20 Şubat 2009 Cuma

Deliler ülkesi / Ahmet Altan

Osmanlı’da şehzadeler öldürülme korkusuyla yaşarlardı. Hatta bir tanesini kapatıldığı yerden çıkarıp kardeşinin yerine tahta oturacağını söylediklerinde, kendine bir oyun yapıldığını sanıp, “ben taht istemiyorum,” diye bağırmıştı. Aralarında çıldıranlar vardı. Etrafınızdaki herkesin size “düşman” olduğunu, sizi gözetlediğini, sizi öldürmeğe hazırlandığını düşünerek yaşamak, sonunda insanı çıldırtır çünkü. Bizim cumhuriyetimizde “şehzade” yok. Biz, çocuklarımıza ve gençlerimize kafese kapatılmış şehzade muamelesi yapıyoruz. Onlara sürekli olarak “bütün dünyanın bize düşman olduğunu” öğretip, onları kuşkucu, güvensiz, kendi ırkından başka herkesten nefret eden insanlar haline getiriyoruz. Bunu da “vatanseverlik” adına yapıyoruz. Son olarak biliyorsunuz “Sarı Gelin” skandalı patladı. Okullarda öğrencilere, “Ermenilerin Türklere neler yaptığını anlatan” videolar gösteriliyordu. Bütün bir nesli “Ermeni düşmanı” yapmak için inanılmaz bir çaba. Sen bir milyondan fazla Ermeniyi öldür, Anadolu’dan Ermenilerin izini sil, mallarına mülklerine el koy sonra da “Ermeniler bize neler yaptılar” diye çocuklara videolar göster. Türkiye’nin dışında yaşayan hemen hemen herkes Ermeni olaylarını biliyor. İttihat Terakki Partisi’nin yöneticilerinin bilinçli bir şekilde soykırım uyguladığını biliyor. Ermenilerin çektiği acıları biliyor. Bu gerçeği bilmeyen bir tek Türkler.
Şimdi siz, “Ermenilerin Türkleri öldürdüğünü” öğrenerek büyüyen çocukların ilerde dünyanın bildiği ve söylediği gerçeklerle karşılaştığında yaşayacaklarını düşünün. Bütün dünyanın yalan söylediğini, bütün dünyanın kendisine ve ırkına düşman olduğunu sanacak. Biz bu çocukları daha küçücük yaşta dünyadan kopartıyoruz. Onların gerçeklerle ilişkisini kesiyoruz. İnsanlık âlemiyle gençliğimiz arasında kurulacak köprüleri daha kurulmadan havaya uçuruyoruz. Sanal bir kafeste yalanlarla eğiterek çıldırtıyoruz çocuklarımızı.
Bu tuhaf işi de Genelkurmay’ın yaptığı anlaşıldı.
“Sarı Gelin” isimli Ermeni düşmanı videoyu Genelkurmay alarak okullara dağıtmış. Üstelik de Eğitim Bakanlığı’na haber vermeden. Generaller her şeyi herkesten iyi bilirler ya, dünyaya düşman, gerçeklerden uzak bir gençlik yaratmanın Türkiye’nin geleceği için çok olumlu sonuçlar vereceğine iman etmişler. Bir kuşağı kendi akıllarına göre çarpıtıyorlar. O çocuklar büyüdüğünde biz çoktan gitmiş olacağız. Onlar bambaşka bir dünyada yaşayacaklar. Bütün gerçeklerin ortaya çıktığı bir dünyada. Ve, biz miras olarak onlara kendi deliliğimizi bırakacağız. Buna hakkımız var mı? Yok. Ama Genelkurmay’ın öyle hakla, pedagojiyle, tarihle, gerçekle bir ilgisi bulunmuyor, onun kafasında bir “Türk genci” imajı var, bütün çocukları o imajın içine sıkıştırmaya çalışıyor. Allahtan skandal ortaya çıktı da Milli Eğitim Bakanı, o videoların okullardaki gösteriminin durdurulduğunu açıkladı. Tabii eğitimle ilgili tek sorunumuz Genelkurmay değil. Bir de öğretmenlerimiz bulunuyor. Eğitim-Sen’in Kayseri’deki başkanı “Hitler için helva” dağıtmış. Bu Hitler hayranı adam bir öğretmen kuruluşunun başkanı. Başkan olduğuna göre onu destekleyen epey de öğretmen yaşıyor ülkemizde. Bu insanlar Hitler’e hayran. Çocuklara da bu hayranlığı, ırkçılığı, faşizmi öğretiyorlar. Yeryüzünün hangi ülkesinde Hitler hayranı bir öğretmen kitlesi vardır? Yeryüzünün hangi ülkesinde faşizmini Hitler hayranlığına kadar götüren insanlara öğretmenlik yaptırılır? Yeryüzünün hangi ülkesinde Hitler hayranlarına çocuklar teslim edilir? Faşizmin, eğitimin içine böyle bıçak gibi girmesine nerede izin verilir? Yan yana duran şu iki gerçeğe bir bakın. Genelkurmay ve bir grup öğretmen Ermeni düşmanı, ırkçı, Hitler hayranı, faşist bir gençlik yaratmak için uğraşıyor. Amaçlarına ulaşırlarsa ne olacak? Bundan otuz yıl sonra, o günkü dünyada bu çocuklar nasıl yaşayacak? O çocuklar o “fikir dünyalarıyla” bu ülkeyi nasıl yönetecekler? Hepsi birer deli şehzade olacak. Herkesin kendini öldürmeye çalıştığını düşünecek. Dünya kendisine bir taht sunsa, bir iyilik yapsa, korkusundan bunu büyük bir kötülük gibi görüp reddedecek. İletişimin bu kadar hızlandığı, ulaşımın bu kadar geliştiği bir çağda bu çocuklar kafalarındaki tuhaf fikirlerle ve inançlarla nasıl yaşarlar, nasıl bu dünyadan hak ettikleri mutluluğu ve refahı alabilirler? Biz onları şimdiden yalnızlığa ve mutsuzluğa mahkûm ediyoruz. Yerel seçimlerin sonuçları ne olursa olsun... Kim iktidarda bulunursa bulunsun... Çocuklarımızı delirttiğimiz sürece bu ülkenin bir geleceği olmaz. Hem çocukları, hem geleceğimizi mahvederiz. Bunu da “Türklük ve vatanseverlik” adına yaparız. Bence, çocuklardan önce generallerle öğretmenleri eğitmemiz, Türklükle ırkçılığın, faşizmin aynı şey olmadığını anlatmamız gerekiyor. Aksi takdirde, çocuklarımız büyüyüp dünyayı gördüklerinde, “ben mutluluk istemiyorum” diye bağıran deliler olacaklar.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder