18 Aralık 2012 Salı

Bütçe'ye 'SIR' perdesi

17 Aralık 2012 /
Ülkemizde parlamento denetiminin zayıf olduğu alanların başında savunma harcamaları geliyor. Uluslararası Şeffaflık Örgütü’nün 2011 raporuna göre Türkiye, ‘savunma bütçesinde şeffaflık’ kategorisinde Nepal, Sri Lanka, Uganda ve Zambiya’nın bile gerisinde…
Demokratik yönetimler söz konusu olduğunda, askerlerin sivil otoriteye tabi olması, mutabık olunan konuların başında gelir. Ordunun da hesap vermesi, şeffaf olması istenir. Ancak bu her demokratik ülke için geçerli değil henüz. Kimi ülkelerde askerin mali işleri tam bir kapalı kutu. Türkiye ise bir ileri iki geri adım atıyor. 2004’te başlayan Avrupa Birliği’ne (AB) katılım müzakerelerinin estirdiği rüzgârla bir ilk gerçekleşti ve ordu diğer kamu kuruluşlarıyla aynı statüde Sayıştay denetimine tabi tutuldu. Ancak 2010’da ve bu yıl yapılan değişikliklerle tekrar eskiye dönüldü.

Günümüzde bütçedeki aslan payı savunma harcamalarına gidiyor. Son senelerde Gayri Safi Yurtiçi Hâsıla (GSYİH) ile genel bütçenin büyümesi sebebiyle Millî Savunma Bakanlığı’nın (MSB) bütçeden aldığı pay kısmen azaldı. 2005’ten bu yana Millî Eğitim ve Sağlık bakanlıklarının bütçeleri MSB’ninkini geçiyor. 2011 bütçesinde MSB’ye ayrılan pay, 16 milyar 975 milyon lira, Savunma Sanayii Müsteşarlığı’nın özel bütçesi ise 32 milyon 14 bin lira. Başbakan Tayyip Erdoğan, 2011 bütçe konuşmasında, son 8 yılda ordunun modernizasyonu kapsamında 20 milyar dolar harcandığını ve bu ihtiyaçların yüzde 90’ının yurtiçinden karşılandığını ifade etmişti.

Türkiye, savunmaya en fazla yatırım yapan ülkelerden. 2010 yılı itibarıyla 17,5 milyar dolar savunma harcamasıyla 15’inci sırada yer aldı. Türk ordusu, 700 bin kişilik personeliyle de dünyanın sayılı orduları arasında gösteriliyor. Acaba bu kadar büyük güç demokratik ülkelerdeki gibi denetleniyor mu?

AK Parti hükümeti döneminde ordunun denetlenmesi hususunda önemli ilerlemeler kaydedildi. Sayıştay ve parlamento denetiminden muaf tutulan Savunma Sanayii Destekleme Fonu ile Türk Silahlı Kuvvetleri Güçlendirme Vakfı’nın hesapları savunma bütçesine dâhil edilerek denetime açıldı. Ayrıca, Sayıştay’a, TSK’nın envanterindeki devlet mallarını denetleme yetkisi verildi. Böylece savunma ile ilgili şeffaflık belli ölçüde arttı. Fakat Aralık 2010’da ilginç bir adım atıldı. 6085 sayılı Sayıştay Yasası’nda düzenlemeye gidilerek envanterdeki devlet mallarıyla ilgili Sayıştay raporlarının kamuoyu ile paylaşılmasında TSK’nın da görüşünün alınması şart koşuldu. Yani mesele ‘askerî sır’ kavramı çerçevesinde TSK’nın değerlendirmesine bırakıldı. Güvenlik politikaları gerekçe gösterilerek madde şu şekle dönüştürüldü: “Savunma, güvenlik ve istihbarat ile ilgili kamu idarelerinin ellerinde bulunan devlet mallarının, bu kanun uyarınca yapılacak denetimi sonucunda hazırlanacak raporların kamuoyuna duyurulmasına ilişkin hususlar; ilgili kamu idarelerinin görüşleri alınarak Sayıştay tarafından hazırlanıp Bakanlar Kurulu’nca çıkarılacak bir yönetmelikle düzenlenir.”

2010’daki düzenleme yoruma çok açık. Dolayısıyla ordunun temel ihtiyaçlarından akaryakıt, yiyecek ve kıyafet alımları dâhil çoğu harcama denetim dışı kalmış oldu. Söz konusu yasanın ‘Denetimin Genel Esasları’ başlıklı 35. maddesinde Haziran 2012’de yapılan değişiklikler tartışmaları yeniden alevlendirdi. Sayıştay’ın, yasanın önceki hâliyle zaten kısıtlanmış kamu idarelerinin harcamalarına ilişkin hesap sorma yetkisi daha da sınırlandırıldı. Oysa Anayasa’nın 160. maddesinde, Sayıştay’ın görev sahası hakkında herhangi bir istisna belirtilmiyor. Tüm kamu kurumları gibi Silahlı Kuvvetler’in gelir giderleri ve mallarını denetleme görevi Sayıştay’a veriliyor.


70’li yıllarda Japonya’da hükümetin istifasıyla sonuçlanan Lockheed yolsuzluğunun benzerleri Türkiye’de yaşanmasına rağmen ne yazık ki herhangi bir soruşturma dahi açılmadı.


Ordu yeterince şeffaf mı?

Türkiye, savunma harcamalarında kamuoyunu bilgilendirme konusunda hayli isteksiz davranıyor. İşin enteresan tarafı, bu veriler uluslararası kaynaklardan rahatça temin edilebiliyor. İsveç merkezli Stockholm Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsü (SIPRI) ve İngiltere merkezli Uluslararası Stratejik Araştırmalar Enstitüsü (IISS) gibi think-tank kuruluşları, dünyadaki tüm ülkelerin savunma harcamalarını karşılaştırmalı olarak her yıl yayımlıyor. Dünyada savunma harcamalarının detaylandırılması bakımından farklı örnekler mevcut. Mesela, Danimarka ve Lüksemburg’da parlamentoya bütçe kalemlerinin her biri konusunda detaylı rakamlar sunuluyor. Fransa, Yunanistan ve Polonya gibi ülkelerde de savunma bütçesinin detaylı kalemleri konusunda yalnızca parlamentonun savunma komisyonuna bilgi veriliyor. Türkiye’de savunma bütçesinde yalnızca genel harcamalar yer alıyor. Savunma komisyonunda ve genel kurulda parlamenterlere detaylı bilgi verilmiyor.

Ülkemizde, Sayıştay’ın yaptığı denetimlerin sembolik kaldığı ve harcama kalemlerinin detaylarını kapsamadığı bilinen bir gerçek. Hatırlanacağı üzere eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’un kendi döneminde Fenerbahçe Orduevi arazisi içine emekli generaller için izinsiz lüks konut yaptırdığı iddia edilmişti. Bunun üzerine Sayıştay denetçileri, iddiaları incelemek istemiş; ancak, askerî yetkililer denetçileri orduevi kampüsüne almamıştı. Gerekçe olarak, orduevinin ‘askerî müessese’ olduğu ve Sayıştay denetimi kapsamı dışında bulunduğu belirtilmişti. Aslında bu yaşananlar sistemin nasıl bir çıkmaz içinde olduğunu gösteriyor. Bir taraf Meclis adına denetim yapmaya çalışıyor, diğer taraf ise yasanın kendilerine verdiği yetkiye dayanarak müfettişleri içeriye sokmuyor.
Emekli Askerî Hâkim Albay Dr. Ümit Kardaş, yeni düzenlemeler yapıldığını ama bunların zaten kapalı kutu olan ordunun durumunda hiçbir değişiklik meydana getirmediği görüşünde. Kardaş’a göre, Silahlı Kuvvetler’in demokratik ülkelerdeki gibi şeffaf ve hesap verebilir olması için gereken adımlar bir an evvel atılmalı.

Askerî ihalelerdeki yolsuzluk iddialarının üzerine de yeterince gidilmiyor. Bu iddiaların en bilinenleri 2000’li yılların ortasında gündeme gelen, Amerikan Boeing firmasından alınan erken uyarı ve kontrol uçakları AEW&C’lerin tedariki ile envanterdeki M-60 tanklarının İsrail’in IMI firması tarafından modernizasyonu ihalesi. Poyrazköy’de çıkarılan silahlar da denetimsizliğe örnek. Hatırlanacağı üzere yapılan kazılarda toplam 298 silah, 23 LAW silahı, 85 el bombası, 2 bin 200 gram patlayıcı madde, 63 bomba düzeneği ve 47 bin 500 fişek ele geçirilmişti. Silahlı Kuvvetler’e ait malzemeler adeta toprak altından fışkırmış ve bunun mantıklı bir açıklaması yapılamamıştı. Ergenekon soruşturmalarında, birçok yerde toprağa gömülü bulunan Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumu (MKEK) menşeli silahlar denetimsizliğin boyutunu gösteriyor.


