15 Nisan 2015 Çarşamba

AKP'nin Ağrı'sı / Mustafa Ünal


Ağrı'da ne oldu? Rivayetler muhtelif. İlk çıkışı Selahattin Demirtaş yaptı. Devamı geldi. Ancak resmî açıklamalar olayı aydınlatacağına zihinleri daha da karıştırdı. Başbakan Davutoğlu, Demirtaş'a cevap verdi. Genelkurmay Davutoğlu'nu yalanladı, Cumhurbaşkanı ise Genelkurmay'ı. Erdoğan dün 'Külliyen yalan' dedi.
 
 
Sırf bu resmi açıklamalar bile ne kadar garip ülkede yaşadığımızın göstergesi. Devletin zirvesi dumanlı.
'PKK'lı kaç kişi öldü?' sorusunun cevabı bile meçhul. 1'den 5'e kadar farklı rakamlar söz konusu. Bölgede tatsızlık ilk kez yaşanmıyor. Yollar kesildi, okullar yakıldı, eli silahlı teröristler kimlik kontrolü yaptı, mahkemeler kuruldu. Hepsinden önemlisi bayrak indirildi. Hiçbiri Ağrı kadar ses getirmedi. Ağrı kadar tartışılmadı.

Diğerlerini görmezden gelen AKP iktidarının nedense bir anda hassasiyeti arttı. PKK ve HDP'ye çok ağır yüklendi. Oysa düne kadar bölgeden gelen haberleri pek önemsemezdi. 'Çözüm süreci' der hiçbir olumsuzluğu duymazdı. Güvenlik güçleri terör faaliyetlerini uzaktan seyretmekle yetinirdi. Operasyona valiler izin vermezdi. Herkesin bildiği gerçek bu.

Hatırlayın Erdoğan 'Askeri bölgede Türk bayrağının indirilmesini' bile PKK'ya konduramadı. 'Paralelin işi' dedi. Şimdi varsa yoksa Ağrı. Hem AKP'nin hem de Erdoğan'ın dilinde. Peki, neden? AKP'nin teröre karşı duyarlılığı niçin arttı? Sebebi ne ola ki?

Çözüm sürecinin geri plana itildiği doğru. Belki 'öldü' demek erken ama 'felç' olduğu muhakkak. İmralı'nın Nevruz çağrısı bile unutuldu. Hani örgüt silahları bırakmak için kongreyi toplayacaktı. Buna karşılık iktidar da bazı adımlar atacaktı. Dolmabahçe mutabakatında tarafların üzerinde anlaştığı 10 maddeye ne oldu? Çözüm havarilerinin dahi umurunda değil.

AKP çevrelerinin 'tarihi' diye nitelediği o meşhur fotoğraf ne çabuk sarardı. Bugün ne 10 maddeyi hatırlayan var, ne de İmralı'ya gidecek heyeti. Kürt sorunu bile yok artık. Kürt vatandaşlarının sorunu var. Nedeni malum. Seçim var çünkü. Türkiye sandığın menziline girdi. AKP'nin milliyetçi oylara ihtiyacı var. Yoksa 330 da tehlikede, 276 da. Rüzgârı artık arkadan almıyor. İbre aşağıya doğru.
Seçimin düğümü de HDP… Barajı aşması durumunda AKP'nin tek parti iktidarı riske giriyor. Milliyetçi oyların kaybı ve HDP'nin barajı aşması AKP'nin devri iktidarına son verebilir. Demirtaş'la marjinal görüntüsünü yırtan HDP'nin barajı zorladığı anketlere yansıyor.
Bütün bunların Ağrı ile ne alakası var denebilir? Çok alakası var. AKP'nin iktidarını korumak için seferberlik ilan ettiği sır değil. Sadece parti mi? Nüfuz ettiği bütün devlet kurumları. Olup bitenin herkes farkında. Çağlayan'ı da bu kapsamda değerlendirmek lazım. Devlet savcısını koruyamadı. İki terörist Türkiye'nin en güvenli adliyesine silahlarıyla girdi.

Olayın mahiyeti tam anlaşılabildi mi? Bütün fatura, fotoğrafları yayınlayan medya ve cenazeye katılmayan muhalefet liderlerine kesildi. Bu mu yani? Çağlayan'dan geriye kalan bu maalesef. Peki devleti yönetenlerin sorumluluğu nerede? İçişleri ve Adalet Bakanı yok mu?

Çağlayan'la bir süreç başladı. Ağrı ile devam etti. Garip, karmaşık, anlaşılması güç olaylar… Arkasında kim var? Senaryoyu kim yazdı? Her ikisinin de karanlık bir provokasyon olduğu muhakkak. İktidarı itham etmek doğru değil elbette.

Ancak AKP'nin sonuçlarından yararlanmaya çalıştığı ortada.
Ağrı olayı henüz sonuçlanmış değil. Belli ki resmî açıklamalar devam edecek. Belki yeni unsurlar ortaya çıkacak. 'AKP mi haklı yoksa HDP mi?' sorusu için cevap erken. Beklentilerin aksine AKP'nin ilk aşamada istediğini aldığını söylemek zor. Niyetini çok belli etti. Seçim hesabını yani.

Bu topraklarda yaşayan herkes provokasyonlara aşina…  Sokaktaki insan senaryolara şerbetli. Hele seçim dönemlerinde olayların göründüğü gibi olmadığını bilir. Gerçek amacı hemen kavrar. Çağlayan'ın da, Ağrı'nın da provokatörlerin ayağına dolanması bu yüzden. AKP'nin Ağrı'sı sancıya dönüşebilir.