28 Nisan 2015 Salı

Mehmetçik mektubu / Ahmet TAKAN

Katırların altına saklanan gerçeklere devam edelim. Sınırlarımızda terör örgütü PKK himayesinde sürdürülen kaçakçılık faaliyetlerini ve kirli tezgahları daha iyi anlatabilmek için sınır bölgesinden şahsıma gönderilen Mehmetçik mektubunu(adı ve rütbesi bende saklı-aht-) aynen yayınlıyorum.

 “Ben Şırnak bölgesinde görev yapan bir askeri personelim. Size bu mektubu göndermekteki amacım hem size bölgede olanları birinci ağızdan aktarmak, hem de bir nebze olsun sesimizi kamuoyu nezdinde duyuracağınızı ümit ederek kendimi rahatlatmak.

Şu sıralar ulusal gündeme oturan kaçakçılık ve katır konusu hakkında pek çok şey yazıldı, ama isterseniz bir kez de benden dinleyin yaşananları. Her ne kadar medyada kaçakçılık olayı “sınır ticareti”ya da masum ve mağdur köylülerin “rızklarını temin yöntemi” olarak lanse edilse de olayın iç yüzü bambaşka.
Bölgeye ilk geldiğimde, bazı köyleri görünce, ben de arazinin elverişsiz olması nedeniyle tarımdan geçim sağlanmasının güç olduğunu düşünmüştüm. Ancak bir süre sonra bölgenin imkânlarının oldukça geniş olduğunu gördüm. Örneğin; arıcılık gibi yüksek kazançlı işlerin yapılması gayet kolay, zaten bölge balıyla meşhur. Hayvancılık da öyle... Terör ile ismi özdeşleşmiş Bestler-Dereler’de bile bahar aylarında 350-400 bin küçükbaş hayvanın yayıldığını, yaza doğru kamyonlara yüklenerek Batı illerine götürülmek üzere satıldığını şahsen gördüm... Bilinenin aksine, bölgenin yüksek su potansiyeli var. Arazide dereleri, çayları ve çağlayanları görünce insan hayran kalıyor gerçekten... Memur bir ailenin çocuğu olmam hasebiyle Anadolu’nun köylerinde çocukluğunu geçirmiş bir vatan evladı olarak şunu çok net söyleyebilirim ki; buradaki imkânlar ve devletçe sağlanan destek benim yaşadığım yerlerde mevcut değildi...

* Peki, bunca imkâna rağmen kaçakçılıkta ısrar niye?

Cevap çok basit; kaçakçılık kısa yoldan zengin olmanın en kolay yolu. Kaçakçılığı fiilen yapmayan kişiler bile katırlarını kaçakçılara kiralamakta. Bir kaçakçılık faaliyetinde katır başına kira bedeli olarak 300 TL. alınmakta, köylerde 3-4 katırı olan kişiler ” fakir “ kabul edilmekte... Kaçakçılığın yaygın olduğu Ortasu ve Gülyazı köylerinde kaçakçılıktan elde edilen kazanç hane başına aylık asgari 15.000 TL. civarında olmaktadır. Bölgede görev yapan kamu çalışanları bile kolay paranın cazibesine kapılarak katır satın alıp kaçakçılara kiralamaktadır. Mesela geçtiğimiz günlerde kaçakçılara arazide müdahale eden askeri birliklerimizden kaçırılırken uçurumdan düşerek ölen bir katırın bir okul müdürüne ait olduğunu köylülerden öğrendik. Tabii, okul müdürünün resmi görevini bir kenara bırakarak kaçakçılığa dahil olduğu bir yerde çocukların durumunun ne olduğunu tahayyül etmek çok da zor olmasa gerek... Çocuklar okuyup doktor, öğretmen vb. olmak yerine zengin ve tanınmış bir kaçakçı (bölgedeki tabiriyle BARON) olma hayalleriyle yaşıyor...

* Kaçakçılık nasıl yapılıyor?

Kaçakçılık döngüsü diye tabir ettiğimiz bir organizasyon var. Basitçe anlatmak gerekirse, sistem şöyle işliyor; Baron, Irak’taki elemanına parayı aktarır, eleman kaçakçılığa mevzu malzemeyi temin eder, malı araçlarla Türkiye sınırına yakın bir bölgeye (Irak’ın Ore, Nazdur ve diğer bazı köyleri) taşır, yasa dışı yollardan katırlarıyla Irak’a geçen kaçakçı/taşıyıcılar malı yükler, yurt içine sokar, mal sahibi malını yurt içindeki dağıtım şebekesine aktarır, mal alıcıya, para barona ulaştırılır. Bütün faaliyetler PKK’nın yakın gözetimi ve kontrolünde yapılır, örgüt her safhada payını (milyon dolarlar) alır, kaçakçıları kurye olarak kullanır, kaçakçıların arasına kattığı elemanlarını kolayca yurt içine sokar veya yurt dışına çıkartır, hudut hattının ve askeri birliklerin durumuna ilişkin düzenli aralıklarla istihbarat temin eder, ikmalini rahatça yapar. Yani yurt dışından getirilen kaçak malzemenin (örneğin, kaçak sigara) İstanbul Taksim Meydanı’nda satışını yapan YDG-H elemanına kadar ulaştırılması kapsamlı ve örgütlü bir süreçtir. PKK bu nedenlerle kaçakçılığın en önemli teşvikçisidir ve kaçakçılık sayesinde halkla arasında oluşturduğu menfaat ilişkisini kullanarak kendi lehine kazanım sağlama gayreti içindedir.

