30 Kasım 2012 Cuma

Patriotlar ne için? / Deniz Ülke Arıboğan

Çoğumuz Suriye meselesine odaklı yaşarken, esas tehlikenin Irak üzerinden yaklaştığı artık açık seçik görülüyor. Zira oradaki mesele bir rejimin ya da siyasi liderin değiştirilmesi değil, enerji coğrafyasındaki bir paylaşım ve mücadele üzerinden cereyan ediyor. Görüntüde etnik ya da mezhepsel çatışmalar ön plana çıksa da Kerkük ile Musul'un statüsünün ve enerji çıkış güzergahının yeniden şekillendirilmesi gerçek endişe kaynağı. Buradaki potansiyel çatışma İran'ın, Türkiye'nin, İsrail'in, Körfez ülkelerinin de müdahil olmasını gerektirebilecek kadar kritik. 

Saddam Hüseyin sonrası Irak, yapılan anayasaya, seçimlere, kurulu düzene rağmen henüz siyaseten yerine oturmuş değil. Durdurulması mümkün olmayan bir kaynama var ve tepedeki Baas örtüsünün kaldırılmasından bu yana ülke etnik ve mezhepsel olarak parçalanmış durumda. Irak'taki merkezi yönetimin tam olarak nasıl bir ideolojiyle ülke bütünlüğünü sağlamak istediği de bir muamma. Maliki bazen Şiilik, bazen Iraklılık, bazen Araplık üzerinden stratejiler geliştirmeye çalışıyor ve her bir model için de ayrı bir dış ittifaklar zinciri kuruyor. Lakin bugün gelinen nokta özellikle Kürt bölgesi üzerinden bir çatışma sinyalleri veriyor. Kısaca olmamasını umalım ama önümüzde muhtemel bir savaş durumu var.

PATRIOTLAR BİR SAVUNMA SİSTEMİDİR
Türkiye'nin etrafı bir ateş çemberine dönmüşken, üyesi bulunduğu NATO'dan Patriot füze savunma sistemleri talep etmesini eleştirmek anlamsız.
Bütün çevre ülkelerde saldırıya dönük füze sistemleri var ve Türkiye toprakları bunların menzili dahilinde. Özellikle Suriye'de işler fazlasıyla karışık ve ülkemize yönelik provokatif bir saldırı ihtimali de yabana atılamaz. Saldırı Esad kanadından olabileceği gibi, Esad'ın gidişini hızlandırmak ve Türkiye'yi bir an önce bölgeye askeri müdahaleye zorlamak için belirsiz bir kaynaktan da gelebilir. Kontrolsüz ortamlar en güvenliksiz koşulları hazırlarlar. Muhatap alabileceğiniz, suçlayabileceğiniz, hesap sorabileceğiniz herhangi bir otorite olmadığında herkesin her şeyi yapması mümkündür.

Patriotlar (Phased-Array Tracking and Intercept Of Target) bir savunma sistemidir; yani ülkemize gönderilen bir füzeyi havada imha ederek topraklarımıza düşmesini engellemeye yöneliktir. Saldırı amacıyla kullanılamaz, yani bir başka ülke topraklarını vurma kapasitesi yoktur. Azami uçuş süresi 170 saniye olan bu füzeler, ilk olarak 1991'de Irak'tan gönderilen Scud'lara karşı Batman, Diyarbakır ve Adana'ya yerleştirilmiş, savaş bitince de sökülerek götürülmüştü. Daha sonra 2003'te yine Irak'taki çatışmalar sırasında füzeler topraklarımıza yerleştirilmiş, sonra kaldırılmıştı. Yani Patriotlarla ilk defa tanışmıyoruz. Savaş riski arttığı durumlarda bir NATO ülkesi olarak savunma sistemlerimizi güçlendirecek donanımı örgütten talep ediyoruz.
Bu durumun psikolojik etkilerini de yabana atmamak gerekiyor. Türkiye'nin bir NATO ülkesi olması, olası bir çatışma durumunda karşı tarafı NATO ile muhatap kılıyor. Bu yüzden Türkiye savunma sistemini bireysel değil, kolektif doktrinlerin içerisine yerleştirmeye çalışıyor. Bu hem ekonomik, hem siyasi hem de psikolojik olarak daha avantajlı bir politika.
İran ve Rusya'nın karşı çıkışlarını ise izaha açık görüyorum. Başka ülkeler saldırı amacı taşımayan bir savunma sisteminin kurulmasına niye itiraz ederler? Türkiye Scud füzesi talep etmiyor ki! Üstelik topraklarımıza düşme ihtimali olan başıbozuk bir füzenin havada imha edilmesi, belki de büyük çaplı savaşa dönüşme riski olan bir durumu ortadan kaldırabilecek tek şans. Aksi halde şehir merkezlerimize düşecek bilinçli ya da yanlışlıkla gönderilmiş bir füze ihtimalini düşünemiyorum.