Savunma sanayiindeki son gelişmelerle birlikte dışa bağımlılık azalıyor. Türkiye kendi tankını üreten ülkeler arasına giriyor.


Performans denetimi şart!

Türkiye, savunma harcamalarının şeffaflaştırılmasında NATO’ya üye diğer ülkelerin hayli gerisinde. Dünya çapında yolsuzlukla mücadele amacıyla kurulan Uluslararası Şeffaflık Örgütü’nün (Transparency International, TI UK), 93 ülkenin savunma bütçelerindeki şeffaflığı ele alan raporunda, askerî harcamada şeffaflık kategorisinde Türkiye, düşük ve orta arası bir yerde. Türkiye; Afganistan, Bulgaristan, Hindistan, Ruanda, Tanzanya ve Vietnam gibi ülkelerle aynı kategoride. Ayrıca savunma bütçesinde şeffaflık kategorisinde Nepal, Sri Lanka, Uganda ve Zambiya’nın da gerisinde kalıyor.
Sayıştay’ın önemli görevlerinden biri performans denetimi. Her kurum kendisine ayrılan kaynaklarla ne kadar iş üreteceğine ilişkin hedef belirliyor. Sene sonunda kurumun hedefe ulaşıp ulaşmadığı hakkında rapor tanzim ediliyor. Savunma harcamalarının tam anlamıyla takip edilebilmesi için Sayıştay’ın performans denetimi yapması şart. Mesela, ABD Sayıştay’ı ordusunu bu şekilde denetliyor. Raporlarını hem Temsilciler Meclisi’ne sunuyor hem de kendi internet sitesinde yayımlıyor. Raporda, askerî personel yönetimine ilişkin sorunlardan farklı silah üretim süreçlerine ve ihale şartnamelerine kadar son derece teknik ayrıntılara yer veriliyor.

ABD’de raporların hazırlanmasında savunma konusunda uzmanlaşmış pek çok görevliye sistem içerisinde yer veriliyor. Mesele yalnızca askere yıkılmıyor. İşlerinde uzmanlaşmış siviller de sorumluluk alıyor. Ayrıca savunma hizmetlerinin yalnızca askerler tarafından bilinebilecek teknik bir mesele olduğu tezi çürütülüyor. Denetlemelerin demokratik ülkeler standartlarında yapılması yalnızca kanuni değişikliklerle çözülecek bir iş değil. Meselenin diğer tarafı yetişmiş eleman. Ne yazık ki Türkiye bu alanda yetişmiş sivil eleman sıkıntısı çekiyor.

2010’daki yasa değişikliğiyle Sayıştay’ın performans denetimi yapma yetkisi de elinden alındı. Bir Sayıştay yetkilisi, o güne kadar eksik de olsa kullanılan yetkinin neden kaldırıldığını anlamakta güçlük çekiyor. Ona göre, performans denetiminde amaç TBMM’yi bilgilendirmek. Ama Meclis kendisinin bilgilendirilmesini engellemiş oldu.

Askerî konulardaki araştırmalarıyla tanınan yazar Lale Kemal TESEV için hazırladığı bir raporda Türkiye’de Sayıştay’ın hazırlayıp sunacağı denetim raporlarını değerlendirme işinin, savunma bütçesini detaylı inceleyebilecek, ülke güvenlik politikalarının belirlenmesinde uzmanlaşmış ve silah teknolojileri alanında bilgi sahibi milletvekillerinden ve uzman danışmanlarından oluşan bir komisyon tarafından yapılması gerektiğini vurguluyor.

Stratejik Düşünce Enstitüsü (SDE) adına ‘Dünyada ve Türkiye’de Savunma Harcamalarının Demokratik Denetimi’ adlı rapor hazırlayan Doç. Dr. Hamit Emrah Beriş de askerî harcamalar üzerinde, kamuoyunun da düzenli şekilde bilgilendirilmesini sağlayacak bir sivil denetim mekanizmasının oluşturulmasını, demokratik idealler açısından zorunluluk olarak görüyor. Beriş’e göre, demokrasinin en önemli özelliklerinden biri, halkın yönetim süreçlerini, seçilmiş temsilcileri vasıtasıyla kendi elinde bulundurması.

