15 Nisan 2015 Çarşamba

Ağrı’nın zararı / Muharrem Sarıkaya


KONUŞTUĞUM her üç isim de bölgede akil sayılan, hem hükümet hem de HDP çevreleri tarafından önemsenen isimler.

Bugüne kadar da birçok sorunun çözümünde arabulucu rol üstlenip bu konuda becerisini kanıtlamış kişiler.
Ağrı olayının bölgenin bütününde nasıl algılandığını sordum.
Her üçü de içinde bulundukları konjonktür nedeniyle isimlerini yazmamı istemedi.

Birbirinden mekân ve siyaset olarak farklı olmalarına karşın her üçü de aynı soruyla yanıt verdi:
“PKK’nın bu tür sosyal etkinliklere katıldığını bilmiyorlar mıydı? Birçok yerdeki mezarlık açılışlarında, yol kesmelerde, çatışmalarda başka biri mi vardı? PKK zaten oradaydı.”
Örneklerini devam ettirdiler.
Yakın geçmişte Diyarbakır Lice yolunun kapatılması sonrası yaşanan gerilimin Ağrı’dakinden daha ağır sonuçlar doğuracak silahlı çatışmaya dönüşmeden arabulucular vasıtasıyla engellenebildiğini anımsattılar.
Çözüm sürecinin hedefinin de bölgede bulunduğu kabul gören PKK’nın silahlı varlığı olduğunun altını çizdiler.
“Çözüm süreci de zaten bunu bitirmek için başlatılmadı mı?” sorusunu yönelttiler.
Güvenlik güçlerinin süreç boyunca bu unsurları görmezden geldiğini de belirttiler.
Bütün bunlara eklenmesi gereken bir unsur daha var; hem PKK, hem de bölgedeki devlet görevlileri arasında çatışmayı özleyenlerin sayısı da az değil.

GÖZLEMCİ HEYET

Sohbet ettiklerimin ortaklaştığı diğer bir nokta, olay sonrası çekilen görüntülerin yayınlanması ve Genelkurmay Başkanlığı’nın yapmış olduğu açıklama üzerineydi.
Halkın yaralı askerlere yardım ederken çekilen görüntülerin ve Genelkurmay’ın açıklamasının olumlu yansıma yarattığını her üçü de üstüne basarak dile getirdi.
Bu gelişmelerin Diyarbakır, Van, Hakkâri başta olmak üzere bölgede halk üzerindeki olumsuz etkiyi kırdığını vurguladı.
Ancak şu kadarını belirtmeliyim ki, yaşananlar her kesimde farklı bir algıya neden oldu, herkes olayı kendi siyasi pozisyonuna göre okudu.
Bu da ileride benzer sorunlarla karşılaşılmaması için çözüm süreci kapsamında kararlaştırılan, ancak vazgeçilen “gözlemci heyet”e ihtiyacı bir daha ortaya koydu.
Şurası kesin ki, saygın isimlerden bir gözlemci heyet olsaydı, herkes elini tetiğe götürürken iki kez düşünürdü.

KİME YARAR?

Bilinmesi gereken bir unsur daha var...
Ağrı benzeri olaylar 20 yıl yaşandığı alan içinde söndürülebilirdi.
Bugün ise olanaksız...

Türkiye’nin bir ucunda yaşanan olayın, en geç bir saat içinde bir diğer ucunu tetikleyeceği, hatta daha ağır sonuçlar doğuracak olaylara neden olacağı görülmeli.
Ayrıca kimse de çatışmadan kendine fayda çıkacağını sanmasın.
Tam tersine, uzun yıllardır yaşanan çatışmazlık ortamı, toplumu çatışana karşı tepki koyacak noktaya getirdi.
Dolayısıyla, çatışma halinde olan iki taraf da kaybeder, üçüncü kesim kazanır.
Üçüncü kesim de çatışan tarafın toplumsal tabanının geçirgenliği en fazla olan partidir.
Yani AK Parti açısından MHP, HDP açısından da CHP’dir.
Son yapılan açıklamalardan yola çıkarak söyleyebilirim, AK Parti ve HDP de bunu gördü...