Son dönemde kaçakçılıkla mücadelede başarılı olunması ve çok sayıda malzeme ele geçirilmesi neticesinde; yaşamını huduttan yasa dışı yollarla geçirilen malzemelerle kazanan bölge halkının, BTÖ’nün ve ona müzahir siyasi partinin de kışkırtmasıyla, kaçakçılık teşebbüsü toplumsal olaya dönüşmektedir. Askeri birlikler kaçakçılara müdahale ettiğinde en yakın meskûn mahalden çok sayıda köylü, organize bir şekilde (minarelerden halka çağrı yapılarak, telefonla vb.) toplanmakta ve birliklerimize (taş, sopa ve Molotof ile) saldırılmakta, kışla ve üs bölgelerinin yolları, elektriği, suyu kesilmekte ve askeri personelin canına kast etmekten çekinilmemektedir (Yakın zamanda söz konusu saldırılar neticesinde onlarca personel yaralanmış, kafatasında, kaval kemiğinde, elinde ve kolunda oluşan kırıklar nedeniyle pek çok arkadaşımız tedavi görmüş/görmektedir). Organize bir biçimde;

1. Devlet otoritesine alenen baş kaldırılmakta,
2. Askerî tedbirleri bertaraf etmek maksadıyla, köyün ileri gelenleri/milletvekillerinin askeri ve mülki makamlarla konu hakkında görüşmesi teşvik edilmekte,
3. Sosyal medya ile destekli yerel ve ulusal bazdaki tüm medya imkânları kullanılarak yayımlanan yalan ve yanlış haberlerle, yasal mevzuat çerçevesinde yapılan müdahaleler adeta kanun dışı gösterilerek askerin mücadele azmi zayıflatılmaya çalışılmakta,
4. Kaçakçı gruplar ile birliklerimiz arasına girilerek, suçlulara müdahale engellenmekte ve suç delillerinin ele geçirilmesi önlenmektedir.

Örgütün güdümünde aleyhimizde bunca faaliyet gerçekleştirilirken, örgüte müzahir siyasilerin yanında, diğer bazı milletvekilleri ve sivil toplum örgüt yöneticilerinin (hayvan hakları dernekleri vb.) de yanlış yönlendirilerek, örgüte bilmeden de olsa yardımcı olması ve askeri suçluymuş gibi göstermesi bizi ayrıca yaralamaktadır. Medyada; sadece kanunların emrettiği hususları mevzuat çerçevesinde yerine getirmeye çalışan, askeri personelin yaşadığı sıkıntılar ve olaylar sırasında uğradığı zararlar değil asılsız ve yalan haberlere yer verilmektedir.

Yurdumuzda bazı kişi ve kurumlar tarafından hayvan haklarının savunuluyor olması hepimizi mutlu etmekte. Ancak, bölgede kaçakçılar tarafından katırlara yapılan eziyetten bahseden yok. Kaçakçılıkta kullanılan katırlar, insanın güçlükle yürüyebileceği sarp arazilerde fazlasıyla yüklü bir şekilde ilerlemeye, kimi zaman koşmaya zorlanıyor. Türkiye’de su verilen katırlar K.Irak’ta varacakları noktaya kadar aç bırakılıyor, orada kısmen doyurulduğunda da Türkiye’ye kadar susuz bırakılıyor. Kışın soğukta, yazın ise sıcakta limitlerinin sonuna kadar zorlanan hayvanların yol boyunca yedikleri sopa da cabası. Kısaca dağları aşıncaya kadar hayvanların çektiği eziyetin haddi ve hesabı yok... Dere yataklarında çatlamış hayvanların ölülerini, ayağı kırıldığı için arazide terk edilmiş katırları dikkatli gözler kolayca seçebilir. Bizim hayvan hakları savunucuları ise her nedense bu ayrıntıyı görmüyor veya görmek istemiyorlar... Çünkü olay masum bir “katır” meselesi değil, kaçakçılık-terör ilişkisinin ve bu ilişki neticesinde sahnelenmeye çalışılan kirli oyunları perdeleme çabası!!! Sadece 3 ay içinde intikal esnasında aşırı yükten telef olan, çatlayan katır sayısı 55. Bu bizim elde edebildiğimiz rakam. Daha da fazla değildir umarım...

* Kirli oyunlar

Üzerinde hassasiyetle durulması gereken şey şu ana kadar olanlar değil bunda sonra olması planlananlar. Neler mi olabilir? Mesela, bazı şer odaklarınca, kaçakçılıkla mücadele eden birliklerimize silahlı saldırı yapıldığını, ya da birliklerimizin müdahalesini önlemeye çalışan köylülere ateş açıldığını bir düşünün. Veya medyada hedef gösterilen kamu personeline (kaymakam, vali, birlik komutanı vb.), onları hedef gösteren müzahir partiye yakın kesimlere ya da sosyal medyada provokatiftwitler atan şahıslara yönelik bir suikastın gerçekleştiğini farz edin. Veyahut en kötü senaryoyu, yalan haberlerle provoke edilen kitlelerin askeri kışlalara saldırdığını ve kendini savunmaktan başka çaresi kalmayan askerlerin ateş açmak zorunda kaldığını düşünün.. Ertesi gün ne mi olur?
Saygılarımla...”
Görmemekte inat eden gözlere, duymamakta ısrar eden kulaklara itina ile sunulur!