23 Kasım 2012 Cuma

28 Şubat'ı Mesut Yılmaz başlattı

28 Şubat’taki fişleme ve baskılara dayanak gösterilen gizli Başbakanlık direktifleri deşifre oldu.

28 Şubat'ı Mesut Yılmaz başlattı
Mesut Yılmaz imzalı direktiflerde askere bakanlık bünyesinde yapılacak çalışmalara dahi müdahil olma yetkisi tanınıyor.

28 Şubat döneminde irtica ile mücadele adı altında yapılan fişleme ve toplumun hemen her kesimini baskı altına alan uygulamalara dayanak gösterilen gizli Başbakanlık direktifleri 28 Şubat taslak raporunda yer aldı.

Direktifler ile MGK Genel Sekreter Yardımcısı'nın "Başbakanlık Uygulamayı Takip ve Koordinasyon Kurulu" üyesi yapıldığına dikkat çekildi.

Böylece askerin Başbakanlık ve tüm bakanlıklara etki etme ve yönlendirme imkanına kavuşturulduğu vurgulandı.

Valilik ve kaymakamlıklara gönderilen yazılarla fişleme ve baskıların artırıldığı insanların mağdur edildiği belirtildi.

Cumhurbaşkanlığı tarafından Meclis Darbeleri Araştırma Komisyonu'na gönderilen gizli direktiflerde dönemin Başbakanı Mesut Yılmaz'ın imzası var.

28 Kasım 1997 tarihli Başbakanlık direktifinde MGK'nın irtica ilemücadele kararları ile başlayan süreçte, 8 yıllık kesintisiz eğitim başta olmak üzere bazı olumlu sonuçlar alındığı ileri sürüldü.

Tüm bakanlık, kurum ve kuruluşların kendi sorumluluk alanlarına giren tedbirleri hassasiyetle uygulanması istendi. Ayrıca bu direktif ile Uygulamayı Takip ve Koordinasyon Kurulu kuruldu. Raporda aynı direktifle askere 406 sayılı MGK kararı konusunda Başbakanlık bünyesinde yapılacak çalışmalara doğrudan müdahil olma ve yönlendirme yetkisi verildiğine dikkat çekildi.

"2003 yılına kadar MGK genel sekreter yardımcılarının korgeneral rütbesinde bir asker oldukları düşünülecek olursa, yapılan bu değişikliğin önemi daha iyi anlaşılabilir. Böylece MGK Genel Sekreterliği, Başbakanlık içinde tüm bakanlıklara şu veya bu ölçüde etki etme ve yönlendirme imkanına kavuşmuştur" ifadeleri kullanıldı.

Ayda en az bir kez toplanan kurul, MGK kararlarıyla ilgili olarak hangi tedbirlerin hangi makamlarca hangi vadede uygulanacağını belirledi.

Her ay hazırladığı raporu Milli Güvenlik Kurulu'nda görüşülmek üzere Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği'ne iletti.

GÜNÜ GÜNÜNE TAKiP

4 Şubat 1998 tarihli direktif ile vali ve kaymakamlara yıkıcı, bölücü ve irticai faaliyetlerle mücadele denetim sistemleri kurulması görevi verildi. MGK Kararının uygulanması ile ilgili çalışmaların daha etkin hale getirilmesi amacıyla, vali ve kaymakamların bizzat içinde yer alacakları, "günü gününe takip ve aylık raporlama" esasına dayalı yeni bir denetim sistemi kuruldu.

Devlet kurumlarında görev yapan personelin yanı sıra dernekler, vakıflar, özel okullar, yurtlar, pansiyonlar, kurslar, dershaneler veya başka adlar altında faaliyet gösteren tüm kuruluşlar, irtica yönünden denetlenmeye başlandı.

Raporda, Adalet Bakanlığı’nca valiliklere gönderilen genelgeye de yer verildi. Vali ve kaymakamlara yapılacak tespitleri savcılıklara bildirmeleri şeklinde emir verilmesi, idarenin görevinin hatırlatılması bakımından altı çizilmesi gereken bir nokta olarak nitelendirildi.

Yılmaz askeri memnun edemedi

Raporda bir de önemli tespit yer aldı: "Başbakan Yılmaz'ın 28 Kasım 1997 ve 4 Şubat 1998 tarihlerinde yayımladığı söz konusu direktif ve genelgeye rağmen, Genelkurmay Başkanlığı'nın, ANASOL-D Hükümeti’nin irticayla mücadele alanında yaptığı çalışmalardan memnun kalmadığı görülmektedir.

Zira, 17 Mart 1998 tarihinde gerçekleştirilen MGK toplantısında, Genelkurmay Başkanlığı tarafından hazırlanan 'İrtica Ne Durumdadır' başlıklı özel bir brifingde irtica tehlikesinin büyüyerek devam ettiği mesajı verilmiştir."

İki arada kaldı

Bu siyasi konjonktürde, bir yandan MGK, diğer yandan kamuoyunda "MGK Hükümeti" şeklindeki eleştirilere muhatap olan Yılmaz'ın, iki arada bir derede kaldığına dikkat çekildi.

Yılmaz'ın 'Ordu'nun irticayı abarttığı' şeklindeki kamuoyu araştırma sonuçlarını gazetecilerle paylaştığı vurgulandı. Bu ortamda, ANASOL-D Hükümeti’ne dışarıdan destek veren CHP'nin Türkbank yolsuzluğundan dolayı, 25 Kasım 1998 tarihinde Başbakan Yılmaz aleyhinde verdiği gensoru önergesinin kabul edilmesi üzerine hükümetin düşürüldüğünün altı çizildi.