18 Aralık 2012 Salı

Ergenekon yalan; ‘kâğıt parçası’ gerçek! (2) / Abdulhamit Bilici

Az iyi niyet olsa Veli Küçük ve Şener Eruygur’dan Tuncay Özkan, Çetin Doğan ve İlker Başbuğ’a Ergenekon sanıklarının, Atatürk’ün hedef gösterdiği ‘muasır medeniyet’ kriterleriyle bağdaşmayan işlere bulaştığını görmek için 64 milyon sayfalık belgeye gerek yok. Bunun için 4 sayfalık ‘İrticayla Mücadele Eylem Planı’ yeterli.

AK Parti ve Gülen’i bitirmeyi hedefleyen bu belge, ilk kez 12 Haziran 2009’da Taraf’ta yayımlandı. Tanık ifadelerine yansıyan, karargâhtaki belge/bilgisayar ‘temizleme’ işlemi tamamlandıktan ve belgenin aslının çıkmayacağından emin olduktan sonra Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, kuvvet komutanları ve 32 generalle basının karşısına çıkıp, bu belge için “kâğıt parçası” dedi. Yargının yapması gereken, “olmayan belgenin gerçekliğini araştırmak değil, hazırlayanı bulmaktı”.

Belgede imzası bulunan Albay Dursun Çiçek üzerinden aylarca süren ıslak imza, imza makinesi gibi tuhaf tartışmaların ardından; kriminal laboratuvarlarının incelemeleri, isimsiz bir subayın gönderdiği belgenin aslı ve Genelkurmay’ın itirafıyla 4 sayfanın ‘kâğıt parçası’ değil, demokratik iktidarı ve Gülen’i bitirmeyi hedefleyen plan olduğu kesinleşti.

Belgede şöyle deniyordu:
“Laik, demokratik düzeni yıkarak şeriata dayalı İslam devleti kurma hayalindeki AKP Hükümeti ve ona destek veren çeşitli gruplar ile Gülen grubu başta olmak üzere radikal dini oluşumlar hakkındaki gerçekleri gün yüzüne çıkarmak, kamuoyu desteğini kırmak ve faaliyetlerine son vermek...”

“Askeri suç kapsamında yapılacak ışık evleri baskınlarında, silahlı terör örgütü oluşturmak doğrultusunda; silah, mühimmat, plan vb. materyal bulunması sağlanarak, FG Grubu ‘Silahlı Terör Örgütü’ Fethullahçı Silahlı Terör Örgütü kapsamına aldırılacak ve soruşturmaları askeri yargıda yürütülecektir.”

“Ergenekon kapsamında tutuklanan askerlerin masum olduğu, irticayla etkin mücadele ettikleri için üzerlerine iftira atıldığı şeklinde haberler yaptırılacaktır.”

64 milyon sayfa tuttuğu söylenen Ergenekon dosyasının en azından bu 4 sayfasının gerçekliği ispatlandı. Peki tüm belgelere uydurma diyenlerden pişmanlık duyan oldu mu? Aksine, hiçbir şey olmamış gibi Harvardlı profesörün de desteğiyle karalama kampanyası sürdü.

Peki ‘muasır medeniyet’in bir parçası olan Avrupa Birliği’nin, süreçteki hataları eleştirirken Ergenekon davasını “demokratik kurumların düzgün işleyişi ve hukukun üstünlüğüne duyulan güvenin güçlendirilmesi bakımından fırsat” (AB İlerleme Raporu, Ekim 2012) olarak görmesi, ilerici çevreleri hiç etkiledi mi? Ya da çağdaş dünyanın en muteber yargı kurumu AİHM’nin, Çetin Doğan ve Tuncay Özkan davalarındaki iddiaları ciddi; tutuklamaları haklı bulması, bir şey ifade etti mi? Hayır.

Türkiye’nin karanlık siciline ve bunca belgeye rağmen AB hariç, sözde Türkiye’nin demokratikleşmesini isteyen Batı ülkelerinin de Ergenekon davasına fırsat yönünden baktığını söylemek zor. Örneğin, bugüne kadar hiçbir Amerikalı yetkili, AB’nin dediği gibi Ergenekon davasının demokrasi için fırsat olduğunu dile getirmedi. Batı medyası, daha çok süreçle ilgili hataları öne çıkarmakla kalmadı; Ergenekon’un hedefindeki hükümeti ve özellikle Gülen’i hedef alan, kendi standartlarına ters yayınlar yaptı.

Kuşkusuz bunda, ‘ilericilerin’ Batı’daki irtibatları kadar, Türkiye’nin Ergenekon’dan temizlenmesinin ne anlama geleceğini iyi bilen belli odakların da rolü oldu. Önemli düşünce kuruluşları sürecin fırsat yönüne değil, uzun tutukluluk süresi, zayıf deliller, muhalefeti susturma gibi belli çevrelerin tekrarladığı iddialara takıldı. Ergenekon’a dair hazırlanan İngilizce tek raporun, menfi olması ilginç değil mi?   

Ne belgelerin gerçek çıkması, ne AB ve AİHM’nin Ergenekon’a bakışı ilericileri etkiledi. Kemalist, sol, ulusalcı ve ilerici çevrelere göre Ergenekon sanıkları “Mustafa Kemal’in askerleri”. Darbe sanıklarından yanlış yaptığını söyleyen tek kişi yok: Ne Eruygur ne Balbay ne de Dursun Çiçek. Eski darbeciler de farksız. Darbeleri Araştırma Komisyonu Başkanı Nimet Baş, “Herkes olması gerekenin yapıldığı görüşünde.” diyor. Geçen cuma günkü Silivri haberlerine bakılırsa eski merkez medya da değişmemiş. Ergenekon’la mücadeleyle özdeşleşen ÖYM’ler kapatılmış; Taraf sarsılmış durumda. Ergenekon’un hedefindeki hükümetin bile kafası karışık. Demokratikleşme sürecindeki yavaşlamanın da davaya bakışı olumsuz etkilediği gerçek.

İspanya’daki gizli örgüt ‘GAL’i çökerten Savcı Gordillo’nun şu sözleri, Ergenekon için de geçerli: “Devlet terörünü gizlemeye çalışanlar, soruşturmayı önlemek için her engeli çıkardı. Hükümet ve istihbarat örgütleri yardımcı olmadı. Üst makamlardan gelen dosyayı rafa kaldırma taleplerine hayır dediğim için 3 kez davadan uzaklaştırıldım.”