Sivil kurumlar da denetlenemiyor!

Sayıştay Kanunu’nda yapılan değişikler yalnızca ordunun değil, diğer kamu kuruluşlarının denetlenmesini de imkânsız hâle getiriyor. 4 Temmuz 2112’deki değişiklikle Sayıştay’ın yetkileri iyice tırpanlandı. Yapılan işlerin ekonomikliği, etkililiği, verimliliğini denetleme görevi Sayıştay’dan alındı. Meclis’e gidecek raporlara 3 uzman denetçiden oluşan komisyondan geçme şartı getirilmesi ve denetlenen kurumun itirazı hâlinde ‘Sayıştay’dan 3 denetçi ve ilgili kurumdan iki uzmanın katılacağı yeni bir komisyon kurulması’ kuralı geçen yılı denetimsiz bıraktı.

Değişiklikten sonra denetçilerin hazırladığı 132 rapor, yeni mevzuata uygun olmadığı (üç denetçiden oluşan komisyondan geçmediği) gerekçesiyle Sayıştay yönetimi tarafından Meclis’e gönderilmedi. Böylece 2011 yılı denetimde pas geçilmiş oldu. Gerekçe olarak da raporların kesinleştirilmemesi gösterildi. TBMM, tarihinde ilk kez, kamu kurumlarının kullandığı bütçenin akıbetini öğrenemedi. Oysa yasaya göre, Sayıştay’ın kamu idareleriyle ilgili hazırladığı denetim raporlarını Meclis’e sunması yasal zorunluluk.

Hatırlanacağı üzere temmuz ayında 6353 sayılı kanuna eklenen bir maddeyle; Sayıştay’ın kamu idarelerinin takdir yetkisini sınırlayacak veya ortadan kaldıracak şekilde rapor düzenleyemeyeceği, yapılan işlerin gerekliliği, ekonomikliği, etkililiği, verimliliğini denetleyemeyeceği hükmü getirilmişti. Ayrıca Dışişleri Bakanlığı, Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği, Millî İstihbarat Teşkilatı (MİT), Millî Savunma Bakanlığı ve Jandarma Genel Komutanlığı benzeri kurumlar  ‘yükümlü oldukları hizmetlerin hassasiyeti’ dolayısıyla denetimden muaf tutulmuştu.             
 
Sayıştay’ın denetim yetkisinde yapılan sınırlama Avrupa Komisyonu’nun da dikkatinden kaçmadı. Son AB ilerleme raporunda, durum endişe verici olarak nitelendiriliyor. ‘Sayıştay denetim ve kontrolünün bağımsızlığı ve etkinliğinin tehlikeye atıldığı’ belirtilen raporda, “Son yapılan yasal değişiklikler ciddi endişeler oluşturmaktadır.” deniyor.

