcı Fikret Seçen’e dilekçe ve raporların birliğinde mevcut olduğunu
söyledi. Savcılık tarafından serbest bırakıldı. Mahkemeye
çıkartılmamıştı. Aklandığını, savcı Fikret Seçen’in de kendisinin suçsuz
olduğunu anladığını düşünerek evine döndü. İddianame kabul edildiğinde
şok yaşadı. Sanıktı. İddialar vahimdi. Casusluk iddialarının yanısıra,
Deniz Harp Okulu’ndaki kadın öğrencileri, Albay İbrahim Sezer’in
talimatları ile yüksek rütbeli subaylara servis ettiği iddiaları yer
alıyordu. O gün rahatsızlandı. GATA’ya gitti. Doktoru, hamile olan
Yekdane Ebru Ercüment’in bebeğini kaybettiğini söyledi.
Hayatlarında çok şey değişti
Eşi o sırada Çanakkale Denizaltısı ile Libya’daydı. O günden sonra
Yüzbaşı Yekdane Ebru Ercüment ve Çanakkale Denizaltısı Komutanı Binbaşı
Bahadır Ercüment’in hayatında çok şey değişti. Deniz Kuvvetleri adına
birçok yarışmaya katılmış olan lisanslı yelkenci karı koca yelken
sporunu bıraktı. Artık hiçbir askeri tesisi kullanmıyorlar. Ne orduevi,
ne askeri kamp. Yüzbaşı Yekdane Ebru Ercüment’in ofisinin kapısı artık
sürekli kilitli. Şüphe artık hayatlarında var olan belki de ömürlerinin
sonuna kadar değişmeyecek bir olgu.
O albayla hiç görüşmemiş
Geçen hafta son savunmasını yapan Yüzbaşı Yekdane Ebru Ercüment
dijital belgelerde talimat aldığı iddia edilen Albay İbrahim Sezer’i
hayatında ilk defa mahkeme salonunda gördüğünü yineledi. Yekdane Ebru
Ercüment’in son savunmasında mahkemeye gönderilen TİB’den gelen HTS
kayıtlarını örnek göstermesi de, kendi söylemlerini desteklemesi
açısından anlamlıydı. Yüzbaşı Yekdane Ebru Ercüment’in kullandığı cep
telefonundan 2005-2010 yılları arasında 61 bin 551 telefon görüşmesi
yapılmış, ancak bu görüşmelerden hiçbirinde talimat aldığı iddia edilen
Albay İbrahim Sezer ile tek görüşmesi bile yoktu.
Kalbi Atatürk dövmeli pilot
PİLOT Binbaşı Özcan Erdemir, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’nda aktif
olarak uçan 4 helikopter pilotundan biri. 2 defa Libya Barışı Koruma
Özel görevi ve 3 kez de Kıbrıs özel görevlerinde görev aldı. Şu anda da Deniz Hava Komutanlığı’nda S70B Seahawk helikopterlerinin baş tecrübe pilotu.
Örgütle suçlanıyor
2010’da fuhuş operasyonu olarak başlayan ve Hasanpaşa’da bir eve
yapılan baskında bulunan dijital verilerle Askeri Casusluk ve fuhuş
adını alan operasyonlar kapsamında şüpheli oldu. Askeri casusluk ve
fuhuş suçlamaları ile itham edildi.
Savcı Fikret Seçen’e verdiği ifadenin ardından tutuklanma talebi ile mahkemeye gönderildi. Tutuksuz yargılanmak üzere serbest kaldı. Devam eden mahkemeler sonrası, savcılığın son mütaalasıyla hakkındaki askeri casusluk ve fuhuş suçlamaları düştü. Örgüt üyeliği ile suçlanıyor. Bu hafta sonlanması beklenen davada herhangi bir ceza alırsa ordudan atılması gündeme gelecek. Çocukluk hayali mesleğine veda edecek. Pilot Binbaşı Özcan Erdemir, meslektaşlarının ve yakın çevresinin anlatımına göre, göğsüne kalbinin üzerinde Mustafa Kemal Atatürk’ün imzasını dövme olarak taşıyan, Deniz Kuvvetleri’nin en seçkin pilotlarından biri.
