25 Eylül 2012 Salı

Balyoz'da kantarın topuzu kaçtı... / Mehmet Ali Birand

Balyoz davasının sonucu beni de ikiye böldü.
Bir yanım çok memnun oldu, diğer bir yanım ise üzüldü.
Memnun oldum, zira ülkemizi "Asker Vesayetinden Kurtarma" süreci başladı. Bir ilk adım atıldı. Bundan 15 yıl önce, böyle bir durumla karşı karşıya kalınacağını kimse düşünemezdi.
Cumhuriyet diye adlandırdığımız sistem, tümüyle Asker gözetiminin üstüne oturtulmuştu. İki de umacı bulunmuştu. Biri YOBAZ, diğeri de BÖLÜCÜ. Bu ikiliye karşı ülkeyi korumak adına da Askere açıkça Jandarmalık görevi verilmişti. Yıllar boyunca bu vesayet altında yaşadık.
Askeri Vesayet veya başka deyişle Askeri Patronaj bu ülkeye çok pahalıya maloldu. Demokrasiyi öldürdü, Özgürlükleri kısıtladı, Siyasi yaşamı mahvetti, Kürt Sorununu bugünkü noktalara getirdi. Ne yazık ki, bugüne kadar seçilmişlerimiz de bu gidişe baş kaldıramadılar.
Askeri Vesayete ilk başkaldırıyı PKK başlattı. Silahlı mücadele, TSK' nın gücüne meydan okumaktı.
Asıl darbeyi ise, Gül-Erdoğan ikilisi vurdu. Hem uluslararası konjonktürün, hem de Cemaatin yardımıyla, Askeri Vesayeti durdurmasını bildiler.
Balyoz ve Ergenekon, sembolik davalardır. Hatta siyasi davalardır. Kurunun yanında yaş da yanar. Bu tip davaların amacı adalet dağıtmak değil, topluma "Bir daha darbe yapanlar veya teşebbüsde bulunanlar bilmelidirler ki, günün birinde yargı karşısına çıkarlar..." mesajını vermektir.
Dünya' nın her yanında da aynı durumlar yaşanmıştır.
Balyoz davasında somut bir darbe hazırlığı olmasa dahi, kafalarda "gerekirse darbe yapılır" fikrinin olduğundan eminim.
Sonuç beni şaşırtmadı, ancak gereğinden fazla dengesiz buldum.
Bundan dolayı da, insani yanım üzüldü.
Özellikle ailelerin acısı ve daha da önemlisi yargının bu davayı ele alış şeklindeki hoyratlık vicdanımı rahatsız etti. Mahkemenin gerekçeli kararını, Yargıtay'ın son sözünü görmeden kesin bir tutum takınmak istemiyorum. Ancak kamu oyunda, delillerin yeterince iredelenmediğinden tutun da, savunma hakkının tam anlamıyla yerine getirilmemesine kadar, bir dizi ciddi soru işaretleri var. Kurunun yanında çok sayıda Yaş'ın yandığı izlenmini yaygın. Özetle, Yargının bu büyük sorumluluğu kaldıramadığı algısı var.
Kamuoyundaki tepkilere bakınca, bu durum hemen farkediliyor. Sonuçtan en memnun olması beklenen kalemler dahi, sonucun gereksiz şekilde ağır tutulmasını, suçu olmayanların da  cezalandırılmasını eleştirdiler.
Dikkat edecek olursanız, İktidar partisi dahi , dava sonucunu temkinli şekilde değerlendiriyor. Yargıtay'ın İnce Ayar'ı bekleniyor. Bu İnce Ayar çok önemli, zira önümüzde daha Ergenekon - 12 Eylül - 8 Şubat davaları var. Bu davaların darbeci zihniyeti değiştirebilmesini istiyorsak, kamu oyu vicdanının mahkeme sonuçlarını içine sindirmesi şarttır.