22 Kasım 2012 Perşembe

İntihar edecekti, meydan okuyor! / EYÜP CAN


Evren'i iki gündür mahkeme salonu yerine hastane odasından canlı izliyoruz. Maşallah gül gibi yaşıyor.
Yanılmıyorsam 2009 yılı yazıydı.
12 Eylül’e yargı yolunu açma tartışması başladığında ne demişti Kenan Evren?
“Beni yargılamak mı istiyorsunuz? Buyurun gidip halka sorun. Bir referandum yapın. Eğer halk ‘Evet yargılansın’ derse, milletimin önünde herkese söz veriyorum. Bu işi yargıya bırakmam. İntihar ederim. Evet, açık açık söylüyorum. İntihar ederim. Çünkü bu lekeyle yaşayamam.”
12 Eylül’e yargı yolunu açan anayasa değişikliği için referandum yapılmadı mı?
Yapıldı. Hem de 12 Eylül 2010’da.
Halkın çoğunluğu ‘evet yargılansın’ demedi mi?
Dedi. Hem de %58’i.
* * *
Peki Kenan Evren intihar etti mi?
Etmedi.
Hani bu lekeyle yaşayamazdı?
İki gündür Tahsin Şahinkaya ile birlikte kendisini mahkeme salonu yerine hastane odasından canlı izliyoruz. Maşallah gül gibi yaşıyor.
Yaşasın, hiçbir itirazım yok.
Allah uzun ömür versin.
Hatta intihara girişecek olsa emir subayları tarafından kesinlikle engellensin.
Engellensin ki ‘darbeci general’ sıfatıyla sanık sandalyesine oturmak ne demekmiş anlasın. En küçük bir nedamet getirmese de ömür boyu ‘bu lekeyle’ yaşasın.
Meselenin bir yüzü bu, şimdi gelelim ikinci yüzüne.
* * *
Şahinkaya ve Evren ‘ülke yönetimine el koymakla’ suçlanıyor.
Her ikisi de yazılı savunmasını verdi. Özetle söyledikleri şu…
“Biz kurucu iradeyiz. Bizim yaptığımız anayasa ile bizi yargılayamazsınız.”
Hatta Şahinkaya daha da ileri gitmiş…
“12 Eylül müdahalesi Türk ve dünya tarihinde yerini almış büyük bir olaydır. Tarihi olayları ancak tarih yargılar.”
Evren durur mu; kafa bulur gibi bir adım daha atmış.
“Biz ihtilale teşebbüs etmedik, yaptık.”
Yani? Yanisi şu…
“Teşebbüs etsek suçlanabilirdik ama yaptık, masumuz!”
Şaka gibi değil mi? Maalesef değil.
Çünkü 12 Eylül askeri darbesine yargı yolunun açılması ve Evren’le Şahinkaya’nın sanık sıfatıyla yargı karşısına çıkarılması ne kadar doğruysa bu davanın açılış şekli başından beri hadi yanlış demeyeyim ama sorunluydu.
Onlar da bu yüzden adeta mahkemeyle kafa buluyorlar.
* * *
Oysa aklı başında bütün hukukçular en başından itibaren ‘zaman aşımı, iç hizmetler kanunu ve koruma kalkanına’ dikkat çekip darbe yargılaması usul açısından yapılamaz gelin 12 Eylül’ün öncesi ve sonrasıyla bütün günahlarını ‘insanlığa karşı işlenmiş suç’ kapsamında yargılayalım dediler.
Erdoğan Teziç’in önerisi şuydu:
“Ben de isterim darbe yapanların yargılanmasını ama hukuken yargılamanın zemini mevcut değil. Fakat 12 Eylül döneminde işkence ve benzer suçlar için, yalnızca Evren değil, bunları kim yaptıysa hepsi sorumlu olur. Burada artık hiçbir hukuk düzeninin kabul edemeyeceği bir vahşet var; insanlık suçu.” 
Benzer bir öneriyi Şili diktatörü Pinochet’nin yargılanması için İspanya’da ilk başvuruyu yapan avukat Juan Garces de yaptı…
“İşkencenin sistematik olduğu kanıtlanabilirse yargılanabilirler.”
Yaptı ama kimseye dinletemedi.
Mahkeme işkence kısmını pas geçip darbeye yoğunlaştı.
‘Darbeci paşalar’ da alınlarındaki kara lekeye rağmen bırakın intiharı “Bir sağdan bir soldan astık, ne var bunda, bizi yargılayamazsınız’ diyerek adeta mahkemeye meydan okudu!
E ne yaparsın ‘böyle başa böyle tarak.’
İntiharcı paşalar meydanı boş buldu!