Askeri casusluk ve fuhuş suçlamaları ile karşı karşıya kaldığı
dönemde bile kendisine en kritik görevler verildi. Kartepe Deniz Otobüsü
kaçırıldığında yaklaşık 6 saatlik gece uçuşunda havadan takibi
gerçekleştiren Binbaşı Özcan Erdemir oldu. Karar aşamasında olan davada
son savunmasını yapan Binbaşı Özcan Özdemir, 56 sanıklı davada sadece 5
kişiyi sınıf arkadaşı olduğu için tanıdığını söyledi.
Adalet, mutluluktur
Özcan Erdemir’in son sözleri şöyle oldu: “Fuhuş yapan, hem de vatan haini casus subay imajıyla gasp edilen haysiyetimizin ve itibarımızın temizlenmesini talep ediyorum. Adalet ancak gerçekten, mutluluk da adaletten doğar.”
26 takdirnameden 40 lira yevmiyeye
PİYADE Uzman Çavuş Halil Hanbal 2002 Mayıs’ında 75 günlük kursiyerliğin ardından Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesine göreve başladı. İstanbul’a geldikleri dönemde Genelkurmay Başkanlarının koruma görevlerinde bizzat yer aldı. Askeri casusluk ve fuhuş operasyonu kapsamında Albay İbrahim Sezer’e ait olduğu iddia edilen Hasanpaşa’daki evde yapılan baskında çıkan dijital verilerde adı yer aldığı için önce şüpheli, sonra sanık oldu. Savcı Fikret Seçen tarafından ifadesi alınan Halil Hanbal serbest bırakıldı.
10 günde atıldı
Görev süresince 26 takdirname alan Halil Hanbal, iddianamenin kabulünden 10 gün sonra meslekten atıldı. İddianamede, Albay İbrahim Sezer’in kuryeliğini yapmakla itham edilerek, fuhuş amaçlı kadınları getirip götürdüğü, bu amaçla 23 kez Ankara’ya gittiği, seks shoplardan malzemeler aldığı iddialarına yer verildi. 2 yıl süren mahkemeler süresince, dijital olarak yazılmış bu iddiaların dışında başka bir delile ulaşılamadı. Halil Hanbal’ın ne Ankara’ya gidişleri, ne de seks shoplardan malzeme aldığı iddiası ispatlandı. Savcılığın son mütaalasıyla hakkında sadece örgüt üyeliği suçlaması kaldı.
Görüşme bile yok
56 sanıklı davada Halil Hanbal tanıdığı tek kişinin Albay İbrahim Sezer olduğunu söyledi. O da kendisinin 2007-2009 yılları Tabur Komutanlığı’nı yapmıştı. Tanımamak gibi bir şansı yoktu. 56 sanıkla hiçbir telefon irtibatı tespit edilemedi. Hatta ele geçirilen dijital verilere göre Deniz Yüzbaşı Yekdane Ebru Ercüment’in bulduğu amirallere servis ettiği iddia edilen Harp Okulu öğrencilerini de Halil Hanbal getirip götürüyordu. Ancak yapılan inceleme sonunda TİB’den gönderilen HST kayıtlarında Halil Hanbal ve Yekdane Ebru Ercüment arasında da tek bir telefon görüşmesine rastlanmadı.
Aylarca işsizdi
Halil Hanbal ordudan ihraç edildikten sonra aylarca işsiz kaldı. Askeri casusluk ve fuhuş davalarında yargılandığını duyan tüm işverenler sırtlarını çevirdi. Şu anda Tuzla Tersanesi’nde günlük 40 lira yevmiye ile işçi olarak çalışıyor. 5 aydır ev kirasını ödeyemedi. İlkokul 2’nci sınıfa geçen kızı ve 5 aylık hamile olan eşi ile birlikte hayata tutunmaya çalışıyor. Özel güvenlik kursunu bitirip sertifika almasına rağmen, yargılama devam ettiği için kimlik ve silahını alamıyor. Bundan sonraki tek hayali beraat etmek.
Helal etmiyorum
“Beraat edemezsem hayatım biter” diyor. Eve nasıl ekmek götüreceğini bilmiyor. Halil Hanbal sözlerini şöyle noktalıyor: “Benim doğmamış çocuğumun hakkı ile oynadılar. Hakkını gasp ettiler. Yaşadıklarımı yaşatanlardan hakkımı helal etmiyorum.”