Yasa 6 yılda eski hâline döndü

Sayıştay Yasası’nın mevcut hâlini anlamak için biraz eskiye gitmek gerekiyor. 1982 Anayasası’nın 160. maddesinin Sayıştay’la ilgili son paragrafı şöyle: “Silahlı Kuvvetler elinde bulunan devlet mallarının Türkiye Büyük Millet Meclisi adına denetlenmesi usulleri, Millî Savunma hizmetlerinin gerektirdiği gizlilik esaslarına uygun olarak kanunla düzenlenir.”  2004’te bu maddede değişiklik yapılarak Silahlı Kuvvetler’in elindeki devlet mallarının denetimindeki gizlilik esası kaldırıldı. Tüm kamu harcamaları ve devlet mallarının denetlenmesinde bir ayırım kalmamıştı. Ancak bu değişikliğe rağmen, kamu harcamaları 2010’a kadar, 1967 tarihli Sayıştay Yasası’na göre denetlendi. Çünkü Sayıştay Yasası’nda hiçbir değişiklik yapılmadı ve uygulama anayasaya göre değil yasaya göre yapıldı. Bu yasa AB normlarına tersti. Zira ağırlıklı olarak bir tür kamu hizmeti harcamasını yargı denetiminin dışında tutuyordu.
2010’da Sayıştay’ın elinden performans denetimi yapma yetkisi alındı. Yasasının 2. maddesinde (d bendi) yer alan Performans Denetimi bölümü şöyleydi: “Hesap verme sorumluluğu çerçevesinde idarelerce belirlenen hedef ve göstergeler ile ilgili olarak faaliyet sonuçlarının ölçülmesi ve değerlendirilmesi ile kamu kaynaklarının etkin, ekonomik ve verimli olarak kullanılıp kullanılmadığının incelenmesi…” İktidarın değişiklik önergesiyle maddeden “…ve değerlendirilmesi ile kamu kaynaklarının etkin, ekonomik ve verimli olarak kullanılıp kullanılmadığının incelenmesi…” ifadeleri çıkarıldı. Böylece Sayıştay denetçilerinin görevleri sınırlandırıldı. Buna göre, denetçiler görevini, kamu idaresinin koyduğu politika doğrultusunda yapacak. TSK dâhil hiçbir kurumu, hedeflerinin gerçekçiliği konusunda sorgulayamayacak. Mesela Silahlı Kuvvetler’in alımlarında Sayıştay yalnızca belirtilen sayıda alımın gerçekleşip gerçekleşmediğine bakacak; ama ihtiyaçtan kaynaklanıp kaynaklanmadığını sorgulamayacak.

Haziran 2012’deki değişiklikler ise Sayıştay’ın varlık sebebini ve bağımsızlığını önemli ölçüde sekteye uğrattı. Sayıştay’ın kamu idarelerinin mali rapor ve tablolarının güvenilirliği ve doğruluğu hakkında görüş bildirme ve mali yönetim ve iç kontrol sistemlerini değerlendirme yetkisi elinden alındı. Yasa son şekliyle, gerek askerî gerek sivil kurumların harcamalarının denetimini neredeyse ortadan kaldırdı.

Bazı ülkelerdeki uygulamalar

AMERİKA: Amerikan Sayıştayı dünyada kurumsallaşmış Sayıştaylar arasındaki en iyi örneklerden biri olarak gösteriliyor. Yaklaşık 3 bin 300 personele sahip ABD Sayıştayı’nın merkezi Washington’da ve 11 bölgede ofisi var. Kongre’nin verdiği yetkiye dayanarak her konuyu denetlemekle sorumlu. Ayrıca savunma harcamalarının denetiminde herhangi bir sınırlamaya tabi değil. Denetimleri gerçekleştirirken gizlilik ve güvenlik konularına dikkat etmekle birlikte bu sebeple herhangi bir konu kapsam dışı tutulmuyor. Savunma konularını denetleyen birim, alanında uzmanlaşmış personelden oluşuyor. Sayıştay istediği her belgeye denetim kapsamında ulaşabilmekte özgür. Mesela F/A 18 Radar Sistemi gibi bir askerî projeye ait denetleme raporları internet yoluyla kamuoyunun değerlendirmesine sunuldu. Sayıştay’ın kendine yönelik denetim sonuçları Kongre’nin ve toplumun bilgisine açık.

ALMANYA: Sayıştayın yaklaşık 1300 personeli var. Çalışanların hepsi, sahasında uzman; fakat gerektiğinde dışarıdan destek alınıyor. Savunma harcamalarının denetiminde herhangi bir sınırlamaya tabi değil. Savunma Bakanlığı’nın tüm harcamaları denetimden geçiyor. Askerî mallardan silah sistemlerine, sağlık hizmetlerinden büyük askerî projelere ve bakanlığın güncel sorunlarına kadar her şey Sayıştay tarafından denetleniyor. Denetimler özellikle yerinde yapılıyor. Denetim sürecince bütün belgelere ulaşabiliyor. Büyük askerî projelerin normal denetimi yanında programları da inceleniyor. Hatta proje başlamadan da denetleme yapılabiliyor.

İNGİLTERE:  Denetim konusunda herhangi bir sınırlamaya tabi olmayan İngiltere Sayıştayı 880 personele sahip. Merkezî denetimden çok, yerinde denetimle faaliyetleri yürütüyor. Savunma harcamaları kapsamında büyük askerî projeler ve askerî personele yönelik denetimleri yapıyor. 1999-2008 yılları arasında yapılan bazı savunma harcamalarının denetlenmesinden 100 milyon sterline yakın tasarruf sağlandı.